Juan Cole
Obama, İran'ın NPT anlaşması çerçevesinde verdiği taahhütlerinin arkasında durmadığını, böyle bir tesisi inşa etmeye başlamadan evvel Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nu bilgilendirmediğini ve tesisin 3.000 santrifüjlük kapasitede olduğunu, elektrik üretimi gibi barışçıl uranyum zenginleştirme maksatlı olamayacağını iddia etti. Öte yandan, bomba yapmak için yoğun bir şekilde uranyum zenginleştiriyor olsaydınız, aynı uranyum stoğu üzerinde tekrar tekrar 3.000 santrifüj uyguladığınızda yüzde 90 zenginleşirdi. Bugün uygun bir başlıkta ihtiyaç duyulan düzey budur.
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad karşılık vererek Kum'da uranyum zenginleştirme çalışması yapılmadığını ve böylesi bir tesis faaliyete geçmeden 6 ay önce İran'ın NPT çerçevesinde UAEK'nu bilgilendirme yükümlülülüğü olduğunu, İran'ın tam da bunu yaptığını iddia etti. İran'ın UAEK'nu bilgilendiren taraf olduğunu ve BM denetçilerinin denetimine açılması maksadıyla bildirildiğini söyledi. Tesisin çapının, tesisin işlev maksadıyla ilgili hiçbir şey söylemediğini belirtti. Bir mühendis ve matematikçi olarak, Obama'yla dalga geçti, büyüklük ve işlev arasında bağ kuran Amerikan başkanı'nın ne konuştuğu hakkında hiçbir fikri olmadığını söyledi.
Guardian gazetesinden Julian Borger ve Patrick Wintour, İran'ın tesisin varlığını kabul etmeye mecbur kaldığını çünkü batı istihbaratının tesisin uydu fotoğraflarını çektiğini ve daha sonra diğer kanallardan bilgi topladığını yazdılar. Ahmedinejad, tesis faaliyete geçmediği müddetçe NPT çerçevesinde İran'ın yasadışı hiçbir şey yapmadığını ve İran'ın 6 ay önceden bildirimde bulunduğunu söylerken haklı. Bununla birlikte İran hükümeti 2006 yılında UEAK'na taahhüt'te bulunarak yeni bir tesis inşa etmesi durumunda derhal BM'i bilgilendireceğini söylemişti. Bu yüzden İran hukuku çiğnememiş olabilir ama sözünü çiğnedi.
Bu konuda İran'ın sözünü çiğnemesi, hukuku çiğnemesi kadar ciddidir. İran'ın düşmanları, onu Irak'ı dördüncü dünya ülkesine çeviren cinsten sert ekonomik müeyyideler altına sokmak isteyenler ve Tahran'daki rejimin – gerekli olduğu takdirde askeri araçlarla - devrildiğini görmekten hoşnut olacak olanlar yeni bir uranyum zenginleştirme tesisinin gizlice inşa edilmesine Tahran'ın dürüst olmadığının alâmeti diye işaret edecekler. Şayet bir tane gzli tesis varsa, başka bir gizli tesis daha olabilir diyecekler. Tahran'ın söylediği hiçbir şeye güvenemeyeceğinizi, İran'ın itirazlarının gözardı edilmesi ve eyleme geçilmesi gerektiğini iddia edecekler.
Cuma günkü yazımın ana konusu Obama'nın İran'ın boynundaki ilmeği sıktığı yönündeydi. Niçin'ini tam olarak bilmeksizin bunu görebiliyordum. Haziran'daki tartışmalı seçimler itibariyle rejimin yeni otoriteryan yönelimi olup olmadığını merak ettim. Cuma günü yapılan ifşaatlar herşeyi değiştirmedi her ne kadar neoconlar çok şey değişmiş gibi yutturmaya çalışacaklarsa da. İran çok da açık sözlü değil fakat İran'ın yaptığı kanunun lafzı içerisinde bulunuyor olabilir. Ve Kum şehrindeki tesisin kapılarını eksiksiz denetimlere açarlarsa, orada el altından tonlarca U-235'i üretmeleri zordur. (Denetçiler derhal farkedecektir). Ve Obama'nın 3.000 santrüfüjlük bir tesisle ilgili merakını paylaşıyorum.
Fakat hukuk ve gerçekler, Avrupa'nın ve ABD'nin İran'ın nükleer silah geliştirmemesi kararlılığından hatta Japonya seçeneğinden bile daha az önemlidir. Kum'daki bu tesis ve bildirimde gecikme, müeyyide sadağındaki güçlü politik oklardır. Putin Rusya'sının ve Hu Çin'in sert müeyyidelere sesini çıkarıp çıkarmayacağını merak edebilirsiniz şimdi.
Okuyucularımdan bazıları bu konudaki tutumumu bilmediği ve analiz ile uzmanlığı karıştırıyor göründüğü için söylemeliyim ki sıradan insanlara zarar vermeyecek şekilde yapılandırılmadığı takdirde şahsen İran'a karşı sert müeyyidelere karşıyım. Petrol devletleri müeyyideler karşı öyle pek savunmasız değillerdir. Dahası, madem ki İsrail, Hindistan ve Pakistan NPT'yi gözardı ettiklerinden dolayı zarara uğramadılar ve nükleer bombalarını geliştirdiler, İran'a karşı müeyyideler alabildiğince haksızdır. BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a karşı hareket tarzı NPT'yi mahvedecek şekildedir çünkü aklı başında herhangi bir ülke NPT'ye imza atıp sonra da kanun lafzına aykırı davranmamasına rağmen attığı imzanın, başına müeyyide işinin açılması için bahane olarak kullanılmasındansa NPT'den çekilmeyi ve İsrail tarzında, dilediğini yapmayı tercih edecektir.
Son olarak, okuyucularıma bir uyarıda bulunmak istiyorum. Mesele, Kum'daki tesisle göründüğünden daha az ilgili olabilir. Yutturmacaya karşı dikkatli olun.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı