İsrail bebeklere gaz maskesi veriyor

İsrail'deki çocuklara iyi haberler var. Hükümetleri kısa bir süre sonra her birine ücretsiz Candy dağıtacak. İsrailliler, kurucu babalarının sosyalist ruhuna geri mi dönüyorlar? Pek sayılmaz.

"Candy", çocuklar için tasarlanmış yeni tür bir gaz maskesi. İsrail ordusunun web sitesinde "çocuklar için gaz maskesi üreten dünyadaki tek ülkeyiz" diye böbürleniliyor. Maskeler "emzik ve şişeye bağlanabilecek, ki bebekler için çok uygun."

Ailemin en yeni üyesinin – güzel dört aylık kız yeğenim – "candy" sahibi olacağını bilmekten dolayı gece rahat rahat uyuyacağım. Ona ve diğer İsraillilere (Arap vatandaşları da dâhil) gaz maskelerini İsrail posta servisi dağıtacak. Şayet ebeveyni postahaneye gitmezlerse, eve ulaştırılacak – ama bu durumda ilave bir posta ücreti ödemek zorunda kalacaklar.

Ancak iş kapıya bırakmaktan ibaret değil. İsrail Gaz Maskesi İdâresi "sadece teslim edilecek bir paket değil bu" diyor. Postacı, gaz maskelerini aile üyelerinde deneyecek ve yüzlerine tam oturup oturmadığından emin olacak.

Böylesi dehşet verici bir tecrübe için şeker bir isim ve sevecen bir tanım bulmak, İsrail ordusunun halkla ilişkiler ekibindeki dâhilerin çokça çalışmasını gerektirmiş olsa gerek. Büyük bonus almış olmalarını dilerim. İsrail'deki bebeklerin "candy"ye ihtiyaç duymaları da neden? Her bir İsrailli'nin şahsi gaz maskesine niçin ihtiyacı var? Devletin bu konuda hiçbir açıklaması yok ve spekülasyona kapı aralıyor.

İsrailli gazeteci Anshel Pfeffer "İsrail'in düşmanları, şehirleri kimyasal başlıklar taşıyabilen orta menzilli füzelerle neredeyse kesinkes bombalayacaklar. Savunma uzmanları Hamas roketlerinin yalnızca konvansiyonel başlıklar taşıyabileceğini söyleseler de hükümet kabinesi risk alamazdı" diyor. Gaz maskeleri 1991 yılında I. Körfez Savaşı sırasında da dağıtılmıştı ama bu maskeler artık yıprandı. Bu yüzden de yeni bir gaz maskesi dağıtım turu için vakit geldi. Bu gerekçe yeterince makul duruyor. Korunmak mümkünken, hangi devlet halkını riske atar ki? Özellikle de çocuklarını?

Fakat Pfeffer bir başka ihtimalin ipucunu da veriyor: "İran'ın nükleer tesisleri dâhil, İsrail ve düşmanları arasında herhangi bir silahlı çatışma, İsrail şehirlerinin yoğun bombardıman altında kalmasına yol açacak." İsraillilerin İran nükleer tesislerini misillemeyi davet edecek şekilde vuracaklarına dair yıllardır dedikodular havada uçuyor.

İranlılar gazla karşılık verirler mi? Dünyada biyolojik terör ve politikalar hakkında yayın yapan BioPrepWatch'a göre "İran'ın kimyasal ve biyolojik silah yetenekleri şu an için bilinmiyor" Ancak "Ortadoğu'daki hiçbir ülkenin İsrail'e karşı kimyasal ve biyolojik savaşa girmeyeceğine inanıldığı" da kaydediliyor. Ama ne ki gaz maskelerinin dağıtılması, İsrail'in İran nükleer tesislerine saldırı planları hakkında sorulara yol açtı. BioPrepWatch haberinde "İsrail'in Lübnan'a bir başka saldırı daha düzenleyerek Hizbullah'ı dizginlemeye hazırlandığı hakkında Ortadoğu'da dedikodular dolaşıyor" diye ilave edilmiş. Hizbullah'ın ise kimyasal veya biyolojik silah kullanacağına inanılmıyor. "İsrail'in bölgesinde kimyasal ve biyolojik silaha erişimi olan tek ülkenin yine İsrail olduğuna inanılıyor."

İsrail'in niyetleri hakkında spekülasyon yapmamızdan evvel, bu gaz maskesi fikrinin askeri planlamacılar tarafından ısıtıldığını ve politikacılar tarafından da satın alındığını hatırlayalım. İsrailli gazeteci Amos Harel'in kaydettiğine göre bu plan "en uç senaryolara dayalı." Ve askeri planlamacılar hem taarruz hem de müdafaa için her daim en kötü senaryo üzerinden hareket ederler. Onların işi bu.

ABD, 1950'lerde nükleer saldırıya karşı "sivil savunma" programını oluştururken, Başkan Eisenhower Sovyetlere karşı nükleer ilk vuruş planlarını onaylıyordu. Savaş istemiyordu. Savaşı başlatmaya niyeti yoktu. Fakat profesyonel bir asker olarak beklenmedik her bir durum için tüm seçeneklerin ve planların belirli olmasını istemişti. Reagan yönetimi 1980'lerin başında "sivil savunma" programını yeniden canlandırdığında Pentagon yine bir kez daha beklenmedik durum planı olarak ilk vuruş stratejileri üzerinde durdu. Reagan en nihayet fikri reddetti ama ama planlama devam etti.

Pek işitmiyoruz ama Amerika'nın binlerce nükleer füzesi ilk vuruş için hazır durumda ve en azından benim yaşadığım kasabada hava baskını sirenleri ayda bir kez "hazırlık testi" olarak duyulur.

Dolayısıyla İsrial ordusunun bu fikri politikacılara sattığını anlamak zor değil. Askeri zihniyete göre her ihtimale karşı hazırlıklı olmak çok yerinde bir davranıştır.

Büyük soru ise ekonomik sıkıntılara düçâr olmuş bir ülkede politikacıların, Harel'e göre, yarım milyar dolardan yediyüz elli milyon dolara kadar bir fiyat etiketi olan bir fikri niçin satın aldıklarıdır. Âcil ihtiyaç söz konusu değil. İsrail hükümeti, tüm gaz maskelerinin üç yılda dağıtılabileceğini umut ediyor (acil durumda, dağıtım sürecinin hızlandırılabileceğini söylüyor).

Bu işten en büyük kazancı İsrail posta servisi ve gaz maskesi üreticisi İsrailli iki firma elde edecek. Fakat hükümet, gaz maskelerine ödeme yapmak için başka şeylerden vazgeçecek ve vazgeçilen şeylerin askeri harcama olmayacağına bahse girilebilir.

Haaretz gazetesinde yazan Harel, İsrail liderlerinin, Amerikalı lider gibi, her seçeneği açık tutmak istediğini söylüyor. "Gelecekteki her çatışmanın, kazanması güç bir savaşta veya kesin bir 'zafer imajını' elde etmenin zor olacağı bir savaşta, yurtiçi cephede büyük bir hücum gerektireceğini" umuyor. "İsrail halkının dayanma gücü ve kaynakların mantıklı dağılımı bakımından kesin planlamayı zaruri kılacak bu."

"İmaj" burada anahtar kelime olabilir. Savaş zamanında halkın dayanma gücü her daim soru işaret altındadır ve siyasi liderler imajlar hakkında her daim kaygı beslerler. Franklin T. Roosevelt'i II. Dünya Savaşı sırasında gece uyandıran şey öyle pek de düşman korkusu değildi; halkın savaşa tahammülünün kalmayacağı korkusuydu. Zafer imajı yaratması ümidiyle bir dizi stratejik karar aldı (Küzey Afrika ve İtalya'yı işgal gibi).

Söz konusu olan savaş olduğunda, İsrailli politikacıların büyük bir imaj sorunu var. İsrail 2006 Lübnan savaşında fena halde acı çekti ve 2008 yılında Gazze saldırısından da zafer imajıyla çıktıkları öyle pek söylenemez. Bu ise İsrail kamuoyunu savaşa karşı karmaşık duygular hissetmeye itiyor. İşte bu, politikacıların seçeneklerini ciddi şekilde azaltabilir. Yüzlerine güzelce oturan gaz maskelerini takmış bir nüfusun, her ne zaman isterlerse, savaşa gitmelerine müsaade edeceğini düşünüyorlar, yeterki politikacılar istesin.

Fakat imaj problemi İsrailli politikacıları barış zamanlarında da yakalıyor. Bir politikacının ilk işi, bir sonraki seçimi kazanmasına yetecek bir imaj yaratmaktır. Bu bilhassa da (Henry Kissinger'ın dediği gibi) dış politikanın değil de iç politikanın olduğu İsrail için doğrudur.

İsrail politikası en iyi halde zayıf ve kırılgandır, bir partinin veya diğerinin koalisyondan çekilmek ve hükümeti devirmekle tehdit ettiği bir alandır. Netanyahu hükümeti artık güvende değil – seleflerinden daha az güvende olduğu söylenebilir. İsrail'de sadece savaş ve barış meselesinde değil, iktisâdi, dini ve sosyal bir dizi meselede de fikir birliği yok. Başbakan'ın koalisyonu ayakta tutmak için yaptığı son hamlesi "Filistinlilerle müzakere yapmadan müzakereleri yenileme" vaadi oldu.

İsrailli liderler, zor siyasi zamanlarda, nasıl oynayacaklarını bildikleri takdirde her daim kazanan kartlarının olduğunu bilirler: Korku. Aynı kaygıdan hareketle "bayrağın çevresinde toplanma" etkisi pek çok ulusta işe yarar – 11 Eylül'den sonra Amerika'da açıkça gördük – ve İsrail'de geçmişte hayli yüksek performans sergilemiştir.

İsrail Atom Enerjisi Komisyonu eski başkanı "İsrail savunma çevresi daha büyük bütçe için İran nükleer programı hakkında yanlış alarm gönderiyorken bazı İsrailli politikacılar da dikkatleri yurtiçindeki bazı problemlerden başka yana çevirmek için İran tehdidini kullanıyor" diye kaydediyor. Biyokimyasal saldırı tehdidi de şüphesiz aynı gâyeye matuftur.

Politikacıları korku bezirganlığıyla suçlarken, açık bir soruyu sormayız: Niçin işe yarar? Bir lider bir sonraki seçimi korku mesajıyla kazanmadan evvel, bu mesaja inanmaya hazır bir seçmen olmalı. İsrail için kesinlikle doğrudur bu. İsrailli tüm seçmenler eli kulağındaki saldırı imajının cazibesine kapılmaz elbet ama mevcut kırılgan koalisyonu iktidarda tutacak kadar da var.

Amerikan Yahudi Kongresi eski icra müdürü Henry Siegman'ın New York Times'da yazdığı gibi, Netanyahu'nun mesajı şuydu: "Tüm dünya İsrail'e karşı ve İsrailliler bir diğer Holokost tehlikesiyle karşı karşıya.. Bu mesaj maalesef çoğu İsrailli için halen daha rahatlatıcı." Siegman, İsrail'in mağduriyet hissi artık patolojik bir durumdan daha azı değil diye üzülürken, halkı korkutup mâkul barış müzakerelerinden uzaklaştırmak için halen yeterince güçlü.

İsrail'in askeri sanayi kompleksi, politik liderleri ve pek çok seçmen, hata yaparak bir sonraki savaşa hazırlıkta avantaj görüyorlar her ne kadar çoğu, bir savaş istemediklerini söyleseler de. Onlarca yıl geriye giden bu acıklı bağ, Yahudi ulusunu hala güvensizlik çemberine kilitliyor. Gaz maskeleri o bağı daha bir sıkı hale getirecek elbet.

İsrail ordusunun web sitesinde kaydedildiğine göre gaz maskelerinin çocukça özellikler taşımasının yanısıra "hayli büyük lensleri var." Daha kullanılmadan çok önce, dar Yahudi-İsrail siyasi kültürünü daha da daraltacak, milyonlarca kişiyi eldeki barışa karşı körleştirecektir (tıpkı Hamas'la yumuşayan ilişkilerin büyük ölçüde gözardı edilişine benzer şekilde).

"Herkese gaz maskesi" sloganı, İsraillileri kendi kendini yenilgiye uğratıcı korku tuzağına kıstırmış imaj halkasının sonuncusudur. İsrail için gerçek güvenlik ümidi, Filistin için gerçek güvenlikte yatar – yani yaşayabilir bir devlette gerçek bağımsızlıklarıyla mümkündür. En nihayet benim küçük yeğenim hemşehrilerinin pek çoğunun hakikati fark edecekleri ve onu gerçeğe tahvil etmek için ihtiyaç duyulan ödünleri vereceklerini görecek kadar yaşayacak. Ama postacı gaz maskesi getirdiği müddetçe bunun gerçekleşmesi çok düşük bir ihtimal.

Yazar hakkında: Colorada Üniversitesi Din Çalışmaları Profesörü

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı