İran'da bir taşla çift kuş vurmak!

 

Cenevre'de altı ülke ile (5+1 ile) İran arasında bu ülkenin nükleer programıyla alakalı olarak müzakereler başlamadan önce bir dizi gelişme yaşandı. Bunlardan birisi, tahminlere göre İran'ın iki yıl kadar gizledikten sonra Kum yakınlarındaki faaliyete geçirdiği gizli bir nükleer tesisin bilgisini Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile paylaşmasıydı.

Kimi kaynaklara göre; ABD, İngiltere ve Fransız istihbarat kaynakları 6 ay kadar önce Kum yakınlarında Devrim Muhafızlarının kontrolü altındaki bölgede Natanz'dan sonra  zenginleştirilmiş uranyum üreten bu gizli tesisin varlığını öğrenmişlerdi.

İran da bu üç ülkenin konuyla ilgili istihbarat sağladığını fark ederek bilgiyi resmileştirmiş ve UAEK ile paylaşmıştı. Lakin bu taraflar arasında bir güvensizlik meydana getirmişti.

Bununla birlikte, batılı kaynaklar sözbirliği etmişçesine bu yeni keşfin genel denklemde bir kırılma meydana getirmediğini ve temel denklemi değiştirmediğini söylemektedirler.

Natanz'da zenginleştirilmiş uranyum elde etmek için aktif hale getirilen santrifüjlerin sayısı 8 bine kadar çıkmış bulunuyor. Natanz'ın santrifüj işleme kapasitesi ise yaklaşık 48 bin olarak veriliyor. Demek ki İran bunlardan binlercesine daha devreye sokabilir.

Bunun yanında Kum'da ortaya çıkarılan gizli tesisin de 3 bin santrifüj çalıştırdığı ileri sürülmektedir. İki tesisin 54  bin santüfüjü işleyecek kapasiteye haiz olduğu ileri sürülmektedir.

Bu yeni veriler ışığında Robert Gates'in de ifade ettiği gibi aslında Batılı ülkeler tereddüt veya göz ardı ederse pekala İran nükleer silahlar üretebilir. Ve bu bağlamda kimi kaynaklar eldeki mevcut imkanlarla İran'ın yılda bir nükleer bomba üretebileceğini tasavvur etmektedir. İran'daki bir başka gelişme ise yeni yapılan bir askeri gösteride kısa ve uzun menzilli füzelerin denenmesidir.

Bu füzelerin menzilinin ve kapsama alanının İsrail ve Körfez'deki Amerikan gemilerine ulaştığı ifade ediliyor. Bunun anlamı İran'ın saldırıya uğraması halinde bu füzelerle saldırının geldiği hedefleri dövebileceği ve vurabileceğini göstermesi ve gözdağı vermesidir.

*

İran'ı hedeflerinden vazgeçirmek için Batılı çevreler bazı seçenekler üzerinde duruyorlar. Bunlardan birisi yaptırımlar konusudur. Dennis Ross ile birlikte çalışan lakin daha sonra CFR'ye geri dönen Roy Takeyh (Taki) yaptırımların ne kadar sert ve ağır olursa olsun iflah etmeyeceğini ve İran'ı yolundan döndüremeyeceğini savunuyor.

Neocon zümreden Eliot Cohen de Roy Takeyh'e katılıyor. Hem Rusya, hem de Amerikan hariciyesinden ve daha önce İran'la yapılan ilk müzakerelere dolaylı olarak katılan Nicholos Burns teşvik sistemi öneriyor ve buna ilaveten Burns, adeta kapsamlı bir paket teklif ediyor. İran'a yönelik çok kapsamlı ve topyekün bir açılımın işe yarayabileceğini savunuyor.

Bununla birlikte sopa ve havuç politikası İran yönetiminin yeğlediği bir yaklaşım tarzı değil. Bundan dolayı hem yaptırım hem diplomasi veya havuç ve sopa politikasının işe yaramayacağını söyleyen çok sayıda Amerikalı akademisyen ve yetkili var.  Eliot Cohen bunlardan birisi. Onun seçeneği ayrı. Bununla birlikte yaptırım-diplomasi karışımından medet umanlar hala var. Bunlardan birisi Zbigniew Brzezinski ile birlikte bir ortak bir makale yazan (sonra kitaplaştırılarak Türkçe'ye de çevrildi) ve bu makalesinde nükleer program karşısında askeri darbe seçeneğini göz ardı eden Savunma Bakanı Robert Gates son konuşmalarında -zımni ve düşük seviyeli bir ölçekte de olsa- darbe seçeneğini masaya dahil etse bile hala da darbe ve savaş yerine sert yaptırımlarla birlikte diplomasiye şans verilmesini istiyor. Temel tezinden vazgeçmiş sayılmaz.  Robert Gates askeri seçeneğin ve darbenin ABD ve Batı'ya sadece vakit kazandıracağı söylüyor. Bunun yerine vaktin diplomasi ve ağır yaptırım terkibiyle ve yoluyla sağlanmasını öneriyor. Dolayısıyla temel yaklaşımını ve mevziini terk etmiş değil.

*

Hala savaş seçeneğinden de medet umanlar yok değil. Halen aynı fikirde ise aylar öncesinde John Bolton İran'ı vurması için İsrail'e yeşil ışık yakılmasını teklif ediyordu. Lakin Eliot Cohen'e göre, İsrail'in saldırısı İran'ı durduramaz ve yeterli gelmez. Amerikan saldırısı ise bölgede geniş bir savaşa yol açar.

Öyleyse ona göre çözüm ne? Ona göre çözüm aslında İran'da bir taşla çift kuş vurmak. 12 Haziran'dan itibaren Batılılar İran rejiminin zayıfladığına inanıyorlar. Adeta buna inanmayan yok. Geçtiğimiz haftalarda da İran yetkililerinin bir Soros komplosunu gündeme getirmeleri bu kesimlerce bu kırılgan vaziyete yeni bir işaret hatta bir kanıt olarak sunuluyor. Eliot Cohen'e göre, ister sert isterse yumuşak olsun (teşvik ve yaptırımlar rejimi) tedbirler bir işe yaramayacaktır. Lakin burada yumuşak tedbir olarak akla gelen yaptırımların dışında yumuşak güçle İran'ın hakkından gelmek mümkün. Ona göre, işgalle değil ama yumuşak güç kullanılarak İran rejimi yere serilebilir. Bu itibarla, Amerikan aşağılamasına karşı İran'ın milli gururu ve gururun tamiri haline gelen nükleer programın üstesinden gelmek rejim üzerinden gerçekleşebilir. Rejim ile nükleer program sarmal hale gelmiştir. İkisinden de kurtulmak rejimi devirmekten geçiyor.

Rejim değişikliğini Neoconlardan Eliot Cohen (September 27, 2009, NYTimes) ile birlikte 'Forget the Nukes' yazısıyla Robert Kagan savunmaktadır (By Robert Kagan, Wednesday, September 30, 2009, Washington Post).

Buradan yola çıkarak şu soruyu sormak mümkün: Acaba İran'da hedef değişiyor mu? Veya en azından birileri böyle istiyor…