İsrail kılıçla yaşıyor

“Görevde bulunduğum süre içerisinde savaş ilan etmedim.” İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu seçim kampanyasınıaKnesset’te bu ve diğer sözleriyle başlamıştı.  Seçim mesajının en azından bu ksımı artık değişmeli.  Bulut Sütunu harekâtını başlatan Netanyahu hesaplı bir riskin yanısıra karakteristik olmayan bir kumar oynuyor. Saldırı kararı, Savunma Bakanı Ehud Barak’n teşvikiyle alındı muhtemelen. (Netanyahu’nun aksine Barak’ın siyaseten kaybedecek bir şeyi yok; Barak’ın Bağımsızlık Partisi, Knesset’e girme eşiğini güç bela geçiyor ve birçok halde aynı safta yer aldığı esas alınıyor. Açıktır ki bu,  İsrail liderliğinin seçtiği bir tırmandırmadır ve bir diğer keyfi savaşa dönebilir.) Geçen haftaki olayların seyir takviminin de ortaya koyduğu üzere 8 Kasım’da İsrail ordusunun yaptığı bir baskında Filistinli bir çocuğun öldürülmesini 11-12 Kasım’da yaşanan tırmanma takip etti ve 13 Kasım’da İsrailli, Filistinli ve uluslararası kaynaklardan yeni bir ateşkes hakkında resmi haberler geldi. Bundan sonra İsrail 14 Kasım’da Hamas’ın askeri kanadından sorumlu Ahmed Cabiri’ye suikast düzenledi.

İsrail liderleri, uluslararası hukuk hilafına sivillere düzenlenen roket saldırılarına verdiği cevapları artımaları için aylardır hatta son Gazze Saldırısından – 2008 Aralık-2009 Ocak ayında yapılan Kurşun Dökme Operasyonundan – beri baskı altındaydı şüphesiz. Fakat bu baskı bu kez kayda değer ölçüde büyük olmadığı gibi taşma noktasına da varılmamıştı. Hamas da Gazze üzerindeki kapatmayı hafifletmesi ve el Fetih gibi işgale zımnen muvafakat etmediğini göstermesi için baskı altındaydı. Tırmanmaları dişe diş devr-i daimi ötesinde bir bağlama oturtmakta genelde bir acziyet yaşanıyor. B’Tselem’in bildirdiğine göre Kurşun Dökme Operasyonundan beri son dört yıl zarfında karşılıklı çatışmalarda 3 İsrailliye karşılık 271 Filistinli hayatını kaybetti. Bir de büyük resim var. Filistinliler halen devletsiz; temel haklardan mahrumlar; Batı Şeria, Doğu Kudüs ve birçok bakımdan Gazze’de işgal altındalar.

İsrail’in tırmandırma zamanlamasının yaklaşan İsrail seçimleriyle ilgisi olduğunu söylemek için Anonim Siniklerin kart sahibi üyelerinden olmaya gerek yok. Olaylara sırf bu mercekle bakmak da yanlış olacaktır yalnız. O halde İsrail liderliğini Bulut Sütunu operasyonunu başlatmaya iten değerlendirme nedir? Amaçlanan hedefi ve yörüngesi hakkında bize ne söyler bu?

Netanyahu bu seçime güçlü bir şekikde girerken konumu ölümcül olmayacak şekilde korunmasızdı ve bir endişe kaynağıydı bu. Kamuoyu yoklamaları, Likud ve İsrail Evimiz koalisyonu, bir şekilde atılım yapan Şas partisinin ve yeniden doğan İşçi Partisinin oylarını almak yerine onlara oy kaydırarak, bütünü oluşturan parçalarından daha az getiriyordu. (Şas Partisi eski başbakan ve hükümlü Eryah Deri’nin dönüşüyle ve Sefaradi Likud bakanı Moşe Kahlon’un emekli oluşuyla harekete geçti. İşçi Partisi ise geçen yılki sosyal hareketlerin liderleri gibi yeni simâları kendine çekti ve uluslararası bakımdan Filistin meselesinden uzak durup sosyo-ekonomik gündeme odaklandı.) ve Olmert ile Livni’nin yeni bir merkez bloğu kurma kararından önceydi bu.

Netanyahu, sosyal adâlet, eşitisizlik ve eleştirmenlerinin diliyle, “hayvani kapitalizmle” yatağa girmek gibi konular yerine ulusal güvenlik sahasında savaşmaktan dolayı çok daha mutlu bu seçimde. Netanyahu seçim rakiplerinin hepsinin Gazze’ye karşı askeri harekâtta ona katılmasına bel bağlayabilir.

İşçi Partisi lideri Shelly Yacimoviç ve yeni YeshAtid Partisi lideri Yair Lapid, Netanyahu’nun bir sonraki iktidarında kabine sandalyelerinin ses testini yapıyor gibiler; gelecekte onlara kabinede yer var gibi görünüyor. Netanyahu, selefi Olmert’in 2008’de Kurşun Dökme Operasyonunu başaltırken ileri sürdüğü tantanalı emellerin aksine, fark edilir derecede ihtiyatlı ve askeri eylemden beklediği sonuçlar sınırlıdır. “İsrail başbakanı olarak, sorumsuz selefimin aksine gerçekçi hedefler saptadım. Bulut Sütunu operasyonuyla İsrail’in ulusal güvenliğini korumakta altı önemli hedefe ulaştık. Birincisi, Gilad Şalit ailesine kavuşurken, onu esir alan kişi, baş terörist Cabiri, Usame bin Ladin’le aynı kaderi paylaştı. İkincisi, caydırıcılığımız eski haline iade edildi. Gazze’deki her Hamas lideri ve terörist biliyor ki İsrail ordusunun uzun kolları onlara yetişebilir ve roket saldırısı cezasız kalmaz. Üçüncüsü, her hangi bir İsrail hedefine ama özellikle Tel Aviv’e roket saldırısı kabul edilemezdir ancak mümkün olduğunu bildiğimiz bir şeydir bu; bununla beraber Gazze’de toplanmış cephaneliği vurma başarımız bu tehdidi bahse değer oranda azaltmıştır. Bu titiz misyon devam edecektir. Dördüncüsü, medyamızda bazılarının İsrail’in şimdi uluslararası alanda daha bir tecrite düştüğü şeklinde çocukça yaptıkları korku bezirgânlığının aksine, bu operasyonu Batının sağlam desteğiyle yaptık. Başkan Obama ve Batılı liderlerle şahsen konuştum ve İsrail’in savunma hakkını tanımalarına minnettarım. Bu kez iç tahkikat komisyonları veya kaba BM Goldstone komsiyonları olmayacak. Beşincisi, şu yakınlarda istikrarsızlaşmış Ortadoğu’nun dalgalı sularında askeri hareket düzenleme serbestiyetimizi de koruyarak seyredebileceğimizi ispatladık. Sonuncu olarak da, belki daha önemlidir, ulusal birliğimizi koruduk; diğer sorumluluk sahibi Siyonist partilerin liderlerine yekvücut durmalarından dolayı teşekkür ederim.”

Netanyahu’nun bu zafer konuşmasına dâhil etmedği ilave kazanımlar da var. Örneğin, bu harekât Filistin’în BM Genel Kurulu’ndaki statüsünün yükseltilmesi oylamasını ya geciktirecek yahut bunun önemini azaltacaktır. Bu olsa bile ve Abbas Bülut Sütunu operasyonu yüzünden birkaç “evet” oyu daha fazla alsa dahi Netanyahu önemli olanın Batılı güçlerin operasyon süresince İsrail’in yanında durması olduğuna dair İsrail kamuoyunu temin edebilecektir. Netanyahu, büyük askeri saldırılarla ilgili olarak tedbirli sicilinin hesaba katılamayacağına dair İran’a mesaj gönderiyor olabilir. Ve son olarak da Olmert, Livni ve diğerlerinin seçim yarışı alanlarını daraltmış olabilir şayet Bulut Sütunu operasyonunun Kurşun Dökme operasyonundan daha iyi sonuçlar aldığını gösterebilirse.

Ancak yukarıdakilerin hepsi de Netanyahu’nun kendisini savaşın bu turundan yekpare olarak çıkarabileceği üzerine kuruludur ve bunun geç değil erken bir vakitte sona ermesini istediğini, Gazze’ye kara operasyonunun bataklığa dönmesini tercih etmeyeceğini telkin etmektedir. İsrail liderinin söylediğimizi başarmasının önünde iki büyük sorun vardır. Birincisi, tırmanma yönünde bir kez devr-i daime girdiğinizde ve çene yapmak yerine savaşı tercih ettiğinizde olaylar kendi dinamikleri üzerinde ilerler ve tahmin edilemez olurlar. Netanyahu bu tırmandırmayı seçerek piyango bileti satın almış oldu; ne kadar uzun sürerse Netanyahu için o kadar riskli olacaktır. Tek fark, bir roket veya füzenin boş bir arazinin birkaç yüz metre ötesine düşmesiyle içinde sâkinlerinin olduğu bir binanın yüz metre ötesine düşmesi kadar olabilir. İkincisi, Hamas Netanyahu’nun zafer konuşmasını izleyen izleyicilerin bir parçası olma şevkini tutmuş olabilir. Hamas, kendi zaferini ilan etmek için kendi anlatısına sahip olma ihtiyacı hissedecektir. Yani şöyle diyecektir: “İslami direniş, Tel Aviv’in erişimi içerisinde olacağına dair işgalciyi uyardı. İsrailliler biliyor ki Gazze tehdit edildiğinde Tel Aviv de tehdit altındadır. Kardeşlerimizin, büyük Mısır halkının, liderliğinin ve diğer kardeş Arap liderlerinin desteğini aldık. Arap ayaklanmalarından sonra artık yalnız değiliz ve işgalci gücü bir daha asla yalnız karşılamayacağız. Filistini birleştirme ve Filistini kurtarma mücadelesinin en ön cephesinde İslami direnişin devam ettiğini gösterdik. İşgalciye New York’ta değil burada meydan okuyoruz ve Filistinin kurtuluşu için şehitlerimizin kanıyla bedel ödeyenler bizleriz.” (…)

Kaynak: Avrupa Dış İlişkiler Konseyi

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı