Filistinliler müzakere masasına eşit şartlar altında oturmadıkça barış sağlanamaz. İşgalin sürmesi ve İsrail'in dönüş hakkını reddetmesiyse bunu engelliyor. Karşılıklı olumsuz algılamaların da değiştirilmesi gerek
İsrail televizyonunda, hayvan haklarının yarattığı endişeyle ilgili haberleri izledim. İsrail'de, yaşlıların köpeklerini terk etmesinden kaynaklanan bir sorun var, bu yüzden de aktivist bir grup terk edilmiş hayvanlar için bir barınak açtı.
Bir Filistinli olarak bunu izlerken, Filistinli çocukların öldürüldüğünü, tutuklandığını veya yemeksiz yaşadığını görüyorum. Evlerini kaybettiler ve hiçbir zaman anavatan nedir bilmediler. Demek ki burada hayvan hakları var ama insan hakları yok.
Benim köyümde, işgal altında yaşayan 15 bin insan var. Biz İsrailli Araplar değiliz. Filistinliyiz. İsrail'deki çoğu Filistinli köyünün sorunları gibi buradakiler de temel. Suyumuz ve sokaklarımız temiz değil, yeterli okul yok.
Köyüm Sor Baher'in en yüksek tepesinden, bizi Beytüllahim'deki akraba ve arkadaşlarımızdan ayıran duvar görülüyor. Bu duvar, eskiden çok sayıda ailenin önemli gelir kaynağını oluşturan yüzlerce dönümlük zeytin ağaçlarına erişimimizi de engelliyor. Duvar bizi kültürümüzden de ayırdı. Bu yıl veya gelecek yıl değil ama yakında, çocuklarımız asimile olacak ve Filistinli kimliğinin anlamını unutacak.
Güvenlik endişeleri İsrail kaynaklı
Ben barış yanlısıyım. Fakat, bu ancak müzakere masasında İsraillilerle eşit görüldüğümüzde gerçekleşebilir. İsrail, Kudüs ve dönüş hakkı üzerine taviz vermek ve 1967 sınırlarına çekilmek yönünde isteklilik gösterene dek, çözüme doğru hiçbir ilerleme kaydedilemez. İşgal altında yaşamak, Filistinlilerin eşit şartlarla müzakere yapmasını engelliyor ve bu ilk talebimiz: Öncelikle, bir toprak ve hükümete ihtiyacımız var, bundan sonra komşularımızla barış müzakereleri yapabiliriz.
Biz bir halk olarak, kendi kaderimizi tayin hakkı talep ediyoruz. Filistin'in bir başkenti, kendi askerleri olmalı. Bundan sonra, başımızı dik tutup müzakere edebiliriz. Her şeyin sonunda, İsraillilerin evime gelebilmesini, çocuklarımın çocuklarıyla oynayabilmesini istiyorum. Fakat, İsrail ve Filistin komşu olabilene kadar barış sağlanamaz.
İsraillilerin güvenlikle ilgili endişeleri var. Maalesef, bu endişelerin bizim toprağımızı işgal etmelerinden kaynaklandığını anlamıyorlar. İsrail burada benim toprağımda oturup halkıma "Bizim güvenlik endişelerimizden dolayı bir anavatanınız olamaz" diyemez. Bizim bir anavatanımız olana dek, güvenlik endişeleri ortadan kalkmayacak.
Bir diğer temel sorun, İsraillilerin Filistinlilerle ilgili hiçbir şey bilmemesi. Sadece duyduklarını biliyorlar, pis ve vahşi olduğumuzu duyuyorlar. İki tarafta da, diğerine yönelik algılamayı değiştirmek için çaba harcanmalı. Magen David Adom'da ve İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'de çalıştığımda, tanıştığım İsrailliler bana şöyle derdi: 'Bize çok benziyorsun. İyilerinden olmalısın'. Ben halkımdan farksızım. Hepimizin 'iyilerden biri olmaya' yetecek kapasitesi var.
Filistinlilerin de algılamasının değişebilmesi için, süreç İsrail hükümetiyle başlamalı. Bu hükümet, Filistinlilerin insan olduğunu, tıpkı İsrailliler gibi akıl, umut ve hayalleri bulunduğunu anlamalı. Oslo'dan bu yana Filistin halkı bir değişim yaşadı. Artık, barış adına konuşmak yönünde bir isteklilik var. Öncesinde, korku çoğu insanın İsraillilerin verdiği sözleri tutacağından şüphe etmesine yol açıyordu.
Maalesef, İsrail bizi siyasi ve sosyal anlamda köşeye sıkıştırdı. Hamas'ın seçim zaferinin temel nedenlerinden biri bu, örgütün halkın çoğunluğunun desteğine sahip olması değil. İşgal altında yaşıyoruz ve Fetih'in yapamadığı ve yapmadığı bir değişikliğe ihtiyacımız vardı.
İsrail'in olumlu etkileri de var
Bir çözüm bulma yönündeki fırsat kayboluyor. İsrail, Ebu Mazen'le müzakere etmeyi reddederse, barış sürecini ilerletme şansı kalmayacak. Dahası, Ebu Mazen İsrail'in yaptıkları nedeniyle iktidardan indirilirse, başa döneceğiz ve tekrar savaşa gireceğiz.
Fakat bazı açılardan, özellikle de demokratik süreç açısından, İsrail'in Filistinliler üzerinde olumlu etkileri de oldu. İstediğimi söylemekte özgürüm. Eriha'da, insanların sokakta Hamas'ı da eleştirdiğini duyuyorum. Bu, çoğu Arap ülkesinde bulunmayan bir lüks. Eminim ki, kendi hükümetimiz olduğunda, İsrail toplumunun olumlu taraflarını örnek alıp bunları kendi toplumumuza uyarlayabileceğiz.
Ben iyimserim. Bir gün barış sağlanacak.
O noktaya varmak için, bizi zorlayan sorunlar üzerinde çalışmalıyız. Sonrasında, hem kendi içimizde hem de İsrail'le barış sağlayabiliriz.
Sonuçta, bu durumun gerçekliğiyle barış hayallerimiz arasında bir köprü kurulmalı. İsrail, Filistin hükümetine, hem Filistinliler hem İsrailliler için üretken ve anlamlı olabilecek uygulanabilir bir çözüm yaratma şansını tanımalı. Başka bir alternatif yok. Savaş, iş yine o noktaya gelirse, hepimize büyük zarar verecek.