İsrail, hayallerinde sona yaklaşırken...

Dünyanın en hassas yerinde, gasp edilmiş Filistin toprakları üzerinde, hiç anlaşamayacağı dini, kültürel ve siyasal farklılıklar ortasında, ABD ve ABD'nin tayin ettiği koruyucular tarafından yaşatılmaya çalışılan ve genel stratejisi 'terör, provokasyon ve örtülü siyasi komplolar' olan İsrail'de şimdilerde halk arasında henüz dışa vurmamış bir tartışma yaşanıyor:
 
 "İsrail bölgede kalmalı mı, gitmeli mi?.."
Halk arasında epeyden beri gizli gizli seslendirilmeye çalışılan bu tartışma, başta İsrail ve ABD yöneticileri olmak üzere birçok Batı ülkesi yöneticileri arasında da endişeyle karşılanıyor. Çünkü gerçekte İsrail, Ortadoğu ve Akdeniz'deki Rus etkinlik ve yayılmacılığına karşı en güvenilir koruyucu, Batı'nın en sağlam kalkanı, Ortadoğu rejimleri ve halkı üzerinde de ABD'nin siyasi kılıcı, emperyalist ülkelerin ekonomik çıkarlarının bekçisi, askeri alanda ise, İslâm ülkelerine çevrilmiş en büyük radarı ve istihbarat karargahıdır.
1989'da "İsrail'in stratejik çıkarları" konulu bir sempozyumda konuşan İsrail'in en önemli isimlerinden Ariel Şaron'un şu sözleri, hürriyetçi(!), adaletçi(!) ve barışçı(!) sanılan ABD'nin, malum emperyalist politikaları sebebiyle İsrail'i, Filistin'den sonra hangi hedeflere doğru programladığının çok çarpıcı bir örneğidir.

Şaron daha yıllar önce bu sempozyumda şunları söylemişti:
"Stratejik çıkarlarımızı ilgilendiren bölgeler artık Arap ülkelerinden öte, Akdeniz kıyılarını, Türkiye, İran, Pakistan, Basra Körfezi ve Afrika'yı, özellikle kuzey ve orta Afrika'yı kapsamaktadır."
Şaron'un bu sözlerinden sonra ünlü İtalyan gazeteci Sandro Viola da şu çarpıcı karşılığı vermişti:

"Yeryüzünde uluslararası hukuku ihlâl eden veya ahlak kurallarını çiğneyen herkes, eylemlerinin, İsrail'in ABD tarafından desteklenen tutumu yanında son derece sönük ve ahlaki kalacağından emin olabilir!"

Eminim o günlerde olduğu gibi, bugünlerde de, pek çok ülke halkı Sandra Viola gibi düşünmekte, mazlum Filistin halkının başarısı için dua etmekte, İsrail'in o ahlakla, insafla ve insanlıkla bağdaşmayan tutumları karşısında, Filistinlilerin vermiş olduğu her türlü karşılığı meşru görmekte ve desteklemektedirler.

Gene şu bir gerçek ki, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin bekası, huzuru ve güvenliği için Filistin direnişi çok şey ifade etmektedir!
Filistin'in düşmesi, düşürülmesi demek, ABD ve Batı Emperyalizmi'nin önünün açılması demektir.

İsrail malum ülkelerce kendisine sağlanan tüm desteklere rağmen şu ana kadar emperyalizm önündeki en önemli kale durumundaki Filistin'i düşüremedi ve gelen haberlere göre de düşürmekten ümidini kesti.

Onun içindir ki, İsrail'den, uzun zamandan bu yana sessiz ve derinden devam eden küçük çaplı göçler sürerken ve kopuşların çapı, yoğunluğu gittikçe büyürken, İsrail halkı artık tek şeyi tartışıyor:

İsrail bölgede kalmalı mı, gitmeli mi?
Evet gerçeği söylemek gerekirse, bölgede İsrail için deniz bitti!..
Bakalım İsrailli yöneticiler, ABD'li ve AB'li destekçileri bu gerçeği ne zaman görecekler.
 
Kaynak: Vakit