İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, geçen ay ABD'ye yaptığı ziyaret esnasında Washington'un kısa bir zaman içerisinde İsrail'i erken uyarı füze savunma sistemine dâhil edeceği açıklamasını yaptı. Böylece, İran'dan gelecek olan her hangi bir tehdide karşı daha hazırlıklı olacak İsrail. Ehud Barak, Savunma Bakanı Robert Gates'le yaptığı görüşmenin ardından yaptığı basın açıklamasında, İsrail'in Arrow-II balistik füze kalkanı teknolojisinin iyileştirilmesi hakkında İsrail ve Amerika arasında süren görüşmelerde yeni bir safhaya varıldığını ancak buna Amerikan avcı füzelerinin dâhil edilip edilmemesi üzerinde mutabık kalınmadığını söyledi.
Washington, füzelerin fırlatıldığını tespit eden Savunma Destek Programına İsrail'in erişimine daha fazla izin verecek. Her bir detayda mutabık kalınamasa bile her seçenek masaya yatırılacak ve ABD ve İsrail hükümetleri, ihtiyaca göre her bir seçeneği değerlendirerek mutabık kaldıkları noktalarda birlikte hareket edecekler.
Pentagon, İsrail'de gelecek aylarda güçlü bir radar sistemi kurmayı da kabul etti. Kurulacak sistem, beyzbol topu büyüklüğünde her hangi bir nesneyi 4.700 kilometre öteden izleme yeteneğine sahip. Böylece Arrow füzeleri, 11 dakika içinde İsrail'e varabilen İran'ın Şahab-3 balistik füzelerini yolun yarısında yakalayarak imha edebilecek.
Kaynaklara göre Amerikan tarafı, İsrail Savunma Bakanı'nın yoğun baskıları karşısında füzelerin fırlatılışını anında tespit eden küresel uydu savunma sistemine İsrail'i de dâhil etmeyi kabul etti. Yine kaynaklara göre, İsrail ordusu, füze saldırısı düzenleyeceği zaman da Washington'dan lojistik destek almayı istiyor.
Washington, Kassam füzelerine karşı İsrail'in savunmasını güçlendirecek olan Iron Dome antibalistik füze kalkanı teknolojisinin yenilenmesine mâli katkıda bulunacak. Yeni bir Arrow projesine de aynı şekilde mâli destek sunacak. Yeni Arrow III antibalistik füze sistemi, füzeleri atmosferin üst katmanlarında imha kapasitesine sahip. Bu konularda yapılan gizli görüşmeler, düzenlemeler ve antlaşmalar, kaynaklara göre, Amerikan füze kalkanı sistemine İsrail'i dâhil etmeyi amaçlayan adımlar. Hedefin bu olduğuna dair pek çok gösterge mevcut. Son aylarda gelişen olaylar çerçevesinde yapılan teşebbüsler bunu ispat eder nitelikte:
Amerika'nın Olağanüstü Hal Planı: İsrail, yakın geçmişte Amerikan yapımı Harekat Alanı Yüksek İrtifa Bölge Savunma Sistemi'ni edindiğinde (THAAD) bunun, ABD ve Rusya arasında ana uzlaşmazlıklardan biri olan savunma şemsiyesine İsraili de alma faslının başlangıcı olup olmadığına dair merak uyanmıştı. Amerika'nın, bu sistemin bazı parçalarını Rusya sınırlarına yakın bölgelere (Çek Cmuhuriyetine X-Band radar sistemi ve Polonya'ya ise 10 adet avcı füze) yerleştirmeyi planladığı ortaya çıkınca Moskova ve Washington arasında gerilim artmıştı. Rus yetkililer durumu protesto etmiş ve bunu soğuk savaşın yeniden diriltilmesi olarak görmüşlerdi.
ABD-İsrail ordusunun Mart 2007'de yaptıkları ortak askeri tatbikatın ana hadefi, İran, Suriye veya Hizbullah'ın konvansiyonel olmayan başlıklarla ( nükleer, kimyasal ve biyolojik) ayrı ayrı veya aynı anda düzenleyecekleri potansiyel füze saldırılarından İsrail hava sahasının nasıl korunacağı idi. Tatbikat, İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir askeri saldırıya dair yoğun spekülasyonların yapıldığı bir zamanda yapılmıştı. Tatbikatın odağında, ABD ordusunun kullandığı Patriot füzeleriyle İsrail ordusunun kullandığı Arrow füze savunma sisteminin birbirine uyumlu, bütünleşik olarak kullanımını sağlamaktı. THAAD sistemi ilk kez bu tatbikatta kullanıldı. Tatbikatın amacı, Ortadoğu'daki hasım bir gücün füze saldırısı düzenlemesi durumunda hem İsrail antibalistik füze sisteminin nasıl cevap vereceğini hem de iki ülkenin muhabere, komuta ve kontrol sistemlerinin birlikte işlerliğini test etmekti.
Dünya'nın En İyi Füze Kalkanı: THAAD, Amerika'nın Harekat Alanı Füze Savunma (HAFÜSA) sisteminin kilit bir parçasıdır ve Ortadoğu, Körfez, Orta ve Güney Asya, Güneydoğu ve Doğu Asya'daki Amerikan kuvvetlerini, donanma ve üsleri saha çapında korumaya hizmet eder; Amerikan topraklarına küresel korunma sağlayan Ulusal Füze Savunma sistemiyle (UFS) karıştırılmamalıdır. HAFÜSA sistemi Alaska, Norveç, Danimarka ve en son Çek Cumhuriyeti ve Polonya'da kuruldu. Macaristan ve Bulgaristan'da da kurulması bekleniyor. Sistemin gâyesi, Rusya, Çin ve Kuzey Kore çevresinde füze savunma kalkanları kurmaktır.
THAAD, Amerikan askeri bölgelerini, nüfus merkezlerini ve stratejik hedefleri korumayı amaçlıyor ve 100-2.000 kilometre arası bir menzilde ve 150 kilometreye kadar varabilen yüksek bir irtifada füzeleri yakalayarak yok edebiliyor. Bu sistemin üstünlüğü, hedefe ulaşmasından hemen evvel düşman füzelerini son safhada imha edebilmesi. Alçak irtifada seyreden düşman füzelerini imha etmek için ihtiyaç duyulan avcı füze sayısını da düşürüyor. 2006 Temmuz-Ağustos aylarında Lübnana saldıran İsrail'in, yerleşim bölgelerine sınırdan fırlatılan ve alçak irtifada seyreden düzinelerce Katyuşa füzesine hedef olması karşısında bu sistemi edinmeye can atmasına şaşmalıdır. İsrail kuvvetleri, Katyuşa füzelerini hedefe varmalarından evvel imha edememişlerdi.
Pentagon, bu sistemin dünyanın çeşitli yerlerine konuşlandırılmasını yıl sonuna kadar tamamlamayı ümit ediyor. Araştırma ve geliştirme çalışmalarından konuşlandırmaya kadar geçen aşamaların toplam mâliyeti 20 yıllık bir süre zarfında 23 milyar doları aşıyor. Patriot, THAAD ve kendi Arrow sistemiyle İsrail, ABD'yle birlikte, dünya'nın en gelişmiş antibalistik füze savunma sistemine sahip olmuş olacak.
İsrail Dâhil Oluyor: ABD Temsilciler Meclisi, 17 Mayıs'ta, Amerika'nın yıldız savaşları teknolojisinin kullanıldığı Arrow füzelerinin üretimine devam edilmesi ve teknolojisinin iyileştirilmesi için, iki ülkenin stratejik ortaklığı çerçevesinde 25 milyon dolarlık tahsisatı onayladı. Ayırca, THAAD sisteminin satın alımı için 135 milyon dolar; David's Sling (Davut'un Sapanı) olarak bilinen -Hizbullah'ın kullandığı Katyuşa roketlerine benzer mermileri karşılamak üzere geliştirilen - antibalistik füze sisteminin iyileştirilmesine devam edilmesi için1 milyon dolarlık yardımları da onayladı.
İsrail'in Washington askeri ateşesi Dan Hariel, Katyuşa ve benzeri kısa menzilli füzelere karşı korunma sağlayacak bir sistemin geliştirilmesinin biraz zaman alacağını söylemişti. Debka Files internet sitesine bilgi veren İsrail askeri yetkilileri, ABD ve İsrail sistemlerinin 2013 yılına kadar tam olarak bütünleşmiş olacağını söylüyorlar. ABD, bu doğrultuda 2.8 milyarlık bir harcama yaptı ve 2013 yılına kadar 1 milyar dolar daha katkı sağlayacak. 19 Mayıs 2007'de zamanın İsrail Savunma Bakanı Amir Peretz, David's Sling sisteminin iki yıl içinde hazır olacağı açıklamasını yapmıştı. Başka bir ifadeyle, İsrail, asgari 2010 yılına kadar, Hizbullah'ın Katyuşa roketlerine, Hamas'ın Kassam füzelerine ve havan saldırılarına karşı savunmasız kalacak. Öte yandan İsrail, İran ve Suriye'nin balistik füzelerine karşı en gelişmiş kalkana sahip olacak. Debka'da verilen bilgiye göre bu sistem, üç düzeyden oluşuyor:
- Yüksek irtifada seyreden füzelere karşı Arrow sistemi
- Şehirler, havaalanları, muharebe sahaları veya askeri tesisler gibi geniş alanları gözetmek için THAAD sistemi
- İlk iki düzeyden kurtulmayı başaran füzeleri imha etmek için Patriot sistemi.
İsrail'in, Batı Avrupa ve Ortadoğu'daki üsleri korumak için konuşlandırılacak Amerikan füze kalkanının ayrılmaz bir parçası olması, stratejik konumunda derin etkiler yaratacaktır. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri için planlanmış bir sistemde cephenin ileri hatlarındaki bir role soyunmakla, Ortadoğu ve Orta Asya'daki petrol ve doğal gaz kaynakları üzerindeki güç mücadelesinde Rusya'ya karşı ABD ile taraf tuttuğu şeklinde bir algılama oluşacaktır. Rusya, İsraili bu sistemin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü takdirde İran ve Suriye'ye, İsrail'in antibalistik ağını etkisizleştirecek silah sistemlerini sağlayacaktır.
Şayet ileri teknoloji ürünü antibalistik sisteme sahip olmayı istiyorsa, İsrail'in, Amerikan sistemiyle birleşmekten başka bir seçeneği olmayabilir. Bununla birlikte, İsrail ve Batı, meseleye farklı gözlerle bakmaktadırlar.Amerikan füze savunma sistemi ABD, Avrupa ve Rusya'da geniş tartışmalara yol açtı. İsrail kamuoyu, bu gelişmelerin yankılarının sadece İsrail güvenliğini değil onun varlık ve mevcudiyetini de nasıl etkileyeceğini merak ediyor. Pek çok kişi, İran, Suriye, Hizbullah ve/veya Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilerin yoğun füze saldırısına tuttuğu İsrail şehirlerini, Amerikan yapımı antibalistik sisteme sahip olmasından sonra, ordunun gerçekten koruyup koruyamayacağını kendi kendilerine soruyorlar.
İsrail'in Suriye Korkusu: Moskova'nın 200 km menzilli, takip cihazlarından kurtularak noktasal hedefleri vurabilen, karadan karaya fırlatılan İskender-E füzelerini Suriye'ye satması, İsrail'in korkulu rüyâsı. İsrail askeri uzmanlarına göre Suriye bu füzeleri edindiği takdirde İsrail hava kuvvetlerina ait üslere ve antibalistik füze mevzilerine sürpriz saldırılar düzenleyebilecektir. Ancak Suriye, teknolojik iyileştirmeler yapılmış ve İsrail'in her köşesini vurabilecek 700 km menzilli Scud-D füzeleriyle, İsrail'de tedirginlik yaratacak bazı donanımlara çoktan sahip. İsrailli stratejisyenlerin tahminlerine göre Suriye'nin elinde 200 adet Scud-B, 60 adet Scud-C ve yeni Scud-D füzeleri var ve şayet İskender-E füzesine de sahip olursa İsrail'e karşı varoluşsal bir tehdit olacaktır.
İsrail askeri planlamacılarına göre Suriye ve İsrail arasında gelecekte yapılacak bir savaş, işgal altındaki Golan tepelerinde değil karşılıklı füze saldırılarıyla havada yaşanacaktır. Lübnan'a karşı 2006 yılında düzenlenen savaşı hatırlatmasına rağmen bir füze savaşı durumunda Suriye'nin, Hizbullah'ın kapasitesinden 10 kez daha büyük bir füze kapasitesi harekete geçecek ki İsrail topraklarının her yerine ulaşabilen, çok daha isabetli ve yıkıcı füzeler bunlar özellikle de Suriye'nin yoğun yaylım ateşi stratejisi uygulaması durumunda. Bu stratejiyi uyguladığı takdirde aynı anda fırlatılan çok sayıda füzelerden yüzde 10 veya 15'i, ABD destekli İsrail füze savunma sisteminin avcı füzeleriyle imha edilebilecek. Geri kalanı ise hedeflerine ulaşacak ve büyük can ve mal kaybına neden olacak.
İsrailli uzmanlar, İsrail hükümetinin böylesi bir saldırının sonuçları karşısında dayanamayacağı tahminini yapıyorlar velev ki İsrail ordusu tüm hava gücünü (630 savaş uçağı ve 250 Erika / İsrail yapımı füze) Suriye'deki stratejik ve sivil hedeflerine yöneltsin. Dahası, İsrail kaynaklarına göre Hizbullah, Lübnan'dan Kuzey İsrail'deki hedefleri vurmak üzere savaşa katılırken şansın Suriye'den yana yaver gitmesi için İran, büyük bir ihtimalle Şahab-3 füzelerini İsrail'deki belirli hedeflere yollayacak.
Her ne kadar İsrail askeri istihbarat yetkilileri, Suriye askeri stratejisinin savunma ve misillemeye dönük olduğuna inanıyorlarsa da Şam'ın saldırgan bir strateji izlemesi durumunda ne olacağını merak ediyorlar. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın, Suriye savunmasının yeterince muhkem olduğunu ve kuvvetlerinin İsrail'e karşı saldırı yapacak denli kudretli olduğunu hissettiği bir zaman gelir mi? Amerika'nın Irak'ta batağa saplanmasından, mevcut hükümetin ABD'deki sallantılı durumundan ve bölgede yeni bir askeri mâceraya girişilmesine karşı ABD'de tiksinti doğmasından yararlanmak isteyebilir mi? Ve aynı şekilde İsrail ordusunun, 2006 Lübnan yenilgisinden ve Hizbullah'ın kısa menzilli füze saldırılarından kalma yaralarını sarmakla meşgul olduğu bir zaman diliminde, mevcut İsrail hükümetinin zayıflıklarını kullanmaya karar verebilir mi?
İsrail istihbarat uzmanları Arap dünyasında gitikçe artan direniş söylemine de dikkat çekiyor. Çeşitli gruplar, İsrail'le yaşanan problemin, Mısır ve Ürdün'ün tevessül ettiği görüşme masasında çözümlenebileceği kanaatini paylaşmıyorlar. Onlara göre yapılması gereken şey, hepbirden veya geniş çaplı bir saldırı yapılmaksızın, Katyuşa, Kassam ve diğer füzelerin kullanılması suretiyle sürekli bir yıpratma savaşıdır. Bu strateji, uzun yıllar alsa bile, en azından, siyasi, iktisâdi, içtimai ve askeri bakımdan İsrail'in takâtini bitirecektir tıpkı tek taraflı bir kararla 2000 yılında Güney Lübnan'dan 2005 yılında da Gazze'den çekilmesinde olduğu gibi.
