ABD'nin Arap ve İslam dünyasına karşı yapacağı en ağır hata, İsrail'e İran'ın nükleer tesislerine operasyon düzenleme izni vermek olur. Hiç kuşkusuz bir saldırı İran'la biriken gerginliklere gerçekçi bir çözüm sunmaz. Zira Körfez yeni çatışmaların ağırlığını taşıyamaz. Ayrıca İran'ın coğrafi yapısı, nüfus yoğunluğu ve konumu, Ortadoğu üzerinde Irak savaşının bile sonuçlarını aşan bir kaosa yol açabilir.
Bununla birlikte, Tahran'da muhafazakârların izlediği şiddet politikasının, ülkeyi böyle bir saldırıya maruz bırakacağı yönündeki bir kehanet de doğru çıkabilir. Tahran'ın bu gerçeğin farkında olup olmadığı belli değil. Fakat muhtemel operasyonu ABD değil de, İsrail'in düzenlemesini temenni ettiği kesin. Bunun birçok sebebi var. Örneğin, İsrail operasyonda kendisine destek verecek veya belirli lojistik kolaylıklar sunabilecek Arap ortaklar bulamayacak. Bu operasyonu ABD üstlenirse etkin ortaklar bulabilir.
ABD saldırısı iç karışıklık yaratabilir
İkincisi, uluslararası sorumlulukları dikkate alındığında, ABD geniş bir uluslararası onay çıtasına ihtiyaç duyan bu operasyonu gerçekleştirme noktasında büyük zorluk yaşayabilir. İsrail'se uluslararası toplumun hiçbir kararını tanımadı. Uluslararası toplumun görüşünü pek hesaba katmayacağı kesin. Ayrıca Avrupa'nın İsrail tarafından düzenlenen bir saldırıyı desteklemekten endişe duyması, İran'ın operasyonun etkilerini ve süreci kontrol altına alma imkânını artırır.
Tüm bunların yanı sıra İran kamuoyu da bir İsrail saldırısına 'hazır.' Zira İslami ideolojiyle doldurulmuş, onlarca baskı aracı, polis ve istihbarat organıyla korunmuş bu iç kamuoyunun İsrail operasyonunun etkisini dini ve başka sebeplerden ötürü sindirme gücü olduğu biliniyor. Amerikan saldırısı aynı derecede iç rahatsızlık oluşturmaz. Aksine İran'da özellikle de milliyetçi, mezhepçi ve dini mozaik açısından iç dengelerin bozulmasına yol açabilir.
Saddam Hüseyin de 1991'deki ABD saldırısında benzer bir durumla karşılaşmıştı. ABD, İsrail'in savaşa müdahaleden uzak durması şartını kabul ederek Saddam'ı Kuveyt'ten kovmak için Arap ülkelerinin desteğini alabildi. Oyunun farkında olan Saddam'sa İsrail'i savaşa çekmeye çalıştı. Fakat ABD akıllı davranıp yeni sorunların önüne geçmek için İsrail'i askeri misillemeden alıkoydu.
Ancak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in birkaç gün önceki açıklamaları, ABD'nin 1991 ve 2002'deki Irak savaşlarının en önemli derslerinden birini unuttuğu izlenimini verdi. Bush yönetiminin şer eksenine yerleştirdiği ülkelere karşı güç kullanılması gerektiği yönündeki tezini sevmesiyle tanınan Biden, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir İsrail saldırısını önlemeye hazır olmadığını belirtti. Bu açıklamaların İran'ı korkutmaya ve başka bölge ülkelerini ABD'nin operasyon düzenlemesini kabule teşvik etme amaçlı bir baskı kampanyasının parçası olmadığını varsayarsak, Obama yönetimi Ortadoğu'da bir başka yıkıcı hata yapma niyetinde. İran siyasi avantajlarından yararlanmak için operasyonu İsrail'in düzenlemesini istiyor.
Fakat feraset, herhangi bir saldırının engellemesini gerektiriyor. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 15 Temmuz 2009)
Kaynak: Radikal