Washington'la Şam arasında birşeyler oluyor. ABD Başkanı Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bölgesel barış hakkında sık sık birşeyler söylüyor ve sadece İsrail-Filistin barış anlaşmasını da kastetmiyorlar.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad İsrail'e müzakereleri yeniden başlatma çağrısı yapıyor. İsrail'in Suriye'yle barış görüşmelerine girip, Golan'dan çekilmeyi, güvenlik düzenlemelerini ve Golan'da turistik bölgeler oluşturulmasını içeren bir anlaşmaya yönelik Amerikan girişimini kucaklamayı ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor.
Suriye İran ve müttefikleriyle ilişkileri soğutup barışı seçerse, İsrail'in de bu yönde ilerlemesi, hatta Golan'ı geri vermesi gerekir. Başbakan Binyamin Netanyahu müzakerelere gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşmalı ve koalisyon hükümetinde değişiklik yapıp Kadima partisini de hükümete katmayı düşünmeli.
Suriye'yle 1995-1996'da yapılan müzekerelerdeki İsrail heyetinin başkanı olarak, Şam'ın temel pozisyonlarının değiştiğine inanmak benim için zor.
Suriye o dönemde, İsrail'in savunma ve barışın şekliyle ilgili çıkarları sağlanırsa Golan'ın tümünden çekileceğine dair bir Amerikan teminatı almıştı. Şam 1967 sınırlarını talep ederken, İsrail başbakanı İzak Rabin sınırın yerini tanımlamamıştı. Savunma ve barışın şekli meselelerinde ilerleme kaydetmiştik, fakat Filistinlilerin ve Lübnanlıların terör eylemleriyle İsrail'in 1996'da Lübnan'da gerçekleştirdiği Gazap Üzümleri operasyonunun ardından bu görüşmeler son bulmuştu.
Netanyahu hükümeti, Golan'dan tam çekilme gerçekleşmeden anlaşma sağlanamayacağını anlamalı. Fakat İsrail 1967 sınırlarına çekilmeyi de kabul edemez; zira bu durum Suriyelileri Celile Denizi'nin (Kinneret Gölü) kıyılarına kadar getirir. Nihai sınır, 1923 tarihli uluslararası sınırla 1967 çizgileri arasında bir uzlaşmayı temsil etmeli. Suriye'nin daimi ordusu, bizimse yedek askerlerden oluşan bir ordumuz var; Suriye'nin sürpriz bir saldırıda bulunmayacağına dair teminat verilmeli.
Suriye içlerinin, tankların İsrail'e ulaşmasının 48 saat sürmesini sağlayacak biçimde askerden arındırılmasında ısrar etmeliyiz. Suriye'nin rejimi korumak için askerlerini tutmaya devam edeceği Şam bölgesi istisna olacaktır. İsrail, Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas'la arasına mesafe koymasında ve terörist gruplara destek vermemesi konusunda da ısrarcı olmalı. Suriye-İsrail barışı Ortadoğu'da kapsamlı barışın yolunu açıyor.
Barış sağlanırsa ABD, İsrail'e istihbarat vererek, güvenlik düzenlemelerini denetleyerek ve belki Golan'a asker yerleştirerek bir güvenlik rolü oynayacaktır. İsrail, Suriye'yle barış kapsamında ABD'yle de savunma paktı yapmayı düşünmeli. İsrail tam normalleşme için bastırmalı. Normalleşmenin ortak projeleri de içermesi önemli. Golan'ın, doğal güzellikleri ve İsraillilere açık otelleriyle özel bir turist bölgesine dönüştüğünü görmek güzel olur. Turizm bir güvenlik garantisi de sağlar. Ayrıca barışın İsrail ve Suriye'nin su ihtiyaçlarını da ele alması gerekiyor. Suriye ve Lübnan'dan gelen suyun İsrail'e girmeye devam etmesi önemli.
Uzun vadeli güvenliğimiz için şart
Pek çok insan, özellikle de sağdakiler, Suriye'yle barış ihtimalinden söz etmeyi mantıksız buluyor. Oysa güvenlik açısından, İsrail'in en değerli barış anlaşması olacaktır bu. Suriye'yle ilerleme Filistinlilerle müzakerelere de katkıda bulunur ve bölgesel barış açısından hayati bir unsuru oluşturur. Netanyahu ABD'nin tavrından yararlanmalı ve İsrail'in uzun vadeli güvenliğini sağlamalı. (İsrail gazetesi, Peres Barış Merkezi'nin başkanı, Oslo Anlaşmaları'nda İsrail'in müzakere heyetine başkanlık yaptı, 22 Kasım 2009)
Kaynak: Radikal