İnsanın bütün yönleriyle aşağılandığı bir çağda, buz dağını eritecek soluğa hasret dünya. İslam dünyası tek tek düşerken, gözler Anadolu insanının bağrında ateşten gömlek giyerek, bin bir sabırla sakladığı ekime hazır duran ovada.
İnsana yeniden değerini hatırlatacak, onun şerefli olduğunu kendine inandıracak söyleyişe, eyleyişe, gittikçe daha bir ihtiyaç duyuluyor.
İslam medeniyetinin farklı kimlikleri bir arada yaşatan tecrübesi, bir güvence olmanın yanında ilham kaynağı olmayı da sürdürüyor.
İnsanı, Yaratan'ın atfettiği önemle kaim kılmak adına, İslam tarihinde pek çok örnek bulmak mümkün. Ancak Peygamberli dönemin üç olayı üzerinde durduğumuzda, ileri bir insanlık durumundan bahsetmiş oluruz:
Hılful fudul
Necaşi ortamı
Medine Vesikası.
İnsanların mallarının gasp edildiği bir dönemde, vicdanının sesini dinleyen bir grup genç bu haksızlığa karşı koymak için bir araya gelir ve olaya el koyarlar. Henüz vahiy gelmemiştir, Peygamber efendimiz, nübüvet sonrası da atıfta bulunduğu bu faziletliler grubunun üyesidir. Bu gün tam da sivil toplum kurumu kavramıyla örtüşen yapı, kötülüğü el ile düzelterek, zulmün önüne geçmede insanlığa ışık tutan örnek faaliyetlere imza atmış ve eylemleriyle felsefesini oluşturmuştur.
Zulmü işleyen akrabaları dahi olsa, zulme uğrayan sevilmeyen biri dahi olsa, hakkı mazluma ulaştırmada zayıflık göstermediler. Diğer bir ifadeyle; kimlik yönüyle değil, eylem üzerinden olayı ele aldılar. Dolayısıyla çağlar boyu yaşayan bir ilkeye imza attılar: Kim olursa olsun zalime karşı; kim olursa olsun mazlumdan yana...
Hayatın tüm veçhelerine bu anlayışı taşıyabilmiş olsak, pek çok sorunun üstesinden gelmiş olacağız.
Necaşi ortamı ifade özgürlüğünün önemli tablolarından biridir. Müslümanların ilk hicretle kendine sığındığı adil hükümdar Necaşi, günümüze örnek olacak bir tutum içinde davranıp fikrin önemine, namusuna azami dikkat göstermiştir.
Kendine sığınan Müslümanları almaya gelen Mekkeli müşriklere ve onlar üzerinden insanlığa o meşhur tavrını miras bıraktı.
Önce Müslümanları dinledi, sonra müşrikleri. Sözün kesilmesine, meramın boğulmasına, demagojinin fikri örtmesine müsaade etmeden dinledi ve anlamak adına sorular sordu. İki tarafı da sözleri bitine kadar, meramları hitama erene dek dinledi ve kararını öyle verdi.
İletişim çağında, algı savaşlarına düçar kalan dünyanın böylesi sade ve serbest ortamda fikrin harman olmasına ne kadar ihtiyacı var.
Hakaret etmeden, şiddete yönelmeden fikrini ortaya koymaya ve sonucuna razı olmaya hazır değil modern dünya.
Elindeki hızlı cihazlarla, yönlendirilmiş araçlar mesabesindeki insan üzerinden, seküler hedefleri önceleyen bir dünyanın hakikatle bağlantısı kalmamıştır.
Medine Vesikası, farklı kimliklerin bir sözleşme çerçevesinde bir arada yaşama arzusunun pratiğe aktarılmasıdır. Farklı kimliklerin kendi içlerinde özgür, mekanın savunulmasında ortak hareket etmeyi taahhüt ettikleri, çatışma durumunda çözüm mekanizmalarının oluşturulduğu, açık, anlaşılır, her yönüyle ileri bir ortam.
Günümüz kavrayışı açısından, erişilemez mesafede duran Medine Sözleşmesi, güncellenip yeniden sosyal hayata aktarılmayı bekliyor. Dünyanın teknoloji marifetiyle, fiziki alanda içiçe geçtiği bir dönemde, ilişkiler açısından alabildiğine geri bir durumu ifade ediyor.
Yapan bir daha yapabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte, Türkiye'nin yeni bir sürece girdiği seslendiriliyor. "Yeni Türkiye" diye isimlendirilen merhale, sosyal düzen açısından öncü ve önder bir model olmayı murad ediyorsa, bu üçlü referans gibi, tarihinden ilham alıp şekillendirme yolunu önemsemelidir.
İnsanın haysiyet mücadelesi verdiği bir dünyada, "Sen şereflisin, yerde sürünme, ayağa kalk ve varoluş sırrını hatırla" diyen bir sese, tutarlılığa, ortama ihtiyaç sözkonusudur.
Işığın kuyudan çıkma vaktidir.