Mısır'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın önünde sergilenen utanç verici ve korkunç tablo bir gençlik gösterisine dönüşmeye başladığı an, acilen durdurulması gerekir. Mısır'ın gençleri başkanın kararlarını ve İhvan'ın anayasasını protesto etmek için sokaklara indi, pankartlar taşıdı, kararı eleştiren karikatürler yayınladı, Tahrir'de çadırlar kurdu ve eylemler yavaş yavaş 25 Ocak 2011'de Mısır'ın yaşadığı devrime benzemeye başladı. Buraya kadar her şey normal gözüküyor. Ancak, devrimin bazı genç ortaklarının sokaklara inişiyle bu doğallık kendi mecrasından sapmaya başladı. Çünkü gelenler bu sefer ne devrimcilerin safına katılmak için, ne de onlara karşı durmak için geldi. Bu sefer gelenlerin derdi, devrimcilerin tümünden kurtulmaktı.
Tahrir'deki sahne tuhaf ve gülünç bir hal almaya başladı. Dün protestolara katılanlar, -en azından öyle gibi gözükenler- bugün karşı tarafa geçtiler. İhvan'a ve diğer dini gruplara bağlı olan binlerce sakallı ve sakalsız genç ise, Allah ve Vatan düşmanlarının önünde İslam kelimesini kaldıran yaşlı liderlerle çekildikleri fotoğraflarla iktidarın gücünü hızlı bir şekilde artırdı.
Sonra ne oldu? Olanlar İslami akımlara mensup olan gençlerin üzerinde yeni bir canlılık olduğunu mu ifade ediyor? Veya daha önce dikkate alınmayan bu yeni neslin özelliklerinin bir tercümesini mi yapıyor? Eğer "Tanrı'dan gelen bir sürpriz, bin tane belirlenmiş vakitten daha hayırlıdır" argümanı doğruysa, şu an Tanrı'dan gelecek bir çalışma, Mısırlı gençler arasındaki kanlı çatışmaların sonucunda ortaya çıkan öfkeden etkilenerek yazılan bin tane değerlendirmeden daha hayırlıdır, sözü de doğrudur denilebilir.
Siyasi ve stratejik araştırmalar alanında çalışan Rabiha Allam, "İslami Hareketlerde Genç Kuşağın Özellikleri" başlıklı bir çalışmaya imza attı. Çalışmada Müslüman Kardeşler cemaatinde ve diğer birçok selefi grupta doğan genç kuşağın şimdiki durumları ile bu cemaatlerden kopan gençler ele alınıyor. Bu cemaatlerde uygulanan programlarda, İslami eğitimin yanı sıra gençler internet ve haber kanalları vasıtasıyla diğer bilgi kaynaklarına ulaşma fırsatını yakalıyorlar. Rabiha Allam'ın incelediği modellere göre Müslüman Kardeşler cemaatinde din, en önemli yeri kapsıyor. Yani Allah'a yakınlaşma ve sadık kul olma cemaatin önceliklerinden. Onlara göre, siyasi ve toplumsal aktivitelerin alt yapısını öncelikle hayır işleri, sadaka kurumları ve cemaatin yıllarca uyguladığı İslam'a davet metodu oluşturuyor.
Cemaatten henüz kopan bir gence göre ise, İhvan'ın eğitim ve aktivite üzerine belirlediği gençlik programı, üyenin diğer gruplardaki gençlerle iletişime geçmesine izin vermiyor. Aynı şekilde cemaatin gelişim esasları, toplantıların, aktivitelerin ve bunlar için kurulan komitelerin yoğun bir şekilde hazırlanmasını gerektiriyor. Bu nedenle cemaat mensubu bir genç diğer gruplarla iletişime geçmek için ihtiyacı olan zamanı zaten bulamıyor. Çelişkili olan ise cemaatte belirli seviyelerde fikir özgürlüğü ve ifade hürriyeti garantisi olmasına rağmen, cemaat içinde alınan kararların bu özgürlüğün en alt düzeyde bile uygulanmadığını ispat eder şekilde olması.
Diğer taraftan Allam, cemaatin genç üyesi için ilgi duyduğu şeylerin başında ve farkındalık kazanma aşamasında, dini olmayan diğer gruptaki gençlerle iletişime geçmek ilk sırada yer almıyor. Cemaatten ayrılan fakat düşünsel anlamda bağlı olan bir takım gençlerin vizyonunda ise öncelik, siyasete değil eğitim ve İslami davete veriliyor. Yine bu gençlerin, siyasete girmek istemeleri, cemaatin üst düzey liderlerinin öfkesini çekmiş, İslami olmayan diğer gruplardaki gençlerle ilişki içine girmeleri ise cemaatten tecrit edilmelerine neden olmuş.
Cemaatin bazı gençleri bağımsız olarak diğer gruptaki gençlerle bir şekilde iletişim kuruyorlar. Ancak selefi gençlerin büyük bir oranı, kendileri dışındaki hareketlerle herhangi bir dayanışmaya veya işbirliğine girmeyi kabul etmiyorlar. Aktiviteler sadece diyalektik bir şekilde, tartışma platformlarında oluyor. Orada da İslamcı ve Liberal gençler kendilerinin doğruluğu ve karşı tarafın yanlışlığını ispat etmeye uğraşıyorlar.
Araştırmada dikkat çeken diğer bir nokta, şiddet kavramı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde İslamcı gençlerin karşı tarafla yaptığı çatışma ve uyguladığı şiddet görüntüleri, cemaatin ve destekçilerinin vizyonunu açıklar nitelikte. Geçen asrın son otuz yılında yapılan ateşli tartışmalar da, mevcut devleti ortadan kaldırmaya yönelik şiddet eylemlerini ve ani değişimlerle İslam devletini yeniden inşa etme çabalarını açıklıyordu. Bunun yanı sıra politik ve sendikal eylemler de mevcut devletin iskeletini yavaş yavaş İslam devletine uygun hale getirildiğini gösteriyordu.
Şu an Mısır'daki sahne, bazı tehlikelere dikkat çekiyor. Örneğin, İslam devleti hayali kuranların ve Mısır'ı din devleti haline dönüştürmek için dini bir anayasaya karşı ayaklanan liberal gençler tarafından engellenmeye çalışmasına karşı oluşturacağı tehdit ufukta gözükmeye başladı. Çünkü bu gençler İhvan cemaatinin nurundan doğan İslam devleti rüyasını korumak için şiddete başvurmaktan çekinmedi ve devletin tüm kurumlarını İslamlaştırma ve ihvanlaştırma operasyonlarına bıkmadan usanmadan devam etti. Diğer taraftan yıllarca süren bu çalışmalar, İslami hareketlerin birçok sendika üzerinde neredeyse tam bir hâkimiyet kurmasını sağladı ve uzun zamandır beklenen İslamlaştırma sürecinin kısalmasını kolaylaştırdı.
Bu gençlere göre devlet, devletin kimliği ve geleceğinde ise müfredata "sivil" ve "İslami" kavramları giriyor. Ancak Allam'ın işaret ettiğine göre, selefi gençlik için devlet herhangi bir forma sokulmadan sadece İslam kimliği üzerine oturtuluyor. Bu kimlikte Kur'an, Sünnet ve- her ne kadar bazı alimler aralarında ihtilafa düşse de- İslami değerler hakim.
Rabiha Allam, İslamcı gençleri karakterize eden büyük dinamizmi vurgularken, bu gençler arasında tam bir birleşik politik seçim, düşünce ve eğilimin olmadığına dikkati çekiyor. Bu nedenle şu an Cumhurbaşkanlık Sarayı önünde görülen İslamcı gençliğin saflarındaki birlik ve dayanışmanın "geçici" olduğunu ve sadece İslam devleti hayalini tehlikeye düşürecek her hangi bir riski uzaklaştırmak için birlik içinde olduklarını söylüyor.
Allam Mısır'daki son olaylar patlamadan önce hazırladığı çalışmasını, "Tüm bunlara rağmen, İslamcı gençlerin gelecekteki devlet algıları bütünüyle açık ve tam değil. Bu gençler, dayandıkları ilkelere ve değerlere sonsuz güvenseler de, bakış açılarını geliştirmeye ve gerçek deneyimlerle rafine etmeye ihtiyaçları var. Ülke sahnesine güvenle çıksalar da, lisan-ı halleri daha önce solculara ve liberallere fırsat verildiğini fakat onların başaramadıklarını, şimdi ise sıranın İslamcılara geldiğini, yani sadece sıradaki seçenek olduklarını bildiklerini söylüyor." sözleriyle bitiriyor.
Allam'ın hazırladığı bu çalışmasına son olayların ışığında yeni bilgiler eklemesi gerekiyor. Çalışmanın başlığını ise " Bazı İslamcı gençler, İslam Devleti Rüyasını Kanlı Devlet Kâbusuna Nasıl Dönüştürdüler" şeklinde değiştirebilir. Sadece bir öneri!
Kaynak: Al Hayat
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız