İsrail Oslo sürecini 'tersinden' işletti

Gazze'nin Batı Şeria'dan tümüyle ayrılması, İsrail politikalarının en büyük başarılarından biri. Bu politikaların ana hedefi uluslararası kararlar ve anlaşmalar temelinde bir çözümü engellemek ve yerine İsrail'in askeri üstünlüğüne dayalı bir düzenlemeyi dikte etmek.

Filistin sahte-hükümeti içinde üstünlüğü ele geçirmek için rekabet eden Fetih'le Hamas arasındaki şiddetli husumet karşısında, İsrail'in 'oluş halindeki' Filistin devletinin iki tarafındaki aileleri, ekonomileri, kültürleri ve cemaatleri bölmeye hasrettiği çabayı unutmak zor olmadı. Filistinlilere kalan tek şey, bölünmeyi çifte rejimleriyle taçlandırmaktı.

Sadece 70 kilometrelik uçurum

İsrail'in Filistinlilerin serbest dolaşımına Ocak 1991'de getirdiği kısıtlamalar, Haziran 1967'de başlatılan bir süreci tersine çevirdi. O dönemde, 1948'den beri ilk kez Filistin halkının büyük bir kesimi tekrar tek bir ülkenin açık topraklarında yaşıyordu - elbette işgal altında bir topraktı bu, ama her şeye rağmen bütündü. Doğru, Filistinli sakinleri arasında hızla üç kategori oluştu: Üçüncü sınıf İsrail vatandaşları, İsrail sakinleri (yani Kudüs'tekiler) ve 'idare altındaki bölgelerin' sakinleri. Ancak eski aile ve toplum bağlarını yenilemek ve yeni sosyal, kültürel ve ekonomik yoldaşlık modelleri yaratmanın, idari uzaklıklardan güçlü olduğu görüldü. Birinci İntifada'nın (1987-1992) dinamizmi, yaratıcılığı ve iyimserliği, büyük ölçüde tek bir ülke dahilindeki bu dolaşım özgürlüğünün doğurduğu gerçeklikten kaynaklanıyordu.

İsrail Birinci Körfez Savaşı'nın arifesinde bu hareket özgürlüğünü sona erdirdi. Ocak 1991'den beri İsrail bu bölünmeyi ve ayırmayı bürokratik ve mantıksal açılardan olsa olsa kusursuzlaştırdı: Sadece İşgal Altındaki Topraklar'da yaşayan Filistinlilerle İsrail'deki kardeşleri değil, Kudüs'ün Filistinli sakinleriyle işgal altındaki topraklarda yaşayanlar ve Gazzelilerle Batı Şerialılar-Kudüslüler birbirinden ayrıldı. Yahudiler aynı topraklarda, üstün ve ayrı bir imtiyazlar, yasalar, hizmetler, fiziki altyapı ve hareket özgürlüğü sistemine tabi olarak yaşıyor.

Günün birinde arşivler açıldığında bu sürecin ne oranda planlı ve hesaplı yürütüldüğünü öğreneceğiz. Bu arada şu gerçeği de görmezden gelemeyiz:
Bu süreç, Soğuk Savaş ve Güney Afrika'daki apartheid rejiminin sona ermekte ve uluslararası toplumun İsraillilerle Filistinliler adına 4 Haziran 1967 sınırları temelinde iki devletli bir çözüm için koşulların olgunlaştığı değerlendirmesini yapmakta olduğu bir dönemde başladı.

Oslo süreciyle paralel olarak İsrail, Oslo Anlaşmaları'nda yer alan Gazze Şeridi'yle Batı Şeria'nın tek bir bölgesel birim olduğu maddesini aşındıran bürokratik adımlar attı. Gazzeliler, İsrail'in izni olmaksızın Batı Şeria'da yaşamak, eğitim almak ve çalışmaktan men edildi (zaten o izin de nadiren, sadece imtiyazlı başvuru sahiplerine veriliyordu). Gazzelilerin Ürdün sınırı üzerinden Batı Şeria'ya girmeleri de yasaklandı. Dostlar ve hısımlar birbirine sadece 70 kilometre uzakta yaşıyor, fakat İsrail onların bir araya gelmesine izin vermiyor. Bugün Gazze'de doğup İsrail'in izni olmadan Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli 'yasadışı mukim' sayılıyor.

İsrail'in 2005'te Gazze'den tek taraflı ve aldatıcı çekilişi, 1991'de başlatılan bir sürecin devamıydı: Gazze ve Batı Şeria farklı tipte yönetimlerin eline geçerken, İsrail zekice davranıp Gazze'yi artık işgal altında olmayan bağımsız bir varlık olarak sundu. Son Filistin seçiminde, Filistin 'zaferine' ve İsrail'in çekilmesine ve silahlı mücadeleye vurgu yapan Hamas'ın Fetih'ten daha inandırıcı olduğu görüldü. Bunu Hamas'ın Haziran 2007'de Gazze güvenlik güçlerini devralması ve Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas'ın on binlerce Filistin Yönetimi çalışanına Gazze'deki işyerlerini boykot etmeleri talimatı vermesi izledi.

Son Filistin birlik görüşmelerinde asıl mühim sorular sorulmuyor: Batı Şeria ve Gazze kamuoyu, 1967'de işgal edilen iki parça arasındaki bağlantıyı, çok uzaktaki tek devlet hayali gerçekleşene dek feda mı etti? Halk, İsrail'e iki bölgeyi ayırmak konusunda destek verdikleri için Filistin liderliklerinden hesap sormayacak mı? Hamas için Arap ve Müslüman dünyayla bağlantı, Batı Şeria'yla bağlantıdan daha mı hayati? Uluslararası törenlerde arzı endam etmek ve yarım yamalak resmiyet gösterileri, Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü için Gazze halkından daha mı önemli?

Bu noktadan sonra taviz zor

İsrailliler ve özellikle de barışı desteklediğini iddia edenler de cevap vermeli. Hamas'ın 2006'daki seçim zaferinden önce Filistin Yönetimi'nin idari merkezi Gazze'ydi. Bu İsrail'in Gazze'yi (çok sayıda barış yanlısı yan gelip yatarken) bugünkü toplama kampına çeviren ayırma ve abluka koşullarını kusursuzlaştırmaktan alıkoymadı. Bir mucize olsa ve Filistinliler birleşse bile, İsrail bu büyük başarıdan, yani Gazze'yi Batı Şeria'dan ayırma başarısından kendi gönlüyle feragat etmeyecektir. Kanlı bir ihtilafın yangınını körüklemekten başka işe yaramayacak olan bu başarı her iki halk için de felakettir. (27 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal