KABAKÇI Mustafa ile Derviş Vahdeti çoktan unutulmuştu. Sonra İran ve Cezayir senaryolarını dinledik ama tutmadı.
Yeni icat Malezya'dır. Fakat o da tutmayacak, onu da unutacağız, çünkü sosyal gerçekliği yok. Sencer Ayata gibi akademik kalitesinden ve Atatürkçülüğünden kimsenin şüphe edemeyeceği bir sosyolog da bunu ifade etti.
Fakat Ayata, Dubai benzetmesi yapıyor! Yapıyor ama "Türkiye Dubai olacak! İmdat!" demiyor. Aksine, İslami kesimdeki "burjuvalaşma" eğilimini hatırlatıyor. Zaten Dubai'nin belirgin vasfı şeriat değil, kapitalizmdir!
Haluk Şahin, "Kartopu gibi büyüyorlar, zamanla çığ gibi devleşecekler" diyor. Böyle analojiler, reel hayattaki karmaşık olguyu analiz etmemize engel olmamalı; 'kartopu'nun yuvarlanırken nitelik değiştirdiğini, 'ovaya inerek' burjuvalaşmaya yöneldiğini görmeliyiz!
Bizde irtica korkusu sosyolojik gerçeklerden değil, cumhuriyetin kuruluş dönemindeki kaygıların "kutsal metinler" gibi nesillerden nesillere aktarılmasından kaynaklanıyor.
Zamanla geçecek.
Etnik milliyetçilik
Ama kolay geçmeyecek başka bir korku var; etnik milliyetçilik!
Çünkü "burjuvalaşma" etnik milliyetçiliği çözmüyor! Basklılar, Katalanlar zengin ve okumuş toplumlardır mesela.
Hatta, bizde aşiret, kabile, cemaat gibi kapalı toplum yapılarının çözülmesi etnik milliyetçiliği besliyor! DTP'nin gövdesine bakın; tüccar ve sanayici yok; cahil "hasolar memolar", marabalar, ırgatlar da yok!
İşli veya işsiz, cumhuriyet okullarında okumuş küçük burjuvalarla lümpenler var!
Dağa çıkıyor, sivilleri taşıyan minibüsü tarayıp masum insanlara kıyacak kadar canavarlaşıyor! Meclis'teki komisyoncusu da "Çocukların üstüne ordu gönderiliyor" diyecek kadar çılgınlaşıyor!
Çiçek toplamak için mi dağa çıkmışlardı?!
Modernleşmenin etnik milliyetçiliği çözemediği bir gerçektir. Nasıl çözülebileceğinin hazır bir formülü de yoktur! Üstelik Türkiye o kadar iç içe geçmiştir ki, "Evli evine, köylü köyüne" demek de çözüm değil.
Asker ne diyor?
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, "bölücü terörün temelinde etnik milliyetçiliğin bulunduğunu" belirttikten sonra, TSK jargonunda yeni olduğunu düşündüğüm bir perspektif ortaya koyuyor:
"Etnik açıdan kendisini farklı hissetmek, ayrı bir aidiyet duygusuna sahip olmak ile etnik farklılıkları siyasal bir boyuta taşımak farklı hususlardır. Aidiyet duygularına, kültürel boyutta kaldığı sürece saygı gösterilmelidir. Ancak, farklılıkların ve aidiyet duygularının siyasal boyuta taşınmasına müsaade edilemez. Bu, etnik milliyetçiliktir. Kabul edilemez."
Komutan'ın adeta bir sosyolog yaklaşımıyla ifade ettiği "Aidiyet duygularına kültürel boyutta kaldığı sürece saygı gösterilmelidir" sözü, bu duygulara sahip milyonlarca Kürt vatandaşımızın gönüllerinin kazanılması bakımından önemlidir; bu saygı, görülebilir açıklıktaki örneklerle herkes tarafından ortaya konulmalıdır.
Çünkü etnik milliyetçilik bir doktrin değil, bir duygudur; duyguların yönetimi fevkalade önemlidir.
Şimdilik insanlığın da sınamakta olduğu tek yöntem, aidiyet duygularına saygı göstererek ılımlı geniş kitlelerin kazanılması, azgın radikallerin tecrit edilmesidir.
Buna sadece partiler değil, kurumlar da dikkat etmelidir!
t.akyol@milliyet.com.tr
Kaynak: Milliyet