İran, geçmiş dönemde Türkiye'ye karşı saldırgan tutumlar aldı. İş, Türk istihbarat organlarının İran Devrim Muhafızları'nın Türkiye içinde karışıklıklar çıkarmak ve terör eylemlerinde bulunmak için hayata geçirmekte kararlı olduğu bir planın varlığını su yüzüne çıkarması derecesine vardı. Peki iki ülke ilişkileri geçen dönemde bu noktaya niçin geldi?
İlk olarak bir süre önce Türk basınının yayımladığı haberlere işaret edebiliriz. Türkiye'de istihbarat ve güvenlik organları bu planı su yüzüne çıkardıklarında İran'ın Türkiye'nin NATO'ya bağlı füze kalkanı üssüne ev sahipliği yapma kararı, İran'ın kendi çıkarları için tehdit olarak gördüğü birçok bölge sorunu ve gelişmesine yönelik Türk politikaları sebebiyle Türkiye'den intikam alma eğilimiyle bu adımı düşündüğü şeklinde yorumlandı. Bu yorum tabiatıyla doğrudur.
Geçmiş yıllarda İran ile Türkiye arasında genelde iyi olan ilişkilere rağmen iki ülke arasında bölgede had safhada bir nüfuz çekişmesi olması anlayışla karşılanabilir. Her iki ülkenin bölgede emelleri var. Her biri kendisine özel sebep ve etkenlerden hareketle bölgede liderlik konumunun olmasının ve bölge konularının belirlenmesinde en büyük söze sahip olmasının uygun olacağını düşünüyor. Her iki ülke bu amacı gerçekleştirmek ve doğal olarak kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde bölgeye nüfuzlarını yaymak için stratejik ipuçları belirlediler.
Arap bölgesinin geçen yıl yaşadığı ve hâlâ yaşamaya devam ettiği gelişmeler -esasında birçok ülkenin sahne olduğu devrim ve karışıklıklar- İran ile Türkiye arasındaki bu rekabeti gördüğümüz üzere açık ve aleni siyasi bir çekişmeye dönüştürdü. Arap bölgesi, bu büyük olaylar sebebiyle henüz boyutları ve ipuçları belirmemiş tarihi dönüşüm sürecinden geçiyor.
Geçen aylarda iki ülke arasında anlaşmazlıklar baş gösterdi ve aralarında aleni bir çekişme patlak verdi. Özellikle de İran ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık, üç büyük gelişme etrafında kızıştı. Irak ve Irak'ta yaşananlar. Suriye ve olayları, Bahreyn ve Arap Körfezi'nde olan bitenler.
Irak'ta İran'ın ne yaptığı doğal olarak malum. İran, sahip olduğu bütün gücüyle destekçisi Şii güçlerin Irak yönetimine gelmesini sağladı ve Sünni güçlerin siyasi güç ve nüfuzunun olmamasına çalıştı. Amerikan işgal güçlerinin Irak'tan çekilmesi sonrası İran, çabalarını bu yönde yoğunlaştırdı. Buna karşın Türkiye'nin genel şekliyle Irak'taki Sünni güçlere daha sempatiyle bakması anlaşılır bir durum. Ancak Türkiye, çekilme sonrası Irak'ta mezhepçi bölünmeleri aşan bir yöntem izlemeye çalıştı. İran, Türkiye'nin yaptıklarını Irak'taki çıkarları için büyük tehdit olarak gördü.
Suriye de halihazırda iki ülke arasındaki çekişmenin en büyük ekseni olarak görülüyor. İran'ın Suriye rejiminin devrilmesini bölgede kendisi, projesi ve planları için büyük felaket olarak görmesi doğal. Bu yüzden İran, devrimi bastırması girişimi içinde bütün imkânlarıyla rejimi destekliyor. Buna karşın Türkiye, Suriye rejiminin devrilmesini bütün bölgede nüfuzunu yayması için kendisine benzersiz büyük bir fırsat vereceğini düşünüyor. Bu yüzden erken zamandan beri rejimi devirme ve rejimin gitmesi çağrısı yapan güçlere katılma kararı aldı.
Bahreyn ve Arap Körfezi'ndeki durum da malum. İran bütün ağırlığıyla Bahreyn'de Şii mezhepçi güçlerin arkasında durdu ve bu güçlerin gerçekleştireceği başarıyı haddizatında bütün Körfez bölgesini hedef alan İran planlarının uygulanması yolunda büyük bir adım olarak görüleceğini düşünüyor. Türkiye ise Bahreyn'deki bu mezhepçi karışıklıkları reddeden sorumlu bir tutum izledi ve ülke yönetiminin aldığı reform adımlarını destekledi.
Arap dünyasında bizlerin İran-Türkiye çekişmesine karşı net bir tutumumuz olmalı. İki ülkenin sorunlara yönelik açık tutumlarıyla örtüşmemiz veya farklı düşmemiz bir yana iki ülkenin çabasını verdiği nihai hedef kabul edilemez. Yani iki ülkenin bölge işlerinin belirlenmesinde liderlik rollerinin olması emelleri kabul edilemez. Arap bölgesinin konularını İranlılar ve Türkler değil bizler belirleriz. Bu konu oldukça önemli. Gelecek kısa dönemde bölgede beklenen İran davranışları bağlamında bu konuya dikkat çekmek gerekli. Bahreyn gazetesi Ahbar El Haliç 10 Mart 2012
Kaynak: Zaman