İsrail ile Suriye arasında Türk koridoru


Türkiye, bölgeye bakıyor ve endişe duyuyor. Komşu Irak, kanlı bir fırtına içinde kaybolmuş durumda. İşgal, terör, direniş ve mezhep çekişmesi. Yani Irak'ın parçalanması devam ediyor ve Kürt ateşini Türk evine taşıyor.  
 
Irak'ın bütünlüğü federasyonun sınırlarını kontrolde tutmakta ve İran'ın, Irak'ın karar alma organını elinde tutma gücünü azaltmakta. Türkiye, topraklarında bağımsız Kürt devletçiğine veya Zevahiri'nin devletçiğine yer olmayan bağımsız birleşik ve demokratik bir Irak'ta görüyor kendi çıkarlarını. Türkiye bakıyor ve İran'ın, iki karta -petrolün ve İsrail'in güvenliğinin tehdit edilmesi- tutunmaya çalışarak dünyaya ve bölgeye seslendiğini görüyor. İran'ın bölgesel liderlik projesi, varsayımlardan ve kehanetlerden ibaret değil. Tahran, güvenlik ve siyasi açıdan Irak günlerinin ayrıntılarında mevcut. Temmuz savaşı Akdeniz üzerinde bir yer edinme başarısını gösterdi ancak bu uzantı Suriye koridoru kanalıyla giriş vizesine bağlı. Nükleer İran, NATO yastığına sahip olmasına rağmen Türkiye için rahatlatıcı bir haber değil kesinlikle.

Türkiye, Suriye'ye bakıyor ve geçen birkaç yıl zarfında ilişkilerdeki ilerlemeden dolayı rahatlık duyuyor. Fakat İran'la koalisyon içindeki Suriye, İsrail ile çekişmenin merkezinde yaşıyor. Suriye, Irak'ta Bush'un ABD'siyle ve Lübnan'daki şartlar etrafında ise ABD, Avrupa ve belli başlı Arap ülkeleriyle çatışma içinde. Suriye'nin nihayetinde İran'ın risk politikasına gitmesinde Türkiye'nin bir çıkarı yok. Ayrıca sınırlarında başka bir Irak olmasında da çıkarı yok Ankara'nın. Basit bir karşılaştırma, hesapların, yöntemlerin ve rol üretme yollarının farklılık boyutunu gözler önüne seriyor. Mahmud Ahmedinejad, Şam'ı ziyaret ettiği vakit birçokları Güney Lübnan'daki yeni savaşın takvimini ve bu savaşın ateşinin bu kez Lübnan sahası dışına taşıp taşmayacağını sordu. Recep Tayyip Erdoğan, Şam'ı ziyaret ettiği zaman Suriye-İsrail barış görüşmelerini yeniden başlatma amaçlı Türk aracılığını resmi olarak ilan etti.

Türk ilgisi, titiz hesaplamaların yapıldığı yılların meyvesi olarak geldi. Türkiye, 11 Eylül sonrası dünyayla ferasetli bir ilişki kurdu. Özellikle de İslami köklere sahip bir parti ile Atatürk'ün laik mirasını koruyan ordu arasındaki devlet kurumlarında birlikte yaşama halinden istifade etti. NATO elbisesiyle Afganistan'a, uluslararası meşru iradeyle Güney Lübnan'a gitti. Ayrıca Şam'ın, Tahran'la koalisyonunu Ankara ile güçlü ilişkilerle dengeleme kararlılığından da istifade etti Türkiye. Suriye, sanki Türk koridoruna ihtiyacını idrak ediyor gibiydi.

Hasta ve çalkantılı bölgede Türkiye kendisini bölgesel role hazırlamaya başladı ve kartlarını topladı. ABD ile sağlam ilişkilerle irtibatlı bir NATO ülkesi olması onu Irak'taki Amerikan işgaline karşı koymaktan alıkoymadı. Türkiye, Avrupa kulübünü hayal eden bir ülke ancak aynı zamanda Ortadoğu'ya ekilmiş bir ülke. Böylelikle Türkiye ileride mesajları taşımak için İsrail de dahil herkesle konuşma gücünü korumakta kararlı oldu.

Erdoğan'ın misyonu kolay değil. Meşakkatli denebilir. Olmert hükümetinin Golan'dan çekilmek gibi büyük bir kararı taşımaya kadir olduğunu düşünmek zor. Suriye'nin de İsrail ile barış temelinde bölgesel rolünü yeniden formüle etmesi hiç kolay olmayacak. Suriye'ye nükleer tesisler konusundaki Amerikan suçlamaları basit değil. Gelecek ABD yönetimine bel bağlamak ise garanti değil. Sonra Golan'dan tamamen çekilmek, gerçekleşmesi durumunda İsrail siyasetinde büyük bir değişim oluşturacaktır. Golan'ın iadesinin bedeli ayrıca Suriye literatüründe, iç, bölgesel ve uluslararası müfredatlarında büyük değişim teşkil edecektir.

Suriye'nin Erdoğan'ın arabuluculuğunu olumlu karşılaması ve teşvik etmesiyle kendisini uluslararası izolasyondan koruyacak bir çıkış penceresi açmaya çalıştığı söylenebilir. Fakat Türk koridorunun Amerikan koridoru açma gücü, Suriye'nin Arap ve Avrupa ilişkilerine dair kaybettiklerini alması için açabileceği başka bir pencereye ihtiyaç duyabilir. Bu pencere General Michel Süleyman'ın Lübnan cumhurbaşkanı olarak seçilmesini kolaylaştırmak ve müttefiklerini Arap girişimi koridorunda yürümeye teşvik etmesinde kendini göstermektedir. Erdoğan'ın misyonu kolay değil. Yakın ve uzak başkentleri ilgilendiriyor. Ahmedinejad, Hizbullah ve Hamas'ı ilgilendiriyor. Halefine büyük sorunlar ve büyük savaşlar bırakarak bavullarını toplayan Amerikan yönetimini ilgilendiriyor.

 
Kaynak: Zaman