İsrail muhibbi gazeteci.. sen Nezahat Onbaşı'yı tanır mısın?


Hiç zannetmiyorum. İstiklal Savaşımızı bilemezdi ki, böyle iddialı laflar etsin İsrailli gazeteci!
Ancak "bizden görünen İsrailliler" yazabilirdi bu kadarını. Yazdı da!..
 
 
Filistinli bir çocuğun, çaresizlik içinde, beline sıra sıra dinamit lokumlarını bağlamış bir halde.. bir elinde taş, diğer eliyle zafer işareti yaparken çizilmiş sembolik resmini bahane ederek; şöyle yazmış İsrail muhibbi gazeteci:
"Hep diyorum. Ortadoğu'nun en kötü huyu, bebeklerini, çocuklarını insafsızca ölüm tarlalarına sürmesidir. İşte size bir örnek daha. İstanbul'un göbeğinde, Filistin halkıyla dayanışmayı göstermek için tuhaf bir toplantı düzenleniyor. Kullandıkları propaganda 'malzemesine' bakın. Beline dinamit lokumları sarılmış bir çocuk.
Bir 'dava' ki, çocuklarını böyle bir sömürüye alet eder, biliniz ki, tarihi boyunca hiçbir savaşını kazanamaz.
Bir de bize bakıyorum. Siz Atatürk'ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nda, cepheye sürülmüş bir tek Türk çocuğu gördünüz mü?"
İşte orada dur, İsrail muhibbi gazeteci..
Orada dur..
Sen orman işgali ile inşa edilmiş havuzlu villanda şarabını yudumla... Ama, İsrail'in propagandasını, Kurtuluş Savaşı üzerinden yapma..
Söyle İsrail hayranı gazeteci!.. Sen bilir misin; Kebapçı Sait Ağa'nın 10 yaşındaki oğlu Küçük Mehmet'i?.
Pulcu Mehmet'in oğlu 10 yaşındaki Niyazi Aykan'ı?
Şehid Yolağası'nın oğlu 11 yaşındaki Mehmet Ali'yi, Arzuhalci Ali Efendi'nin oğlu 11 yaşındaki İsmail'i bilir misin?..
Kızın Gülümsün'den olma torunun kaç yaşında bilmiyorum ama, sen 9 yaşındaki Nezahat Onbaşı'nın bu topraklar için neler yaptığını bilir misin, söyle İsrail hayranı gazeteci!
Nezahat Onbaşı'nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmek üzere kanun teklifi verilen ilk çocuk olduğunu bilir misin?
Şarap içmekten vaktin kaldı ise, bir araştırıver bakalım, babası Albay Hafız Halit Bey, 9 yaşındaki kızını niçin cepheye götürmek zorunda kalmış?
Hayır, bunları ben de ezbere yazıyor değilim.
Benim bildiğim sadece, Kurtuluş Savaşı'nı, küçük kahramanlarımızla birlikte kazandığımız. Birkaç tanesinin de adı sadece..
İsrail muhibbi gazeteci "Kurtuluş Savaşı'nda, cepheye sürülmüş bir tek Türk çocuğu gördünüz mü?" deyince, araştırıyorum. Araştırdıkça/karıştırdıkça, onlara vefasızlığımızı daha iyi görüyorum.. Gözlerim yaşarıyor.
Sahi, senin de gözlerin yaşarır mı hiç, söyle İsrail fanatiği gazeteci!
Yoksa senin gözlerinden yaş, sadece; patronuna servis yapmak üzere arabanın bagajında hazır tuttuğun şarap şişeleri tükenince mi dökülür?
Doğru ya, sen nereden bileceksin ki? Küçük Nezahat'in, askerlerimizin Yunan saldırıları karşısında zor anlar yaşadığı, cepheden geri çekilmenin bile düşünüldüğü bir anda, öne çıkıp, "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?" dediğini nereden bileceksin?
İtiraf ediyorum işte, tarihe o kadar merakıma rağmen ben de bu sözü bilmiyordum... Senin sayende öğrenmiş oldum; İsrail hayranı yayın yönetmeni..!
Nezahat Onbaşı'nın "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?" sözünü yeni öğrendim ama, "Kurtuluş Savaşı'nda çocuklar cepheye sürülmedi" diyecek kadar da cahil değilim.. Cahil de değilim, vatan düşmanı da değilim..
Bir ülkenin toprakları tartışılıyorsa; kim 'Küçükler evde kalsın' diyebilir, söyler misiniz?
Küçükler evde kalırsa, bizlerle birlikte, aslında onlar da ölmezler mi, söyler misin şarapçı yönetmen!
"Ya İsrail? Bugüne kadar çocuklar üzerinden siyaset yaptığına tanık oldunuz mu? Terörist örgütlerin saldırısında hiç mi İsrailli çocuk ölmedi?" diyerek, İsrail hayranlığını ortaya döküyor devlet gazetesinin genel yayın yönetmeni..
Patlamalarda ölen 19-20 yaşlarındaki İsrailli gençlerin bile, hep "İsrailli çocuk" diye ajanslardan geçen haberlerde tanıtıldığı, çoğu defa bizlerin bile yanıltıldığı gerçeğini gizleyerek!
İsrail muhibliği o dereceye varmış ki şarapçı yayın yönetmeninin, PKK'yı bile bulaştırıyor bu işe..
Aynen şöyle yazıyor: "Başkasının teröristi, bizim için direnişçi, mücahit.
Devam edin. Bu kafayla giderseniz, PKK vahşetine karşı yanınızda kimi bulacaksınız merak ediyorum."
Yani diyor ki, "Filistinliler, İsrail'e göre terörist. Onlara direnişçi dersek, İsrailliler de PKK'ya direnişçi der!"
İsrail avukatlığı değil de nedir bu?
Türkiye, dışardan gelip, PKK'nın elindeki toprakları işgal etti de, onun için mi silaha sarıldı o teröristler? PKK'lı teröristler, Türk askerine karşı kendi topraklarını mı savunuyor ki, İsrail muhibbi gazeteci bu örneği veriyor?
Söyle İsrail fanatiği gazeteci; söyle!..
İsrail sevgin nereden geliyor böyle?