Olmert'in, Suriye'ye ılımlı Araplara katılırsa Golan'ı geri vermeyi önermesi barışın değil, yeni bir savaşın hazırlığı. İsrail, Şam'ı kandırarak yaklaşan Sünni-Şii savaşında İran-Hizbullah cephesini zayıflatmak istiyor. Körfez'deki Amerikan savaş gemileri de İran savaşının yaklaştığının göstergesi
Şu günlerde İsrail ve Suriye'nin barışçıl bir çözüme varmak için aracılar yoluyla 'gizli' bağlantılar kurduğuna dair pek çok bilgi sızdırılıyor. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, İran'dan uzaklaşması, Hizbullah ve Hamas'la bağlantısını koparması ve ılımlı Araplara katılması karşılığında, işgal altındaki Golan Tepeleri'ni tamamen iade etmeye hazır olduğuna yönelik mesajları Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a gönderdiğini açıkladı.
İsrailli liderler, konu özellikle de toprak ödünüyle ilgili olduğunda, Arap meslektaşlarına karşı cömert davranışlarıyla tanınmazlar. Üstelik sözkonusu topraklar tamamen Araplara ait... Dolayısıyla, İsrail'den gelen bu işaretlerin arkasında yatan etkenler, ödün önerisinin ciddiyetine ve karşılık bulması halinde oluşacak şartlara dair sorular yaratıyor.
Olmert'in gücü barışa yetmez Olmert, İsrail yönetiminden 'cömert' önerilerine dair henüz yanıt almadığını ifade ederken Suriye tarafı sessiz kalıyor, Suriyeli yorumcular konu hakkında tereddüt içinde, teori ve tekrara boğulup kapalı yanıtlar veriyor. Barışın şartları vardır; barış genelde savaşlardan sonra gelir. Bölgenin halihazırdaki şartları, barış görüşmelerinin başlaması için uygun bir iklim sunmuyor. Şu anki şartlarda savaş ihtimali baskın ve bu savaş birçoklarının tahmin ettiğinden daha yakın bir zamanda çıkacak.
Mısır'la İbrani devleti arasındaki Camp David anlaşması Ekim (Yom Kippur) savaşı sonrası yapılmıştı. Oslo Anlaşmaları'ysa, baba Bush'un 'Kuveyt'i kurtarma' savaşını kazanması, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) tecrit etmesi, Körfez ülkelerinden FKÖ'ye verilen mali desteği kurutması sonrası yapıldı.
İsrail'in Suriye'ye yaptığı kurun da, İsrail ordusunun Lübnan'daki İslami direnişin alçaltıcı yenilgisine maruz kaldığı savaş sonrası geldiği doğru. Ancak bu savaş sınırlıydı ve hiçbir Suriye gücü katılmamıştı. Bunun yanı sıra Güney Lübnan'daki uluslararası gücün varlığı sükûnet sürecine yarayan yeni bir gerçeklik yarattı.
Diğer yandan, barışı genelde güçlü liderler gerçekleştirir; halk desteği yüzde 5'i aşmayan Ehud Olmert, işgal altındaki Golan tepelerinden tamamen çekilme ölçeğinde ödünler sunabilecek krediye sahip değil. Zira kendisi ne Menahem Begin ne İshak Rabin, ne Ariel Şaron. Ehud Barak bile değil... Üstelik, müzakere sürecini belirleyecek ilkelerin ilan edilmesi sonrası anlaşmaya varılırsa, Suriye'nin Golan Tepeleri'ni geri alma karşılığında vereceği ödün son derece ağır olacak; Şam'ın en önemli stratejik kartları elinden alınacak, hatta belki iktidarın meşruiyeti tehdit edilecek.
İsrailliler Suriye'yi İran'dan ayırmak, Hizbullah'la koalisyonunu dağıtmak, Hamas ve İslami Cihat gibi Filistin direniş hareketlerine desteğini kesmek istiyor. Peki sonrasında İran Suriye'nin aleyhine çalışıp, Irak ve Lübnan'dan başlayarak Esad rejimini devirmek isteyen aşırılık yanlısı güçleri desteklerse ne olacak? Hatta Suriye içindeki örgütleri rejime silah yöneltmeye teşvik ederse ne olacak?
Bu örgütlerin çoğu pusuda bekliyor ve rejimi devirme hedeflerini gizlemek için İslami söylemler yükseltiyor.
Bölgede kararsızlık ve kapalılık hâkim. Bütün taraflar kriz ve istikrarsızlık hali yaşıyor. Bu nedenle savaşın yaklaştığına dair göstergeler var. Bu savaşın hedeflerinin gerçekleştirilmesi için, karşı taraftaki koalisyonun parçalanması gerekiyor. Bir başka ifadeyle önümüzdeki savaş, nükleer emellerine son vermek ve rejimini değiştirmek için İran'ı hedef alacak.
Bölgesel meşruiyete sahip olması için de savaşın Araplarla Farslar, Sünnilerle Şiiler arasında gerçekleşmesi gerek. Dolayısıyla, Suriye'nin ılımlı ülkeler arasında değil de İran'ın yanında yer alması bu durumu engeller; Suriye'nin Golan havucuyla İran'dan uzaklaştırılması gerekiyor.
İsrail şu günlerde en zayıf dönemini yaşıyor. Hâlâ Lübnan'daki yenilginin şokunu üzerinden atamadı ve uluslararası desteğinin de azaldığını hissediyor. Batı'daki müttefiklerinde, İsrail'in kendi güvenlikleri üzerinde bir yük, vatandaşları için tehdit kaynağı oluşturduğu, terör halkasının genişlemesinin ve terör örgütlerinin kendi topraklarına ulaşmasının temel sebeplerinden biri olduğu kanaati belirginleşiyor. Daha da önemlisi, İsrail partileri bölük pörçük ve iç cephe psikolojik anlamda yıkılmış halde.
Eski Knesset Başkanı ve Yahudi Ajansı Başkanı Abraham Burg, son kitabında Siyonist hayalin yıkılmaya başlaması nedeniyle İsrail vatandaşlarına başka bir ülkenin uyruğuna geçme arayışına girmelerini salık veriyor.
Suriye Oslo'dan ders alsın
Belki de şu an barış görüşmelerine değil de savaşa hazırlanılıyor. Müzakerelerden söz etmek de bu hedefin gizlenmesi için bir aldatmaca olabilir. Zira İsrail'in Suriye ve Lübnan sınırlarındaki askeri hazırlıkları artıyor. ABD de aynı şeyi Körfez'de yapıyor. Üç uçak gemisine ve başka savaş gemilerine nükleer denizaltılar da katıldı, diğerleri de yolda. Bu miktarın dört yıl önceki Irak işgali sırasında bölgede bulunan uçak gemileriyle aynı oranda olması tesadüf değil.
İsrail savaş durumunda en fazla zararlı çıkan taraf olabilir. Çünkü bölgedeki savaşlarda başarı, galip gelenlerin kendi barış anlaşmalarını dayatması anlamına gelmez. Örneğin, İsrail'in Altı Gün Savaşı'nda kazandığı zafer, 40 yıl sonra yüke dönüşüyor. Irak'taki ABD zaferi 500 milyar doları aşkın maliyete, 4 bin askerin ölmesine, 25 bin insanın yaralanmasına, İslam dünyasında artan nefrete ve Kaide'nin gücünün 10 kart artmasına yol açtı.
İsrail güçleri Beyrut'un göbeğine kadar geldikleri gibi Şam kapılarına da dayanabilir ancak sonrasında ne olacak? Bu güçler küçük ve dört bir yandan kuşatılmış Gazze'yi kontrol edemezken Şam'ı nasıl kontrol altına alacak? Hizbullah Hayfa, Aka ve Tebariye'ye 4 bin füze fırlattıysa, cephanesinde Hizbullah'ınkinden kat kat fazla silah bulunduran Suriye kaç füze fırlatacak?
Bölgedeki çoğu savaş ve askeri darbe yaz mevsiminde gerçekleşti. Önümüzdeki yazın da istisna olacağını düşünmüyoruz. Suriye yönetimine tavsiyemiz, İsrail'in yaptığı kura olumlu yanıt vermeden ve stratejik kozlarından ödün vermeden önce biraz düşünmesi.
İsrail bu kozları nasıl kullanacağını bildiği için diğer Arap ülkelerinden ayrıldı. Filistinlilerin Oslo'da aldığı ders ve uğradıkları hayal kırıklıkları daha fazla düşünmeyi gerektiriyor.