İslamcılar, direnişi destekleyen, Filistin'den bir karış toprak vermeyi reddeden ve barış yerine cihat çağrısı yapan halk güçlerini her zaman ön planda tuttular.
Arap dünyasındaki değişim hareketlerini yönetenlerin, kendi bölgelerindeki siyasi konuşmalarında net bir şekilde Filistin Davasının hiç gündeme gelmemesi, İsrail'e ve onu destekleyen batılı güçlere özellikle Amerika Birleşik Devletlerine karşı kesin konumlarını belirlememeleri, İslamcılar tarafından garip karşılanıyor.
Geçen asrın ortalarında yapılan Arap inkılâplarının ilk beyanlarından anlaşılıyordu ki bu inkılâpların asıl sebebi veya öncelikli amaçları Filistin'di.
Günümüzde yapılan devrimler ise öncelikli olarak yolsuzlukla mücadele, ekonominin ve demokrasinin iyileştirilmesi kurumların yeniden yapılandırılmasına öncelik tanıyorlar. Devrimlerin yerelliği aşabilmesi için büyük bir çaba harcanıyor. Ümmetin meselelerinden özellikle Filistin davasında konuşmaktan çekiniyorlar.
Kendilerini muhalefet ekseni olarak tanımlayan bazı çevrelerde Müslüman Kardeşler ile Amerika arasında gizli bir anlaşma olduğu yönünde kuşkular artıyor. Müslüman Kardeşler'in İsrail ile bir çatışmayı yansıtmayan yeni Arap siyasi sistemine hakim olması mı isteniyor?
Bu makale Arap İslamcılarının özellikle Müslüman Kardeşlerin, Mısır ve Tunus'taki konumlarını ve gerekçelerini anlamaya çalışarak özet veriyor:
1- Birçok ülkede yapılan devrimler ve değişiklikler İslamcılar eliyle yapıldı. Henüz tamamlanmayan, eksik olan devrimlerde yönetimin başı düşürülüyor ama kurumların büyük çoğunluğu aynı kalıyor veya piramidin tepesinden aşağıya kadar sistemi hiç değiştirmeden özgürlüklerin alanı genişletiliyor. Bu devrimler askeri inkılaplarda olduğu gibi tanklar üzerinde yapılmadı. Devletin organlarında, siyasi, ekonomik, askeri, güvenlik ve medya kurumlarında henüz bir şey yapılamadı. İslamcılar anayasal kurumlarda ve yönetimin barışçıl yolla devrinde tedrici bir demokratik değişimi tercih ettiler. İslamcıların şu ana kadar yetki ve yönetime sahip olmadıklarından dolayı eleştirilebilmesi için henüz erken.
2- Darbe liderlerinin kararlarına bağlı olmayan yeni rejimlerde İslamcılar tek renk sandalye çoğunluğu kazanmadılar. Demokratik oyunun kurallarına saygı gösterdiler kendi görüşlerini zorla dayatmadılar. Bu geçiş sürecindeyken yönetimde çeşitli siyasi güçler ile ortak çalıştılar. Şimdiki politikaları kendi görüşlerini yansıtmamaktadır, üzerinde anlaşmaya varılan asıl meselelere yoğunlaşmış durumdalar.
3- Cezayir örneğinin tekrarlanmasından korktukları için 1991 senesinin sonlarında yapılan seçimi kazandıklarında İslamcılarla beraber hareket ettiler. Filistin'de Hamas Hareketinde, Sudan'da, İran'da olduğu gibi batının kuşatması, ambargosu olasılığı da her zaman var. Bu endişeler ortaya çıkan İslami güçlerin bilincinde önemli bir rol oynadı. Devrim karşıtı güçleri iç savaş çıkmaması kan dökülmemesi için uyarmaya çalıştılar. Diğer taraftan siyasi ve ekonomik alanda başarılı olan aşama aşama ilerleyerek çekici konumda bulunan Türkiye modeli var. Değişim operasyonunun ve yapısının tamamlanmasını, siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik kurumlarının dönüşümünü, iç cepheyi kuvvetlendirmeyi beklemekteler. Yükselen İslami güçler büyük esneklik sağlamayı ve diğerlerine güven vermeyi ya da onları etkisiz hale getirmeyi ön plana çıkardılar. Henüz hazır olmadıkları için zarara uğrayacakları meydanlara girmiyorlar. Böylece İslamcıların gidişatı belli oldu. Deneyimlerinden kazanımlarıyla devrim henüz olgunlaşıp tamamlanmadan İslamcılar kendilerine düşman kazanmak ve dış güçlerin müdahalesine zemin hazırlamak istemiyorlar.