İsrail'in Füze İkilemi: İsrail'in güvenlik ikilemi, Lübnana karşı yürüttüğü son savaşta görüldüğü gibi, füze saldırılarına karşı savunmasız oluşudur. Hizbullah roketleri, Kuzeydeki yerleşim yerlerini de aşarak İsrail'in iç bölgelerindeki Natanya, Hayfa ve Bisan'a kadar ulaştı. Dahası, 2006 yılındaki İsrail füze savunma sistemi (Hawk, Patriot ve Arrow'lardan oluşuyordu), İsrail'e gönderilen 3.000 füze/roketin hiçbirini imha edemedi. Ve İsrail hava saldırıları, Hizbullah'ın füzeleri hedeflere ulaştırma kapasitesini yok etmede başarı sağlayamadı.
İsrail, bu tehdidi, Amerikan antibalistik füze kalkanı şemsiyesinin HAFÜSA ve UFS sistemlerinde yer alarak karşılamak istiyor. Bu amaç doğrultusunda Tel Aviv'deki erken uyarı merkeziyle Colorado Springs'deki Birleşik Devlet Hava Kuvvetleri ve Katar'daki Amerikan Merkez Karargahı arasında bağlantı kuruldu. Ayırca, erken uyarı kapasitesini güçlendirmek için kendi ürettiği yedinci keşif uydusunu uzaya gönderdi.
Bir ABD Aracı Olarak İsrail: ABD bakış açısından İsrail'in UFS sistemine katılımı, ABD'nin Ortadoğu'ya yönelik kaygılarından doğmaktadır ki antibalistik füze kalkanı programında bu bölgenin merkezi bir yeri vardır. Program çapının büyüklüğünden dolayı dünya'nın çeşitli bölgelerinde ortaklar arıyor; bunu hem mâli hem siyasi destek kazanmak ve hem de sistemin unsurlarını ortaklarının topraklarına konuşlandırmak için yapıyor. ABD yönetimlerinin, on yıldan daha uzun bir süredir Ortadoğu ülkelerini göz ucundan ayırmaması, ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarları ve bu bölgenin UFS sistemindeki merkezi yerinden dolayı olsa gerektir. Washington özellikle Körfez İşbirliği Konseyi, Mısır, Ürdün ve İsrail gibi ülkelere bel bağlıyor ve bu yüzden ABD Savunma Bakanı bölgeyi ziyaretinde, balistik füzelerin ve kitle imha silahlarının bölgede yayılması tehlikesinden sakınma ve ABD ve bölgedeki dostları arasında erken uyarı ve istihbarat paylaşımında daha iyi bir eşgüdümün sağlanması ihtiyacından tekrar tekrar bahsediyor.
Arap ülkelerini ve İsraili bu sisteme bağlayarak, Irak'ı işgal etmesinin ardından ortaya attığı "Yeni Ortadoğu" denilen yeni bir savunma bloğu oluşturmaya çalşıyor. Önerinin arkasında, bu Arap ülkelerinin UFS'ye katılmayı reddederek HAFÜSA çerçevesinde (Patriot Pac-3 gibi) kendi silahlarını edinmeyi tercih etmeleri bulunuyor.
Bu bağlamda, NATO'nun İsrail'le ilişkilerin düzeyini yükseltme ve müşterek askeri tatbikatlar yapmayı onaylamasının ardından İsrail'in NATO görevlerine katılım hamlesini gözden kaçırmamalıyız. İsrail, NATO ve diğer müttefiklerle daha yakından çalışmak suretiyle ortak tatbikatlardan ve değerlendirme faaliyetlerinden yararlanmak amacıyla NATO ile daha yakın askeri işbirliği geliştirmek istiyor. Ancak NATO'nun Afganistan ve Kosova'daki barışı koruma misyonlarına katılmayacak.