İsrail Lobisi Afro-Amerikan Lobisi Olsaydı?

 Yüzde 13'lük siyahi nüfusun, Yahudi lobisinin güç ve zenginliğine sahip olduğunu tahayyül edin.

 Kölelik tazminatlarını yıllar önce almış olurlardı; hapisteki yükümlüler hakiki renk dağılımını yansıtıyor olacak ve medyadaki imajları çarpıtılmayacaktı;  Haitili mülteciler geri gönderilmez ve Afrika gerçek yardım ve dikkati hak etmiş olurdu; Hollywood ve TV şebekeleri köle ticaretinin gayri insaniliği hakkında bol miktarda film ve program üretirlerdi.

 Yahut da  o güç ve zenginliğe Amerikan yerlilerinin – şu an nüfusun sadece yüzde 1'ini oluşturuyorlar -  sahip olduğunu tahayyül edin. Kuzey ve Güneyde yaşayan pek çok yerli hayli istifade etmiş olurdu bu durumdan.

 Veya lobinin güç ve zenginliğine Hispaniklerin sahip olduğunu düşünün. Kayıt dışı işçiler çoktan kanuni haklarına kavuşmuş olurlardı.

 İsrail, her yıl Amerikadan 3 milyar dolar veya yardım bütçesinin yüzde 20'si kadar yardım alıyor  (2003 yılında toplam yardım miktarı 140 milyarı bulmuştu) Diğer maddi destekleri de ekleyin, yekûnu bu rakamın iki katına çıkacaktır.

 Özel yardımlar ayrı.

 Dört kişilik fakir bir aileye kendi evlerine sahip olmaları için ipotek yardımı olarak her ay 1.000 dolar verilse yılda 12.000 dolar eder. $3.000.000.000 / $12.000= 250.000. Çeyrek milyon ailenin (beyaz, siyahi ve esmer) kendi evlerine sahip olabildiklerini düşünün.

 Pakistan, Mısır, Kolombiya ve Türkiye gibi yardım alan dilenciler var ama İsrail, Amerikan halkından topladığı sadakaların faizini de alan gezegendeki tek dilencidir.

 ABD'deki İsrail ve yahudi liderleri, Birleşik Devletlere gülüyor olmalıdır:

 "Dünya'yı altüst edecek güce sahip olduğuna ne şüphe; fakat bize gelince, seni topaç gibi çeviririz."

Komik olan İsrail'in fakir bir ülke olmamasıdır. BM Beşeri Kalkınma İndeksinde listelenen 177 ülke arasında 23'ncü sıradadır. Japonya ve Hong Kong hariç, ilk 22 ülke'nin tümü de beyaz (Avrupalılar, Kanada, ABD, Avustralya ve Yeni Zellanda).

Güneyde bir söz vardır: " Yemek Yediğin tabağı deliyorsun."

Niçin? Sebep nedir?

Adolf Hitler, Amerika'nın, yerlilerin hesabını görmesinden çok etkilenmişti.

Bilinç dışına ait bir intikam mıdır yoksa?

Baba Frued ortalıkta yok. Fakat o minvalde düşünülse yeridir.

Ama her neyse, tüm bunlarda belki bir hayır vardır:

İsrail, ABD'yi zayıflatarak gelişmekte olan ülkelere bir iyilik yapıyor.

 İnşa için gerekli para ve güce sahipler

Yahudi cemaatinin ABD'de sahip olduğu muazzam güç ve servet, Körfezin petro-dolarlarıyla aşık atabilecek ve Ortadoğunun hasar görmüş bölgelerini yeniden inşaya yetecek kadar vardır. George Soros gibi lobinin parçası olmayan pek çok yahudi var; Filistinlilerin kötü durumuna âdil bir çözüm getirmek için ciddi çabalar sarfetmelidirler.

U.S. News & World Report'un editörü ve yayıncı Mortimer Zuckerman, barış uğruna parası ve dergisiyle çok şey yapabilir; fakat mutad olduğu üzere 2003 yılında savaş çığlığı atmıştı:

"Irak'ı elindeki silahlardan arınmaya zorlamanın tek yolu, ülkeyi bu rejimden arındırmaktır nitekim silahları üreten bu rejimdir. Washington, Saddamı yerinden etme hususunda teredddüt etmemelidir...teröre karşı savaştayız ve bu savaşı kendi seçtiğimiz zaman ve mekanda yapmalıyız. Savaşın bir sonraki safhası belli ki Irak'tır."

Mortimer gibi tiplerin istedikleri, düşmanlık, yıkım ve sefâlete yol açacak şeylerdir.

Mortimer ve diğerleri, bazı hakikatlerin iyice farkındadırlar:

Yahudi devleti, İsrail, Filistin topraklarında inşa edilmiştir.

İsrail'in terk ettiği Batı Şeria ve Gazze halen İsrail kuvvetlerinin işgali altındadır.

Gazze, İsrail'in ekonomik ambargosu altında boğazlanmaktadır.

Madison-Refah Kardeş Şehir Projesinin kurucusu ve yahudi eylemci Jennifer Loewenstein, Gazzeli çocukların 2005 yılındaki durumunu yansıtan şu sözleri sarfetmişti.

"Gazze'deki çocukların Yüzde 55'i, travma sonrası akut stres bozukluklarından muzdariptir; yani uykuda altını ıslatma, kabus görme, saldırganlık, duygusal uyuşukluk, öğrenme veya yoğunlaşma yetersizliği, panik ataklar, ağlama nöbetleri ve derin depresyondan. Bazı çocuklar, hayat onlara hiçbir şey sunmadığı için ölmek istediklerinden bahsediyorlar. Davranışları, tehlikelere karşı olağandışı bir korkusuzluğun ve yaşlarıyla uyuşmayan bir ümitsizliğin varlığına işaret ediyor."

Batı Şeria'da, Yahudilerin ikamet ettiği ve İsrail ordusunun koruduğu pek çok yahudi yerleşim yeri mevcut. Ve halen toprakları genişletiyorlar.

Eski ABD Başkanı Jimmy Carter'a göre 2007'de 1 İsrailliye karşılık 40 Filistinli; 1 İsraille çocuğa karşılık 8 Filistinli çocuk hayatını kaybetti.

1980'lerin başlarında Jesse jackson Yaser Arafat'la buluşup Lübnan'daki Filistinlilerin perişan halini gördüğünde "Ortadoğu'nun zencileri" olarak tanımlamıştı. Durum hâlâ değişmedi.

İsrail'in ilk Başbakanı Ben Gurion'un vakti zamanında sarfettiği sözleri mânidardır. Okuyucuya tarihi bakış açısı kazandıracaktır.

Dünya Siyonist Örgütü Başkanı Nahum Goldman, 1956 yılında Ben Gurion'un Araplarla barışçıl bir çözüme ulaşmasını istediğinde Ben Gruion şu cevabı vermişti:

"İyimserliğinizi anlamıyorum. Araplar neden barış yapsın? Bir Arap lideri olsaydım İsrail'le asla antlaşma yapmazdım. Bu doğaldır. Ülkelerini ellerinden aldık. Tanrı, onu bana vaad etti ama bundan onlara ne? Bizim Tanrımız onların Tanrısı değildir. İsrail'den geliyoruz, doğru bu fakat iki bin yıl önceydi ve onlar için ne ifade eder? Anti-semitizm, Naziler, Hitler, Auschwitz vardı ama onların yanlışı mıydı? Gördükleri tek bir şey vardır: Buraya geldik ve ülkelerini çaldık.

Bu durumda nüfuz sahibi yahudilerin, Filistinlileri temsil eden liderlerle konuşarak  İsrail-Filistin sorununa çözüm bulmak gibi mânevi ve siyasi bir görevleri vardır. Naom Chomsky, Raşid Halidi gibi yahudi ve arap entelektüelleri de sürece dâhil etmelidir. İsrailliler ya da Filistinliler bir  devletin parçası olarak birlikte yaşayabilirler yahut da iki devletli bir çözüme evet diyebilirler.

 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın