İsrailciler ABD'yi İslamofobik Polis Devletine Çevirdi

Amerikalı Senatör Charles Schumer tarafından demir yolu güvenliği fonunun arttırılması ve Amtrak trenleri için "biniş yasağı" listesi oluşturulmasına dair yapılan son çağrı,  Amerika'da Müslümanların korkularını kimin körüklediğine dair bir başka hatırlatıcıdır.

Geçen sene New York'ta bir Yahudi radyosundaki sohbet programında Senatör Schumer, "Schumer" ismini kendisine HaShem'in (Ortodoks Yahudilik'te "Tanrı" kelimesi) verdiğini ve "koruyucu" manasına geldiğini, bundan dolayı ABD Senatosu'nda "İsrail'in koruyucusu" olarak bu "çok önemli" görevi ifa ettiğini ifade etti. Muhtemelen, Schumer'e Tanrı tarafından verilen bu görev, gerçekte ülkeyi temsil etmek üzere maaş alırken, ABD'yi İslamofobik bir polis devletine çevirmeyi de içeriyordur.

11 Eylül'den beri özgürlüklerine ne olduğunu merak eden Amerikalıların, Schumer gibi hararetli İsrail yanlıları tarafından kendilerini terörden koruma kisvesi altında kişisel özgürlüklerinin altını oyarak oynadıkları ana rolü anlamaları gerekiyor.

11 Ekim 2001'de, yani 11 Eylül 2001'den tam olarak bir ay sonra, Senator Joe Lieberman, İç Güvenlik Departmanı kurulmasını öngören bir kanun tasarısı hazırladı. O zamandan beri "Kongre'de İsrail yanlılarının 1 numaralı avukatı ve lideri" olan bu şahıs, 2007'deki Amerika'yı Koruma Kanunu, 2010'daki Düşman Savaşçı Sorgulama, Gözaltına Alma ve Kovuşturma Kanunu, İsrail işgal ve saldırılarına meşru şekilde direnen Hamas ve Hizbullah türü gruplar gibi  yabancı terörist örgütlere "maddi destek" sağlamakla suçlanan Amerikalıların vatandaşlıklarını feshetmek üzere teklif edilen Teöristleri Vatandaşlıktan Çıkarma Kanunu gibi çok acımasız kanunların arkasındaki ana muharrik oldu. Senato'ya girdiği zaman Barack Obama'nın da akıl hocası olan Lieberman, sözde  "siber saldırıya karşı milli acil durum" halinde başkana interneti yok etme yetkisi verecek bir kanun tasarısını bile teklif etti.

 Amerika'da özgürlüklere Joe Lieberman'dan daha fazla zarar vermiş biri olabileceğini düşünmek zor olsa da Michael Chertoff az bir farkla da olsa onu geçmiştir. 11 Eylül saldırılarından sadece 45 gün sonra, ABD Yurtseverlik Kanunu olarak bilinen 342 sayfalık rezil belge, imzalanarak yasalaştı. Belgeyi yazanlardan biri, o zamanlar Adalet Departmanı'nın suç bölümünün başkanı olan Chertoff'tu. Annesi eskiden El Al hava yolu şirketinde hosteslik yapan ve Mossad'la bağlantılı olduğuna inanılan Livia Eisen olan Chertoff, Senatör Schumer ve Lieberman.tarafından görev için onay aldıktan sonra 2005'te İç Güvenlik Bakanı olarak atandı.

Chertoff, kamu hizmetinden 2009’da ayrılmasından sonra, müşterileri arasında  bir vücut tarama makineleri imalatçısı da olan güvenlik ve risk yönetimi firması Chertoff Group’u kurdu. Noel Günü “iç çamaşırı bombacısı” olarak adlandırılan, pasaportu olmayan genç bir Nijeryalının, Ha’aretz’in ifadeleriyle Schiphol Havaalanı’nda İsrail güvenlik firması ICTS International (İsrail iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’in eski üyeleri tarafından kuruldu) vasıtasıyla güvenlikten “kaçmasına” izin verildi. Eski İç Güvenlik başkanı, tüm yaygın medyada vücut tarayıcılarını, Amerika’nın hava yolu güvenlik problemlerine cevap olarak pazarlıyordu.

11 Eylül 2001’de, Dünya Ticaret Merkezi’ne uçakların çarptığı birkaç saat içinde (geçenlerde, sadece bir değil dört İsrail başbakanının dostu olan olağanüstü “şanslı” Larry Silverstein tarafından kiralandı), o zamanın İsrail Başbakanı Ehud Barak, BBC’nin Londra’daki stüdyolarında saldırıların seyahat edenlerin kişisel özgürlükleri üzerindeki etkilerini yorumladı. Barak, kesin bir ifadeyle “Biz bu alanda sıkıntı çekeceğiz” iddiasında bulundu. Yakın bir gelecekte uçağa binmek pek kolay olmayacak. Fakat bizim teröre teslim olmamaktan başka bir yolumuz yoktur. Aksi takdirde tüm hayat tarzımız tehdit altına girer.”

O akşam daha sonra Benyamin Netanyahu, 3 bin Amerikalının ölümünün İsrail için “çok iyi” olduğunu ağzından kaçırdı. Ona göre toplu katliam, bilhassa İsrail ekonomisinin gelişmekte olan sektörü için çok iyi olacaktı. Naomi Klein, “Müstahkem Bir Dünya İçin Laboratuvar” başlıklı yazısında 11 Eylül sonrası “İsrail iç güvenlik sektöründe meydana gelen patlama”yı detaylarıyla anlattı. Klein, 2007’de yazdığı yazısında şu gözlemde bulundu: “11 Eylül’den önce iç güvenlik sadece bir sanayi olarak mevcuttu. Bu senenin sonunda İsrail’in sektördeki ihracatı 1,2 milyar dolara ulaşacak. Bu da yüzde 20’lik bir artışa tekabül ediyor.”

Sonuç olarak, “iç güvenliğin” kişisel özgürlüklerine yaptıkları konusunda  endişeleri olan Amerikalıların şu soruyu sormaları gerekiyor: Schumer, Lieberman ve Chertoff gibiler gerçekte kimin “yurdunu” ve kimin “güvenliğini” koruyorlar?

Amerikalıların olmadığı kesin.

Kaynak: Foreign Policy Journal

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas