İsrail'e taraflı yaklaşma iddiası gerçekdışı

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) İsrail'e yönelik çalışmalarını eleştirenler başlıca üç noktaya dikkat çekiyor. Öncelikle, İsrail'e orantısız odaklandığımız ve Ortadoğu'daki diğer ülkeleri görmezden geldiğimizi söylüyorlar. İkincisi, araştırma yöntemimizin kusurlu olduğunu ve belli amaçları bulunan tanıklara dayandığımızı iddia ediyorlar. Üçüncüsü, geçenlerde kurucu başkanımız Robert Bernstein'ın da ifade ettiği gibi, İsrail gibi 'açık' toplumlardan ziyade Çin gibi 'kapalı' ülkelere odaklanmamız gerektiğini savunuyorlar.

Üç iddiayı da reddediyorum. HRW İran, Mısır, Libya ve Suudi Arabistan da dahil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da 17 ülkede faal. Bölge hakkındaki yayınlarımızın yaklaşık yüzde 15'i İsrail hakkında. Ortadoğu ve Kuzey Afrika kolu, HRW'nin 16 araştırma programından biri ve toplam bütçemizin yüzde 5'ini alıyor. İsrail yaptıklarımızın küçük bir bölümünü oluşturuyor.

Hamas ve Hizbullah'ı da araştırdık
Bölgedeki savaşlara dair araştırmalarımız tüm tarafların ihlallerini belgeliyor. Hizbullah ve Hamas'ın savaş suçlarını açığa çıkarmak için hiçbir insan hakları örgütü bizden daha fazlasını yapmış değil; bu grupların yasadışı eylemlerine eleştirel bir yaklaşım sergilemek adına liderlerine ve Arap kamuoyuna
göğüs geriyoruz. Beş yıl önce başlatılan Sivil Koruma Girişimi'miz, terör saldırılarını kınamak yönünde Arap sivil toplum liderlerinin de desteğini almaya çalışıyor.

Bu savaşlarda kullanılan araştırma yöntemi dünyanın her köşesinde kullandığımızla aynı: Çeşitli tanıklarla derinlemesine özel görüşmeler. Tanıklıkları alan ziyaretleri, balistik deliller, tıbbi kayıtlar ve diğer araçlarla doğruluyoruz. Ne yazık ki 2008 sonundan beri İsrail ordusu bizimle görüşmeyi veya yazılı sorularımızı yanıtlamayı reddediyor.

Tanıkların gözünün korkutulması yeni bir sorun değil ve bunu hesaba katıyoruz. Bazı tenkitçilerin iddialarının aksine, Gazze'de Hamas'ın ihlalleri hakkında konuşacak Filistinliler olduğunu da gördük. İhlallerin Filistinli kurban ve tanıkları, Hamas'ın işkence ve infazları hakkında yayımladığımız raporun ana kaynağıydı - İsrail hükümeti de bu rapordan açıkça alıntılar yaptı.

Bütün ülkelere aynı uluslararası insan hakları standartlarını uyguluyoruz. Çin, Kuzey Kore, Suudi Arabistan ve İran üzerine kapsamlı çalışma yürütüyoruz, fakat Amerikan yargı sistemindeki ihlalleri, Hindistan'daki polis cinayetlerini, Sri Lanka'da insanların 'kaybolmalarını' ve Avrupa'daki göçmen haklarını da araştırıyoruz. Siyasi sistemleri ne olursa olsun, bütün hükümetler aynı uluslararası normlara uymakla yükümlüdür.

Bizi eleştirenlerin savlarının odağında, İsrail'i daha düşük standartlara tabi tutmamız gerektiği görüşü yer alıyor. Bu ülkenin soykırımın külleri üzerinde kurulduğuna, düşman devletler ve silahlı gruplarla kuşatıldığına kuşku yok. Fakat bazıları bu koşulların İsrail'in demokratik hükümetine, ülkenin güvenliği için gerekli gördüğü her adımı atma hakkı verdiğine inanıyor.

Ne var ki bir ülkenin koşulları, uluslararası hukuk uyarınca var olan yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Bir devlet ister saldırgan olsun ister nefsi müdafaa halinde hareket etsin, ister düzenli bir orduyla ister suç işleyen isyancılarla karşı karşıya kalsın, savaş kurallarına tabidir ve sivillerin asgari zarar görmesini sağlamakla yükümlüdür.

Hesap sormamak öfkeyi artırıyor
Ve demokratik bir ülke olmak nasıl ABD'yi işkence ve Guantanamo'yla Ebu Garib'de yasadışı tutuklamalar konusunda durdurmadıysa, İsrail'i de savaş zamanı ihlallerinden alıkoymuyor. Belgelediğimiz ciddi İsrail ihlalleri ülkeyi daha büyük bir riske de atıyor. İsrail sorumlu olanlardan hesap sormamakla, Filistinliler arasındaki ve genel olarak Arap dünyasındaki öfkeyi artırıyor, barış yolundan gitmek isteyen ılımlıların önünü kesiyor.

Bizi eleştirenler nadiren hata bulsalar da, İsrail veya başka bir ülke hakkındaki bulgularımızın muhtevasına itiraz etmek konusunda her hakka sahip. Fakat baskıcı rejimlere meydan okumak ve sivilleri terörize eden silahlı gruplarla mücadele etmek istiyorlarsa, İsrail'i bu tür ihlallere karşı en iyi savunma aracı olan insan hakları kurallarından hariç tutmaya çalışmalarının bu amaca hiçbir faydası dokunmaz. Keza dünyanın dört bir köşesinde bu kurallara uyulmasını sağlamak için çalışan örgütlere saldırmalarının da. 

(İsrail gazetesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yöneticisi, 27 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal