İsrail bölgeye entegre olmak için 301'i mi örnek alıyor?

İsrail solunun sağın önerdiği yasadan niye korktuğunu anlamak zor. Bu önerilerin İsrail'i Ortadoğu'ya entegre etmek yönünde dev bir adım olduğuna kuşku yok. Yasa koyucuların rehberi Mısır, Türkiye, Suriye, İran ve Sudan olsa gerek ve belki de Malavi ve Ukrayna kadar ileri olan bazı ülkeler; görünen o ki en aydınlık yasalarını bu ülkelerden ödünç alıyorlar.

Sözgelimi milletvekili Zevulun Orlev, İsrail'in Yahudi ve demokratik devlet kimliğini inkâr etmenin bir yıl hapisle cezalandırılabileceği bir yasa önerdi.

Bu, Ermenilerin katledilmesini soykırım olarak nitelemeyi yasaklayan Türkiye'deki yasadan sadece biraz farklı. Tek fark ceza. 2005'te romancı Orhan Pamuk, "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü" dediği için yargılandı. 'Türk ulusal kimliğine hakaret etmekle' suçlandı.

Pamuk bu yasayı ihlal etmekle suçlanan en bilinen şahsiyet, fakat bu konuda yalnız değil. Türkiye katı laik bir devlet olarak biliniyor. Kim bunu ihlal ederse, ulusal kimliğe zarar vermekten veya daha kötüsü devlete yönelik nefret, aşağılama veya sadakatsizlik yaratabilecek bir eylemde bulunmaktan kendisini mahkemede buluyor. İşte Orlev'in tasarısında da kelimesi kelimesine bu ifadeler yer alıyor.

Taklit edilesi devlet Türkiye'den ibaret değil. 2007'de Mısırlı blog yazarı Abdülkerim Nebil İslam'a ve devlet başkanına hakaretten suçlu bulundu. El Cezire muhabiri Hüveyda Taha, 'devletin imajına zarar vermek'ten altı ay ağır çalışma cezasına çarptırıldı.

Benzer maddeler Suriye'de de var ve 'devletin imajına ve kimliğine zarar veren' aydınların ve gazetecilerin hapse atılmasına yol açıyor. Milletvekili David Rotem'in vatandaşlığı devletin niteliğine sadakat şartına bağlayan önerisi de, üç tek tanrılı dine mensup olmayanlara nüfus cüzdanı vermeyen Mısır hukukunu hatırlatıyor.

Bu yasa, Mısır'daki Bahailerin yıllardır kimlik alamaması, dolayısıyla banka hesabı açamaması, çocuklarını okullara yazdıramaması veya devlet yardımından yararlanamaması anlamına geldi. Bu yıl bir mahkeme Bahailerin bu sorunu kimliklerine dinlerini yazdırmayarak çözebileceklerini ilan etti.

Tesadüfe bakın ki açık fikirli İsrailli yasa koyucuların yasalarını yazış biçimleri de, çok çeşitli yorumlara imkân veren aleni muğlaklıkları itibarıyla da birçok Arap ülkesinin anayasasını andırıyor. Arap ülkelerinde bu yasalar bir dizi aşağılayıcı lakaplar alıyor, 'korku yasaları' ya da 'utanç yasaları' diye biliniyor ve rejim tarafından devleti değil kendisini korumak için kullanılıyor. Bu ülkeler söz konusu yasaları muhalifleri etkisizleştirmek veya yönetici partinin iktidarda kalmasına yardımcı olmak için kullanıyor.

İsrail'deki bazı insanlar yeni yasaların Arapları hedef aldığını ve iyi İsrailli Yahudilerin bunlardan muaf olduğunu söylüyor. Ne büyük yanılgı. Radikal sağ bölgesel entegrasyonunu her veçhesiyle gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Faşizm 'içerdeki düşmanlardan', azınlıklara kıyasla çok daha fazla korkar. Söz konusu yasaların, devlete hakaret sebebi sayılabilecek sözler söylemeye cesaret eden gazetecilere, yazarlara, şairlere ve siyasetçilere karşı kullanılacağından korkanlar yerden göğe kadar haklı.

Yegâne teselli, yeni yasaları yazanların bile ulusal imajı zedelemekten yargılanabilecek olması. 'Hukuku Yahudileştirme hareketi'nin çözümü, azınlıklara saldırıları veya ırkçılığı kınamak değil. Bu noktada da Türkiye ve Mısır faydalı örnekler. AB Türkiye'nin üyeliğini daha liberal yasalar çıkarması, ABD de Mısır'a verdiği yardımı sivil haklara yaklaşımını değiştirmesi şartına bağlıyor. İsrail'e de aynı şekilde davranmalılar. (İsrail gazetesi, 31 Mayıs 2009)

Kaynak: Radikal