İran'da iktidar kavgası cuma namazlarına sıçradı

İran'ın ılımlı görüşlü eski cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani beklenen cuma namazı hutbesinde 'hem nalına hem mıhına vurarak' kendi yapısının dışına çıkmadı. Bu durum Rafsancani'nin hem iktidarın destekçisi, hem de muhalefetin muhtemel sığınağı olarak kalmasını sağladı.

Kendisinin de evladı olduğu devrimi ve ayaklarından biri olduğu rejimi savundu; yabancı emeller ve pusuda bekleyen düşmana karşı uyarılarda bulundu.

Düşmanın kahkahalarının bugün devrimin ve rejimin bütün kanatlarına zarar verdiğini ifade etti, ancak rejim içindeki muhaliflerin kendilerini ifade etme hakkını savunup onlara yasal koruma sağlanmasını istedi. Fakat Rafsancani muhalefeti savunurken sokaklara inmemekte de kararlıydı. Bu durum reformcuların ve özellikle de dışarıdaki muhalefetin, Rafsancani'nin muhalefetin taleplerini ne kadar dürüstçe savunduğu konusunda şüphe duymasına yol açtı.

Rafsancani muhalefetin seçimde hile yapıldığı gerekçesiyle dile getirdiği taleplerini benimsemedi ve seçimlerin iptal edilmesini istemedi, ancak Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ı da kutlamadı. Yaşananları hukuka ve anayasal araçlara götürerek aşmayı tercih etti. Aynı zamanda İran halkının geniş bir kesiminin 'sarsılan güveni' yeniden tesis etme konusunda kaçınılmaz gördüğü bir 'yol haritası' da sundu.

Yol haritasının tutuklananların serbest bırakılması, radyo ve televizyon kurumu kanalıyla kapsamlı diyalog kapısının aralanması, medyanın karşı görüşlere açılması ve muhalefete yasal olarak görüşlerini ifade etme alanı tanınmasıyla başlayacağını ifade etti. Fakat cuma namazındaki bütün tablo bu değildi. Bu mekâna yaklaşık 20 yıldır ilk defa 'yeni' insanların gelmesi rejimin dışındaki ve içindeki tarafların hafızasını iki şekilde yokladı:
Birincisi, dışarıda ikamet eden laik muhalefet iç muhalefetin liderlerine oklarını attı ve adeta şöyle dedi: Son olaylarda iki defa hayal kırıklığı yarattınız. Rejim sizleri tekbir getirmeye sevk etti ve kendi temel arenasına, yani cuma namazı minberine inmeye mecbur bıraktı.

İkinci olarak, esasında rejimin politikalarıyla temel eğilimlerini ifade eden ve hem ibadet hem de siyasi amaçlı olan cuma namazı iktidar çekişmesinin meydanına, siyasi güçler arasındaki hesapların görülme yerine dönüştü. Cuma namazlarını kontrol eden dini idarenin önemli isimlerinden biri, Rafsancani'nin hutbesine hazırlık yaparken bu yönde uyarıda bulunmuştu. Bu tehlike bizzat yaşanırken, söz konusu cuma namazında bazı olgular da ilk kez görüldü. Örneğin, ömründe cuma namazına gelmemiş çok sayıda genç erkek ve kadın vardı. Bazıları ayakkabısıyla, yarı açık başörtüsüyle namaz kılıyordu. Namazın başlamasıyla birlikte bu çocukların büyük bir kısmı safları terk etti.

Rafsancani Uygur Müslümanlarına yönelik baskılardan söz edip Çin'den baskıyı durdurmasını istediğindeyse, namaza katılan bazı muhalefet yandaşlarından devrim tarihinde ilk kez 'Çin'e ölüm' sloganı duyuldu. Bazıları da 'Rusya'ya ölüm', 'Diktatörlüğe ölüm' gibi sloganlar attı. 'Diktatörlüğe ölüm' sloganıysa başkalarından çok Ahmedinecad'ı hedef alıyordu. Bununla birlikte, İran toplumunu izleyenler, son olayların dayattığı bu yeni deneyimin genel olarak İran siyaseti açısından bir artı puan olduğunda hemfikir. (Umman gazetesi Uman, 19 Temmuz 2009)

Kaynak: Radikal