İsrail/Filistin'de statüko'nun bahse değer şekilde değişeceğini düşünenler birçok yanılsamadan muzdarip. İsrail hükümeti, Filistin devleti kurulmasına karşı çıkıyor hatta ki zayıf bir Filistin devletine bile ve İsrail'deki Yahudilerin çoğunluğunun desteklediği bir görüş bu. Filistin liderleri ise daha bir bölünmüş haldeler. Fakat en uzlaşmacı olanları bile başkenti Doğu Kudüs olacak, 1967 sınırlarına dayalı bir devletten daha azına istekli değil. Dünyanın geri kalanı ise her iki tarafı da yerinden oynatamıyor, ki buna açmaz deniyor.
Soru şu: Açmazdan kazançlı çıkan ve kaybeden kim? İsrail siyasi seçkinleri, kazançlı çıkacaklarına ikna olmuş gibi duruyorlar. Tereddütsüzce irredantist geniş bir grup var ki bir barış anlaşmasını gerçek bir felâket olarak görüyorlar. İsrailliler ayak sürüdükleri takdirde dünyanın geri kalanının da (hatta Arap Filistinliler dâhil) er ya da geç “fiili duruma” boyun bükeceğini düşünüyorlar.
Bu politika uzun zaman işe yaradı. O halde niçin değiştirmeli ki? Ama dostâne destekçiler, dünya siyasi ikliminin değişmekte olduğuna ve bunun hiç de İsrail lehine olmadığına dair koro halinde uyarıda bulunuyorlar. İki devletli çözümün alternatifinin tek devletli çözüm olduğuna, tek devlette Yahudilerin kısa sürede azınlığa dönüşüceğine işaret ediyorlar. Bu durumda, eğer evrensel oy hakkı olacaksa, o devlet artık bir “Yahudi devleti” olmayacak. Şayet Yahudi olmayanların evrensel oy hakkı inkar edilirse, bu devletin demokrasiyle uzaktan yakında alâkası olmadığı düşünülecek.
İsrail'in mâlum dostâne destekçilerinden Thomas L. Friedman geçen ay The New York Times'da bir (op-ed) makale kaleme aldı ve ortalığı karıştırdı. Kudüs'te içkili araba kullanmak” başlıklı yazısında İsrail'e vardığında Doğu Kudüs'te Yahudiler için iskan planı ilanıyla selamlandığında orayı derhal terk etmediği için ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ı azarladı. Friedman, Biden'ın İsrailli dostlarına “dostlar, dostun içkili araba kullanmasına izin vermez. Şu an içkili araba kullanıyorsun” demiş olması gerekirdi dedi.
İsrail'in kıdemli destekçilerinden Leslie H. Gelb “İsrail ateşle oynuyor” (Israel Plays with Fire) başlıklı bir makale kaleme aldı. Yazısında “İsrailli liderler, Biden'i şamarlamanın bitiş şeklinden hoşlanmayacaklar” tahmini yaptı.
O halde Biden, Friedman'ın öğüdünü niçin tutmadı? İki tür cevap var. Biri Uri Avnery'den. Uri Avnery, bu meselelerde hükümetini istikrarlı bir şekilde eleştiren birkaç İsrailliden biri. İsrail hükümetinin bir kez daha ABD'nin suratına tükürdüğünü kaydetti. Makalesini eski bir deyişle sona erdirdi: “Arsızın suratına tükürdüğünde yağmur yağıyormuş gibi yapar. Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı için de geçerli mi bu?”
İkincisi ise ABD politikasının gerçekleri hakkında. Obama, kendinden önceki diğer ABD başkanları gibi İsrail'e sınırsız desteği defalarca yinelemesi bir yana, ciddi hiçbir şey yapmış değil meğer ki İsraillilerin pek çoğu, Obama'nın Araplara (Kahire'de yaptığı konuşma gibi) öneride bulunmasını fazla buluyor olsun. İsrail başbakanı'nın kayınbiraderi geçenlerde İsrail ordu radyosunda, Obama'yı o konuşmadan dolayı anti-semit olmakla suçlamıştı.
Amerikan yönetimi pek bir şey yapmıyor, ki hiç yapmamıştı zira ABD'de İsrail'e yaygın bir destek var. Bu, önemli ve saldırgan bir İsrail yanlısı lobinin, AIPAC'ın gücünden kaynaklanmıyor sadece. Sadece Hıristiyan sağın müthiş bir İsrail yanlısı duruşu benimsemiş olmasından dolayı da değil. Belli başlı Demokrat liderlerin İsrail'e destek vermeye derin bir bağlılık duymalarından ötürü; ve Obama'nın Demokrat politikacılarla yeterince problemi var ve onlarla bir başka cephede daha mücadele etmenin kaygısını gütmüyor.
ABD bu politikayı sürdürecek mi? İsrail'e verilen destek, İsrail'in Filistinli Araplara karşı – bilhassa Gazze'de ama onunla da sınırlı değil - inatçılığı , katı yürekliliği ve zalimliği yüzünden son on yılda Batı Avrupa'da ciddi şekilde azaldı. İsrail'in sertlik yanlısı tutumuna verilen destek, ABD'deki Yahudi nüfusunun kayda değer bir kesimi arasında da zayıfladı. Fakat şimdi yeni bir eleştiri kaynağı olabilirmiş gibi duruyor.
Marc Perry'nin Foreign Policy'de yayınlanan bir makalesinde ifşa ettiğine göre (Ortadoğu'dan sorumlu) CENTCOM'a bağlı üst düzey yetkililerden oluşan bir ekip 16 Ocak'ta ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Michael Mullen'e CENTCOM'un başındaki General David Petraeus'un İsrail-Filistin açmazı hakkında duyduğu endişeyi anlattılar. Petraeus ve subayları, görüştükleri tüm Arap liderlerden sürekli olarak eleştiri alıyorlar galiba. Petraeus şu sonuca varmış görünüyor: “Amerika zayıf görünmekle kalmayıp bölgedeki askeri duruşu sarsılıyor.” Kısacası, bu açmaz, Amerikan ordusunun Irak ve Afganistan'daki çabalarına zarar veriyor.
Perry'nın vardığı sonuç şu: Washington'da çeşitli güçlü lobiler var ( the National Rifle Association, the American Medical Association, the Lawyer, ve elbette AIPAC). “Fakat hiçbir lobi Amerikan ordusu kadar önemli ve güçlü değil.” Bu yüzden de Petraues, Mullen'i uyardı: “Amerika'nın İsraille ilişkisi önemli ama Amerikan askerlerinin hayatları kadar önemli değil.” Petraeus'u o mevkiye getiren kişi George W. Bush olduğundan ve Petraeus Amerikan sağı tarafından, Amerika'nın Ortadoğu'daki askeri rolü hakkında dişli bir sertlik yanlısı olarak görüldüğünden dolayı onu satılmış diyerek itham etmeleri pek güç.
İsrail uzlaşmazlığı kısa vadede kârlı. Fakat Friedman ve Gelb'in işaret ettiği ve Petraeus'un altını çizdiği üzere orta vadede intiharla eşanlamlı. Sertlik yanlısı İsrailliler kendilerini % 101 desteklemeyen herkesi kınamaya hazır. Friedman ve Gelb'e “kendinden nefret eden Yahudiler”, Petraeus'a ise bir “anti-semit” diyerek kazanabileceklerini sanıyorlar. Gelb yazısını şöyle noktalamıştı: “İsrailli liderlerin, Amerika'nın ülkelerine verdiği desteğin derinlik ve isitkrarını test etmelerinin vakti değildir.”
Netanyahu, kızgın Başkan Obama'yı yatıştırıp yatıştıramayacağını görmek için Washington'a gitti. Başarmışa benzemiyor.
ABD yönetimi İsraillilere karşı bihakkın zorlu bir tavır sergilemeye ister hazır olsun isterse olmasın, İsrail liderliği zerre kadar kabul edilemez bulsun bulmasın, dünya tıpkı güney Afrika'da olduğu gibi amansız bir şekilde tek devlet çözümüne doğru yol alıyor.
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın