İsrail-İran gerginliğinde tırmanış

Yeni ABD yönetimi İran'la diyalog kurulması gereğinde durmuş, İran bu yaklaşımı olumlu bulduğunu bildirmişti, ancak bunun nasıl kurulacağına ilişkin bir girişim henüz başlamadı. Şu sıralar taraflar birbirlerinin sınırlarını ve olası diyalogun ana çerçevesini belirleyecek bazı zorlayıcı girişimler deniyorlar. Şunu kabul etmek gerekir ki ABD'nin sınırlarını zorlayan taraf İran.

ABD için casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanıp sekiz yıla mahkum edilen Amerikalı gazeteci krizi, Obama'nın Amerikan Devletleri Örgütü zirve konuşmasına yansıdı. BM Irkçılıkla Mücadele Konferansı ön toplantısında İran devlet başkanı yaptığı konuşmayla Siyonizm'i ırkçılık kapsamına koyan sert ifadelerle ABD'den gelecek tepkilerin açığa çıkmasını sağladı. Nükleer çalışmalarının engellenmesine hiçbir ülkenin gücünün yetmeyeceği yolundaki bir dizi beyanı da bu gelişmelere eklersek, Ahmedinejad yönetimindeki İran'ın anti-Amerikan ve anti-İsrail politikasından pek geri adım atmadığı söylenebilir.

Kabul etmek gerekir ki, Obama'nın işbirliği-diyalog-barış siyaseti karşısında İran'ın çatışma ve dış düşman esaslı politikasından hemen vazgeçmesi kolay değil. İç otoritesiyle bölgesel caydırıcılığını bu politikaya borçlu olan İran'ın barış diline geçmesi için yapısal değişime ihtiyacı olabilir. Bununla birlikte, İran'ın ABD ile çatışmacı politika uygulayıp uygulamayacağının sınırının İsrail'den geçtiği de unutulmamalı. İran, son dönemdeki söylemleriyle yeni ABD yönetiminin yeni İsrail yönetimi karşısındaki tutumunu görmek istiyor. Kısacası ABD'ye İsrail'e baskı yapmadığı sürece, bir diyalog zemini olamayacağını söylüyor.

İsrail ise, ABD'nin elini güçlendirecek bir tutum sergilemiyor. Tam tersine son birkaç haftadır İran'ın saldırgan ve tehditkár tutumunun cezalandırılması gereğinden söz eden İsrail, nükleer çalışmaların da bertaraf edilmesi gereğine vurgu yapıyor. Buradaki yaklaşım, nükleer silahlar devreye girmeden bunların yok edilmesi anlamına gelen 'önleyici vuruş' yapılması. Kısacası, İsrail'in İran'ı vurabileceği endişelerini giderek artıran bir gerilim ortamı var ve tırmanma da artıyor. İran, İsrail'i kışkırtarak ABD tutumunu tartarken, İsrail de Obama'nın barış-diyalog-işbirliği anlayışının Ortadoğu'da işe yaramaz bir romantizm olduğunu kanıtlamaya çabalıyor.

Koşullar bu şekilde evrildiği takdirde, ABD'nin İsrail karşısında bir tutum almasını beklemek anlamlı bir çaba olmaz. İran'ı vurmak gibi bir hata yapabilecek hükümet iktidarda ancak, yine de bölgesel dengeler İran'ın izolasyonuna itiraz edilmesi için uygun değil. Taraflar arasında bir çatışma olması halinde, karşılıklı mahvolmaya varabilecek bir süreç söz konusu ancak, bundan daha önemlisi bulaşılacak bu sarmaldan hangi ülkenin kim tarafından kurtarılacağı ile ilgili. İsrail'in kim tarafından kurtarılacağı belli olsa da İran konusunda radikal gelişmeler beklenebilir, bu noktada İran'daki iç gelişmeler ve Rusya'nın tutumu fazla öngörüde bulunmayı olanaklı kılmıyor.

Öte yandan, İsrail ile İran'ın giderek birbirlerini daha fazla tehdit eder hale gelmeleri, savaşa varmayan koşullarda bir denge yaratma amacı da taşıyabilir. Rusya, Ermenistan'ı 'Batı'ya havale edip Azerbaycan ile samimiyetini ilerlettiğinde, İran'la birlikte pekala bir 'enerji bloğu' oluşturabilir. Öte yandan İsrail-ABD kardeşliğine model ortak Türkiye de katılabilir ve bu üçlü de 'enerji yolları bloğu' oluşturabilir.

Her iki durum da bölge barışına hizmet etmeyecek gerginlikleri ifade ediyor ve her iki senaryo da Türkiye'yi hem dış, hem de iç işlerinde zor durumda bırakacak süreçlere işaret ediyor.

Kaynak: Star