İran'da 'Öğrenci Günü' endişesi

 

Günlerdir İran 4 Kasım'da gerçekleşecek olan Öğrenci Günü'ne hazırlanıyordu. Bütün İran'da Öğrenci Günü için bu kez muhalefet göstergelerine karşı çok sert tedbirlerin alındığı  haberi fısıltı gazetesi kanalıyla dolaşımdaydı. Herhangi bir gösteri için izin alamayan reformistler ve Musevi taraftarları için devrim bağlamında bir anlamı, bir geleneği olan  bu tür günler, bir katılım imkanı olarak önemseniyor.

Hükümetin devrim geleneği içinde büyük bir öneme sahip olan bu günün iptal edilmesi beklenemezdi. Üstelik Öğrenci Günü çok katmanlı temsilleri olan bir gün.

4 Kasım öncelikle Ayetullah Humeyni'nin 1964'te Türkiye'ye sürgüne gönderildiği günün tarihi olarak hatırlanıyor.

Ayetullah Humeyni'ye 1979 yılına kadar sürecek uzun bir sürgün dönemini başlatan hadise, İran meclisinde kabul edilen Amerikan yanlısı bir kanuna gösterdiği tepkiyle birlikte gerçekleşti. Söz konusu kanun Amerikalılara büyük imtiyazlar sağlıyor, örneğin İran içinde bir İran vatandaşını öldüren bir Amerikalının dahi İran mahkemelerinde yargılanmasına izin vermiyordu. Kanunun meclisten geçmesi üzerine Ayetullah Humeyni, İranlıların can güvenliği ve haysiyetini tehdit eden böyle bir kanunun kabul edilemez olduğunu savunarak, Şah'ı sert bir dille eleştirdiği bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın ardından tutuklandı ve 4 Kasım günü Türkiye'ye sürgüne gönderildi.

Üniversite öğrencileri Humeyni'nin sürgüne gönderildiği bu günü unutmadılar ve 1979 devriminden birkaç ay önce, 4 Kasım günü Tahran üniversitesinin etrafında Şah aleyhine büyük bir gösteri düzenlediler. Üzerlerine ateş açılan göstericiler arasında üç kişi öldü, yaralananlar oldu. Bu hadise nedeniyle devrimin ardından 4 Kasım, Öğrenci Günü olarak kabul edildi.

Devrim sürecinde İran'da ABD'nin bu ülkenin iç işlerine karıştığına dair güçlü bir kanı hakimdi. Devrimden sonra ABD'nin hava kuvvetleri yoluyla İran'da bir darbe gerçekleştirme hazırlığı içinde olduğu ortaya çıkınca, 4 Kasım 1979'daki Öğrenci Günü gösterisinin ardından bazı öğrenciler Tahran'daki Amerikan Sefareti binasını işgal ettiler. Öğrenciler bu eylemle devrik Şah'ın Amerika'da oturma izni almasına engel olmayı ve istedikleri kadar devrimci ve İslami bulmadıkları geçici hükümetin istifasını sağlamayı da amaçlıyorlardı. 

Devrimin ardından "sol" olarak tabir edilen İslamcı öğrenciler benzeri türde başka işgaller de gerçekleştirmiş, mesela, burjuvazinin mekanları olarak niteledikleri beş yıldızlı otelleri işgal ederek, yandaşları sol görüşlü öğrencilerin ve "mustazaf" kesimin kullanımına tahsis etmişlerdi. Öğrenciler bu eylemleriyle kısa süre içinde kamuoyunda kahraman gibi kabul görerek desteklendiler. Sefarethanede bulunan ABD'nin İran'ın içişlerine ne ölçüde karıştığını ve bu ülkenin kaynaklarını hangi seviyede kullandığını ortaya koyan belgelerin açıklanmaya başlanması, ortaya konulan bulguların çarpıcılığı nedeniyle, bu desteği daha da güçlendirdi.

Çözümlenen belgelerin yayınıyla birlikte ABD sefareti İran'da "Casusluk Yuvası" olarak adlandırılır oldu.  4 Kasım günü gösterilerinde öğrencilerin "Casusluk Yuvası"na doğru yürümeleri de bir gelenek haline geldi.

Bu işgal, geçici devrim hükümetinin kararsızlığı nedeniyle İran devletinin hesabına yazıldı. Belli ki devrimci bir coşkunun ve bastırılmış itirazların yol gösterdiği işgalci öğrenciler, bu eylemleriyle uluslararası kurallara aykırı olarak Amerikan toprağı sayılan bir alanı işgal ettikleri için, bir bakıma bu ülkeyi resmen İran'la savaşmaya çağırmış oldular. Mısırlı gazeteci Muhammed Heykel o günlerde öğrencilere hitaben bir mektup yazdı ve bu eylemleriyle kendilerini insanlık aleminden ayırarak ülkelerinin sınırlarına hapsettiklerini,  umduklarının aksine, bu eylemin aleyhlerine olacağını öne sürdü. Ancak bu sözler coşkulu öğrenciler için devrime ve devrimden sonraki İran şartlarına yabancı birinin yüzeysel hükümlerinden öte bir anlam ifade etmiyordu. Onlara göre devrimin kendi mantığı ve süreci içinde bir sefarethanenin işgaliyle çalışanlarının rehine olarak tutulması çok olağandı.

Sefaret işgalcisi öğrenciler arasında bugün İran'da etkili olan ve çoğu da reformist cephede yer alan pek çok isim var. Muhsin Mirdamadi, reformist hükümetler döneminde önemli görevler üstlenmiş bir siyasetçi; Muhammed Haşimi, Kalkınmacılar Partisi üyesi; Masume Ebtakar, Hatemi hükümetlerinde bakanlık seviyesinde görev yapmış bir siyasetçi; Abbas Abdi önemli bir reformist gazeteci; Zergami, devlet radyo ve televizyon kurumunun müdürü... Bu kişiliklerin hemen hepsi şimdilerde Amerikan Sefareti işgaliyle ilgili yaptıkları değerlendirmede, söz konusu işgalin dönemin şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini, sefaret işgalinin o günlerde bir anlamı olsa bile, bugünkü bakış açısıyla bu işgalin yanlış olduğunu düşündüklerini dile getiriyorlar.

Bu yılki Öğrenci Günü gösterileriyle ilgili bir söylenti, bazı reformistlerin sefaretlerinin işgali nedeniyle Amerika'dan özür dilemeye hazırlandığı oldu. Fısıltı gazetesinin bu haberi internete düşse bile, ne derece doğru olduğu belirsizdi. 

4 Kasım gösterilerinin bu yıl daha özel bir anlamı vardı. Hükümet, Ramazan ayının son Cuma günü gerçekleşen Kudüs Günü gösterilerinin olduğu gibi  Öğrenci Günü'nün de reformistlerin bir gösterisine dönüşmesinden endişe ediyordu. Alınan sert tedbirlere rağmen yürüyüşe büyük katılım olduğunu ve polisle yürüyüşçüler arasında yer yer çatışmalar yaşandığını öğrendim, bu yazıyı yazarken. Ayrıca göstericilerin bu kez Rusya'yı da hedef alan sloganlar attığı söyleniyor.

Musevi taraftarları bu yılki Kudüs Günü yürüyüşüne büyük bir katılım gösterdiler. Aynı katılımın Öğrenci Günü  için de gerçekleşeceği öngörülüyordu. Devrim'in sembolü  olan kutlama günleri, muhalefetin sesini duymak istemeyen hükümet için büyük bir sıkıntı kaynağı İran'da. Artık bir geleneğe sahip olan günlerin kutlanması iptal edilemiyor. Bu geleneğin içinden seslenmeye çalışan reformistler ise, normal olarak bir gösteri izni alamadıkları için, kabul görmüş özel günlerde seslerini duyurma fırsatını kaçırmak istemiyorlar.