4- İslamcılar kendilerini parçalanmış, yabancılar tarafından içlerine sızılmış, birçok mafyanın yuvalandığı bir iç cephenin önünde buldular. Şu anda orduda, güvenlik birimlerinde, ekonomide etnik ve mezhepsel oluşumlarda potansiyel olarak patlamaya hazır yüzlerce mayının arasındalar. Özgürlük meydanlarında devrimcilerin yanısıra insanlığından çıkmış kendini küçük düşüren, batılılaşan, dininden, kültüründen, medeniyetinden gurur ve onurundan uzaklaşan insanlar da vardı. Böylece anladılar ki önemli olan iç cepheyi güçlendirmek, onu elde tutmak, zayıflamasını önlemek gerekir. Kutsal yerleri kurtarma projelerinde hangi ciddi çalışma olursa olsun öncelikli şartlar insanları geri kalmışlık ve yolsuzluktan kurtarmak aşağılık ve batılılaşma kompleksinden uzaklaştırmak gerekir. Hukuk önceliği de zaten bu alanlara yoğunlaşmayı gerektirir.
5- İslamcılar siyasi konuşmalarında Filistin Davasının bulunmadığı tezini kabul etmiyorlar. Şimdi rejim değişikliği ile uğraşıyorlar. Küresel ve yerel medyayı devrimlerle ilgili konulara yöneltiyorlar. Filistin Davası her zaman bir kenarda duruyor ancak sıcak gündeme alınma sırası henüz gelmedi. Mısır, Tunus, Libya ve Yemen meydanlarında "Bugün buradayız Yarın Kudüs'teyiz" sloganlarıyla Filistin'e destek verildi. Mısır'da Kudüs için düzenlenen Cumaya yüz binlerce kişi katıldı. Gösterilerin sonunda İsrail büyükelçiliğine saldırıda bulunuldu. Nerdeyse elçilik yerle bir olacaktı. Aynı konuda Mısır'da Müslüman Kardeşlerin yönetiminin Amerika ve İsrail'in durumu hakkında çok önemli açıklamaları oldu. Nedense medya bu açıklamalara önem vermedi. Örneğin Müslüman Kardeşlerin Genel Başkanı Muhammet Bedi 19-5-2011 tarihli yayımlanan haftalık mesajında "İsrail bugünden sonra rahat uyuyamayacak. Filistinlilerin hakları çiğnendikçe güven ve istikrar yolunu bulamayacak." dedi.(Haliç Gazetesi.Eş-Şarika 20-5-2011)
Bedi 2011 yılı Eylül ayı ortalarındaki demecinde "Müslüman Kardeşler ilk olarak Filistin meselesine eğileceklerdir." demişti. Eski Mısır yönetimi de 18-9-2011 tarihli Sema haber ajansının verdiği bültenlerinde "Filistin davasının haksızlığa ve zulme uğraması, çözümün Siyonist Amerikan projelerine bırakılması Mısır Devriminin sebeblerinden biridir.
17-9-2011 tarihli Kuveyt Er-rey gazetesi İhvanın Başkanının "yıldızın düşüşü başladı, Ad kavminin helaki gibi hızla düşecektir" sözleriyle Amerika'ya karşı kesin bir tavır aldığını yayınlamıştı. Bedi Amerika'dan Filistin'de Siyonist bir işgalin olduğunu tanımasını istedi. Çünkü Orada toprakların gaspı, iki yaka arasındaki halkın tehcir edilmesi var. Eğer Amerika gerçekten terörle mücadele ediyorsa bunların sebeblerini, sonuçlarını araştırması gerekirdi. Artık anlaşılıyor ki Amerika'nın halkları ezmek ve üstünlük sağlamak için planlarının olduğu özellikle Filistin ile ilgili olarak da farklı kriterlerinin bulunduğu gizli değildir. Başkan ayrıca "Arap Devrimleri Siyonist Amerika'nın saldırılarına karşı bir meydan okuma olarak yapılmıştır" dedi.
Mısır'da ihvanı temsil eden Adalet ve Hürriyet Partisi Genel Başkanı Muhammet Mersa 23-1-2012 tarihli demecinde "Filistin Davası Mısır Halkının Kalbindedir ve olmaya da devam edecektir. Özellikle Hürriyet ve Adalet partisinin gönlündedir. Mısır Halk Devrimini harekete geçiren sebeplerden biridir.
Tunus'ta Raşid Gannuşi Nahda Hareketinin seçimlerdeki başarısını "Gazze'nin dayanıklılığı her yerde ümmetin çocuklarına bir örnek oldu diyerek, Filistin, Kudüs, Gazze ve Filistin Halkına hediye etti. (El- Kudüs el- Arabi Londra 27-10-2011)
Gannuşi başka bir münasebetle de "Filistin meselesi yalnız bir milletin değil ümmetin meselesidir. Filistin Davasına önem vermek inanç ve kutsallık derecesindedir. Kim Kudüs'e ihanet ederse Kuranı yalanlamış olur. Biz bu büyük halkı desteklemeye devam edeceğiz.(Filistin haber ve bilgi ajansı 4-11-2011 Vefa)
Tunus Başbakanı Hamadi Cibali Suse kentinde halk toplantılarının birinde Filistinli konuklarını gördüğünde duygulandı ve şöyle söyledi: Filistinli kardeşlerimizin gelişinde ilahi bir işaret vardır. Arap Devrimi buradan başladı Allahın yardımıyla Kudüs'ün fethi de buradan olacaktır.( Hayat Gazetesi Londra 16-11-2011)
İslamcıların resmi kurumlarından veya yöneticilerinden olmayan açıklamalara itibar ederek onları itham etmemek lazım. Yukarıda değindiğimiz çizgilerine uygun o kadar çok açıklamaları ve demeçleri var ki burada hepsini zikretmemiz mümkün değil.
6- Burada İslamcıların kendi konumlarını belirlemek ve pratikte anayasal devlet ve siyasi kurumlarda bulunmalarında bir karışıklık var. Örneğin Camp David anlaşmasının tekrarı ve İsrail ile diyalog Müslüman Kardeşler tarafından kesinlikle kabul edilmiyor. Halk burada sözünü söylüyor ama onlar biliyorlar ki bu anlaşmanın ilgası ancak Mısır anayasal kurumlarıyla olur, diğerlerinin de bunu anlayışla karşılamasını bekliyorlar. Mısır hükümeti yalnız İhvanın Partisinin ve akımının hükümeti değil bütün Mısır halkını temsil etmeli. Bu kararın sonucundan doğacak olan siyasi, ekonomik ve güvenlik sıkıntılarına katlanmak gerekecek.
7- İslamcılar, Filistin'den bir karış toprak vermeyi reddeden, barışçıl yolları kabul etmeyip cihat çağrısında bulunan, Gazze kuşatmasını kırmaya çalışan, direnişi destekleyen halk güçlerini ön planda tutuyorlar. İslamcıların içinde bulundukları durumlarını anlamaya çalışmadan ve onları dinlemeden haklarında karar vermemek gerekir.
8- İslamcı güçlerin çoğu siyasi yönetimin kapılarından içeriye ilk kez giriyor. Siyasi ifadeleri yerinde kullanma ve tezleri, önerileri sunmada maharetleri ve deneyimleri eksik. Bu gibi durumlarda konumlarını belirleyecek ve İslamcıların yöneticileri tarafından ortaya atılan önerilerin ve tüm demeçlerinde paralellik arz edeceği bir yol haritası çizmeleri gerekir. Burada devamlı hata ve kusur avcılığı yapılmamalıdır. Kimse masum değildir ama şu anda görünen resim karışık, gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim dünya medyası hatta (onlara düşman olan) Arap medyası bile halkların gözünde İslamcıların yaptıklarını çarpıtıyorlar ve yaptıkları küçük hataları ve dil sürçmelerini koz olarak kullanıyorlar.
Önemli olan bilginin kaynağına dikkat etmek ve doğruluğundan emin olmaktır. İsrail ve Batı medyası haberlerin yazımında her zaman masum değildir. Maarif gazetesinin yayınladığı İsrail Müslüman Kardeşlerle diyalog kurma çalışmalarına başlamıştır şeklindeki haberi cemaatin resmi sözcüsü olan Mahmut Gazlan kesin bir dille yalanladı. İhvan, Siyonist oluşumlarla herhangi bir toplantı ve diyalog içinde olmamıştır dedi. Bu raporların, haberlerin yayınlanmasındaki amaç İhvanı karalamaya çalışmaktır.
Gazlan "İhvan kesin bir şekilde Filistin'de Siyonist varlığı kabul etmiyor. Filistinlilerin özgürlük taleplerini destekliyor" diye ekledi. Amerika'nın resmi açıklamalarında İhvanın Camp David sözleşmesine bağlı kalacağını açıklamalarını da İhvan kabul etmiyor.
Yukarıda değindiğimiz noktalarda Filistin konusunun şu anda neden İslami akımların gündeminde çok fazla olmadığına işaret ettik. Birçoklarının gözünde bunlar yeterli değil. İslamcıların aşağıdaki gözlemleri dikkate almaları lazım.
1- Değişim için olan İslami projelerin doğal olarak bir kalkınma, birlik projesi olarak ümmetin meselelerine ve beklentilerine cevap vermesi gerekir. İslami söylemde bilgiler açık, çerçeveleri belli vizyonu tamamlanmış olmalıdır. Yerel , muğlak ifadeler,başkalarının anlayamayacağı şeffaf olmayan tabirler, karışık ifadeler bulunmamalıdır. İslami bağlılıklarından dolayı kendilerini seçmiş olan halktan kopmamalılar.
2- İslamcılar şimdiye kadar ümmet ve özelliklede Filistin konusunda gereğinden fazlasıyla batıyı hoşnut etme yoluna gittiler. Bu hoşnut etme İslami akımları destekleyenler arasında endişeye, güvensizliğe ve itibar kaybına sebep olmamalıdır. Ayrıca Amerika ve İsrail'i hemen karşımıza almadan Filistin konusunda birçok eylemler ve icraatlar yapılabilir.
3- Değişim sürecini başlatan ve rejimleri düşüren topluluklar sadece yerel sorunların giderilmesi, yeme- içme meseleleri, yolsuzlukla mücadelenin yeterli olduğunu düşünmüyor. Filistin, Irak ve diğer yerlerde ayaklar altına alınan onurunun ve haysiyetinin yüceltilmesini istiyor. Ulusal vizyonu aşarak şereflerinin iadesini, medeni, insani rollerinin geri verilmesini istiyorlar.
4- Kendi bölgelerinde İslamcıların konumunun güçlenmesi onları kışkırtan düşmanlarla uğraşmak yerine devrimi gerçekleştiren topluluklarla beraber olmak ve onların beklentilerine cevap vermekle olur. Filistin ve Kudüs'e yardım ile alakalı konum, İsrail'i tanımama, direnişi destekleme, kuşatmanın kaldırılması için çalışmalar İslamcıların popülaritesini yükseltiyor ve kitleler tarafından büyük bir destek görüyor.
Diğer programlarını uygulamaları içinde bir güvenlik ağı oluşturuyor. Tüm bunlar için sabırlı olmak gerekiyor. Filistin Davası yolsuzlukla mücadele, ekonomik ve sosyal kalkınmadan daha önemsiz değildir.
Şu anda İslamcılar güvenilirlik testinden geçiyorlar...
Dünya Bülteni için el-Cezire'den Büşra İnanç tarafından tercüme edilmiştir.