İran'ın krizi Batı'nın büyük fırsatı

Bugünlerde İran politikası hakkında düşünmek insanın başını döndürdüğünden, bir benzetme yapmayı deneyelim: Mahallenizin baş belasının arabasıyla yoldan çıktığını ve bir çukura saplandığını düşünün. Gaza basıyor, fakat arabanın tekerlekleri olduğu yerde dönüyor. Ne yapmalıyız?

Ben şahsen tozun dağılmasını beklerdim. O kendini beğenmiş sürücüye yardım elini uzatmadan önce onun yardım talep etmesini isterdim. Arabasının çekilmesine ihtiyacı varsa, çekici bir anlaşma önermeli - bu anlaşma da mahalleyi terörize etmekten vazgeçeğine dair bir taahhütle başlamalı.

Yola saplanmış arabanın içinden de bir tartışma yaşandığını gösteren sesler geliyor: Galiba daha dikkatli bir sürücü direksiyona geçecek. Belki de ukala sürücünün arkadaşları onu terk edecek. Ne olacağını tahmin etmek zor, her ihtimale karşı polis çağırmak lazım.

Tahran'da herkes kavga ediyor
Savunmaya çalıştığım şey, 'yaratıcı fırsatçılığa' dayalı bir İran politikası. Ortadoğu'daki en büyük düşmanımızın kısa süre önce siyasi bir kaza yaşamış olduğu gerçeğinden yararlanmalıyız. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın seçim hilesi darbesi geri tepti. Ruhani lider Ayetullah Ali Hameney'in protestoları bastırma çabaları da sadece zayıflığını su yüzüne çıkardı. Seçim sonrası karmaşasında Ahmedinecad ve Hamaney bile
birbirleriyle ağız dalaşına tutuştu.

Bu meşruiyet krizi İranlı liderleri nükleer programa gem vurmalarına yönelik ciddi müzakerelere başlamak konusunda cesaretlendirirse iyi olur. Fakat İranlılar ciddi bir pazarlığa oturamayacak kadar meşgulse, ki bu daha büyük ihtimal, bizim oturup beklememiz ve mümkün olduğunda da durumdan istifade etmemiz gerekir. ABD bu fırsat anını nasıl değerlendirebilir? İşe İran'ın Suriye ve Hamas'la başlayalım. Bunların ikisi de Tahran'la doğal ve sabit benzerliğe sahip değil. Suriye, Şii din adamlarıyla karşılıklı çıkar kaynaklı bir ittifaka sahip olan laik bir Arap rejimi.

Benzer biçimde Hamas'ın liderleri de, doktrinsel sebeplerden dolayı İranlı mollaların dinden döndüğünü düşünen köktenci Sünniler.

Suriye ve Hamas pek tabii ki İran'ın cömertliğinden kâr sağladı. Fakat Tahran'ın bir patron olarak güvenilirliği şu an şüpheli ve dostları riski azaltmak için kendilerini korumak isteyebilir. ABD açısından, Suriye'ye yönelik kapsamlı bir diplomatik açılım yaparak ve Suudi, Mısırlı ve Suriyeli kanallarını kullanarak Hamas'la gizli görüşmelerde bulunarak, alternatifleri araştırmak için ideal bir an. Hizbullah bile Lübnan seçimindeki başarısızlığının ardından sessiz görüşmelere hazır hale gelmiş olabilir. Tıpkı 1973'teki Arap-İsrail savaşı sonrasındaki gibi, cesur diplomasinin büyük kazanımlar getirebileceği kilit anlardan birini yaşamaktayız.

Batı başka hangi fırsatları kullanabilir? Tahran'daki sertlik yanlılarını zayıflatmanın en iyi yollarından birinin, bir Filistin devleti konusunda önemli bir ilerleme sağlayarak onları ideolojik kozlarından mahrum bırakmak olduğu kesin. (Bunun aksine, Ahmedinecad ve yandaşlarını güçlendirmenin en iyi yolu da, İran'ı yeniden birleştirecek bir İsrail saldırısıdır.) Ve petrol kozu da var: Eğer Suudiler üretimi artırmaya ve fiyatları düşürmeye onay verirse, İran siyasi değişimi zorunlu hale getirecek bir ekonomik baskıyla karşı karşıya kalacaktır. Müttefiklerimizin de yaratıcı fırsatçılar olması gerekiyor.

ABD Başkanı Barack Obama, İran müzakereler konusunda ciddiyse kendisinin görüşme açılımlarına eylül sonuna kadar yanıt vermesi gerektiğini söyledi. Bu iyi, fakat Obama süreyi uzatmamalı veya İranlıların, AB'nin baş diplomatı Javier Solana'nın aylar önce dile getirdiği önerileri bir süre daha yanıtsız bırakmasına izin vermemeli. İranlılar görüşmek istiyorsa, bırakın bu kez onlar Batı'nın peşinden koşsun. Bu gerçekleşmezse, Obama İran'ın krizini derinleştirecek türden daha sert yaptırımlar için baskı yapmalı.

Karışmayıp beklemeliyiz
Bu günlerde saatin ilerlediğinden dem vuruluyor. Fakat gerçek şu ki, bu sefer zaman İran rejiminin aleyhine işliyor. İran içindeki siyasi çelişkiler her geçen gün belirginleşiyor. Ayetullah Hameney'in parçaları yeniden biraraya getirme çabaları da işe yaramadı. Muhalefet lideri Mir Hüseyin Musavi, eski cumhurbaşkanı ve İran'ı birleştirebilecek kişi olan Haşimi Rafsancani, Parlamento Başkanı Ali Laricani, Devrim Muhafızları'nın eski başkanı Muhsin Rızai ve Tahran'ın karizmatik Belediye Başkanı Muhammed Bager Galibaf, İran pistinde nüfuz sahibi olmak için itişip kakışıyor. Hepsi de Ahmedinecad'dan ve seçim sonrasındaki baskıdan rahatsız olduklarını belli etti.

İran hâlâ çalkantılı bir dönüşüm yaşıyor ve bu dönüşümün ne yöne doğru olduğunu söylemek zor. Muhalefetin lehine İran'a karışmak bir hata olacaktır, fakat daha sorumlu davranmayı kabul etmesinden önce İran rejimine yardım elini uzatmanın daha büyük bir hata oluşturacağı da kesin. Yaratıcı bir fırsatçı için bu mükemmel bir an. (2 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal