İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Beyaz Saray’da bir Cumhuriyetçi olmasını tercih ederdi. Başkan Barack Obama ise İsrail’i cesur bir arabulucunun yönetmesini tercih ederdi. Fakat Obama İsrail’deki rejim değişimini etkilemesinin olasılık dışı olduğunu bilirken, Netanyahu geçen hafta Washington’a, açıkça Obama’nın koltuğundan edilmesine katkıda bulunabileceğine inanarak geldi.
Başkan Ortadoğu politikası hakkında, yine de büyük ölçüde İsrail’in görüşlerine meyilli bir konuşmasında, “karşılıklı anlaşmalı toprak değişimleriyle” 1967 sınırları temelinde bir Filistin devleti yaratmaya yönelik görüşmelerin devam ettirilmesini ileri sürdüğünde, Netanyahu aniden saldırıya geçti: 1967 sınırlarının “savunulamaz” olduğunu iddia etti ve Obama’dan sözünü geri almasını talep etti. Beyaz Saray, sadece Netanyahu’nun kibriyle değil, aynı zamanda barış müzakerelerinin yirmi yıllık sağduyusunu da yeni tehlikeli bir fikir olarak resmetmeye çalışmasıyla sarsıldı.
Ne kadar absürd de olsa, Obama’nın İsrail’den “savunulamaz” sınırları kabul etmesini istediğini iddia ederek, Netanyahu İsrail yanlısı politik bağışçıları Obama’nın aleyhine döndürmeye çalıştı. Ve başkan olma umudu taşıyan Cumhuriyetçiler, İsrail’i koruma konusunda daha iyi bir iş çıkaracakları konusunda ısrar ederek meseleye atladılar.
Pazar günü, Washington’daki İsrail yanlısı lobinin en önemli organizasyonu AIPAC’ta yaptığı konuşmada, Obama İsrail’in kendi konuşma konularını göz önünde bulundururken, övgüye değer biçimde, bir barış anlaşması hususunda savunduklarından da vazgeçmedi. İsrail liderleriyle alenen çatışmanın iç politik riskini kabullenerek “ Özellikle yeniden seçilmeye hazırlanan bir başkan için, yapılacak kolay şey, ihtilaftan kaçınmaktır” dedi. “Fakat Başbakan Netanyahu’ya söylediğim gibi, Ortadoğu’nun şu andaki durumu oyalanmaya izin vermemektedir.”
Netanyahu tabii ki barış sürecinin bir muhalifi olarak iktidara geldi ve Gazze’den 2005’te çekilmesi sebebiyle, partinin savaş yanlısı Başbakanı Ariel Şaron’a karşı bir Likud ayaklanması bile başlattı. Şimdi iki devletli çözümden bahsetse de, Netanyahu’nun yaklaşımı büyük ölçüde havanda su dövmek, Filistinlilerden yeni taleplerde bulunmak ve barış konuşmalarının başarısızlığı konusunda onları suçlamak.
Obama’nın daha sonraki mesajı dostane fakat dobraydı: ABD sonuna kadar İsrail’i desteklemeye devam edecek fakat bu İsrail’in uluslararası arenada dışlanmaya doğru sürüklenmesini geri döndüremeyecek. Bunu yapmanın tek yolu Filistinlilerle bir barış anlaşması yapmayı başarmak. Şubat’ta BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail yerleşim faaliyetlerini kınayan oylaması bunu göstermiş olmalıydı. ABD kararı reddetti; fakat kendini Konsey’de Fransa, Almanya ve İngiltere gibi bütün müttefiklerine ve Obama’nın bile bizzat açık-ça gayrimeşru addettiği eylemlerin uluslararası arenada kınanmasına karşı İsraillileri korumaya hazır olmayanlara karşı oy verir halde buldu.
Obama, bir yandan işgali bitirmenin neden İsrail’in çıkarına olduğuna dair bilindik argümanları yinelerken, aynı zamanda “yeni bir Arap neslinin bölgeyi tekrar şekillendirdiğine” işaret etti. Bunun “artık adaletli ve kalıcı bir barışın bir veya iki Arap lideriyle ilerlemeyeceği; önümüzde, milyonlarca Arap vatandaşının barışın korunması için barışın mümkün olduğunu görmesi gerektiği” anlamına geldiğini söyledi.
ABD, Filistinlilerin Eylül’de BM’ye giderek devlet statüsü kazanma planına karşı çıkacağına söz vermesine rağmen, oylamanın barış çabalarının başarısızlığını gösteren bir semptom olduğunu açıkça belirtti. Obama AIPAC delegelerine şöyle söyledi: “Filistinlilerin çıkarlarını Birleşmiş Milletler’de aramasının bir sebebi var. Barış süreciyle veya bu sürecin olmayışıyla ilgili bir sabırsızlık olduğunun farkındalar. Sadece Arap Dünyası’nda değil, Latin Amerika, Asya ve Avrupa’da da. Ve bu sabırsızlık büyüyor ve zaten dünya başkentlerinde de kendini gösteriyor.”
“İsrail’i uluslararası olarak izole etme yürüyüşü ve Filistinlilerin müzakereleri terk etme dürtüsü, güvenilir bir barış süreci olmadığı sürece hız kazanacaktır” şeklinde uyardı. “Ve bizim Filistinlilere, Arap Devletlerine ve uluslararası topluma karşı bir avantaj elde etmemiz için, müzakere temelinin barış umudu vaat etmesi lazım.”
Netanyahu Washington’u Obama’nın aleyhine döndürmeye çalışırken, Başkan’ın yanıtı, Netanyahu Filistin liderliğini tekrar masaya çağıracak kadar cesur bir barış önerisi getirmezse, İsrail dostlarının İsrail’in diplomatik sürüklenişini geri döndüremeyeceği şeklinde uyarmak oldu.
Netanyahu’nun cevabı bekleniyor. Fakat bir ABD Başkanı’nın bir İsrailli lideri İsrail’in uzun vadedeki çıkarları konusunda ihmalkar olduğu yönünde itham ettiğini görmek nadir bir andı.
Kaynak: Star