Milletlerarası camia denen büyük devletler İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetini durdurmak için BM Güvenlik Konseyi'nden müeyyideler ihtiva eden çeşitli kararlar çıkarmış bulunuyorlar.
Bu kararların birincisi 23 Aralık 2006 tarih ve 1737 sayılı karar. Esası, eki ve kararı alan temsilcilerin beyanları ile birlikte 14 sayfayı bulan bu kararı 24 Mart 2007 ve 1747 sayılı ikinci karar, bunu da 3 Mart 2008 ve 1803 sayılı üçüncü karar takip ediyor. Kısacası, müeyyide uygulanması istenen İran kurumları ve yetkililerin adlarının karar eklerinde yer aldığı bu kararlarla bugüne kadar Konsey, İran konusunda üç karar almış oluyor.
Müeyyideler ihtiva eden bu üç karara ilaveten bir de dördüncü karar var. Bu kararda herhangi bir müeyyide yer almıyor. 27 Eylül 2008 tarih ve 1835 sayılı bu kararın başlığı şöyle: 'Güvenlik Konseyi İran'ın uranyum zenginleştirme konusundaki daha önceki kararları yeniden teyit eder, İran'a taahhütlerine tamamen ve gecikmeksizin uyması çağrısı yapar.'
Yaklaşık bir buçuk sayfadan meydana gelen son kararın özeti, esası da aynen başlıktaki belirtildiği gibi: Konsey önceki üç kararı teyit ediyor, İran'a bunlara uyması çağrısını yapıyor, herhangi bir yeni müeyyideye yer vermiyor, İran'dan, Milletlerarası Atom Enerjisi Kurumu'nun (IAEA) taleplerini yerine getirmesini istiyor.
Bugün yürürlükte olan bu BM Güvenlik Konseyi kararlarına ilaveten bir de Amerika'nın İran'a karşı tek yanlı olarak aldığı çeşitli müeyyide kararları da var elbette. Esasen Amerika 1979 İran İslam Devrimi'nden bu yana bu ülkeye karşı çeşitli müeyyide kararları alıp duruyor.
Bu çerçevede en son geçen çarşamba günü Amerika Maliye Bakanlığı kısaca Pasdaran denen İran Devrim Muhafızları'na bağlı dört şirket ve bir Pasdaran komutanına (General Rüstem Kasemi) karşı müeyyideler yürürlüğe koymuş bulunuyor.
Bu şirketler Hatem-ül Enbiya denen Pasdaran ana şirketinin yan kuruluşları ya da şirketleri olarak biliniyor. Bunlar, Fatır Mühendislik Enstitüsü, İmansazen Mühendislik Danışmanlık Enstitüsü ve Rahab Enstitüsü. Bu şirketlerin Hatem-ül Enbiya adına madencilik ve mühendislik faaliyetleri yürüttüğü söyleniyor. Esasen Maliye Bakanlığı Hatem-ül Enbiya'ya karşı 2007 yılından bu yana müeyyide uyguluyor. Amerika'ya göre, bu kuruluş İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak tünel kazma ve inşaat faaliyetleri yürütüyor.
Maliye Bakanlığı, hem bu şirketlerin ve hem de General Rüstem Kasemi'nin mal varlıklarını dondurduğunu söylüyor. Bakanlık 2,5 yıl önce de Pasdaran şirketleri ile ilgili müeyyide kararları almıştı. Son karar bunlara ilave oluyor. Amerika, böylece hedef seçtiği Pasdaran ve bağlantılı şirketlerine baskıyı artırıp kendine göre sonuç almayı umuyor.
Amerika, ayrıca Avrupalı müttefiklerini de kapalı kapılar ardında yaptığı çeşitli müzakerelerle İran'a karşı müeyyideler uygulamaları yönünde ikna etmeye çalışıyor. Bu çerçevede bazı sonuçlar da alıyor. Mesela Alman hükümeti, doğrudan olmasa da dolaylı olarak bu konuda Amerika'ya destek veriyor. Nitekim, bu yüzden son günlerde İran'da iş yapan bazı Alman şirketleri faaliyetlerini askıya almayı düşünmeye başlamış bulunuyorlar.
Amerika, müttefikleriyle bu tür ikna faaliyetlerini yürütürken aynı zamanda İran'a karşı BM Güvenlik Konseyi'nden dördüncü müeyyide kararını çıkartabilmek için İngiltere ve Fransa ile birlikte hamle yapıyor. Bu hamlenin sonucu muhtemelen önümüzdeki ay belli olacak.
Müeyyideler konusunda İran'a gelince; İran baştan bu yana bu kararları tanımıyor, kabul etmiyor ve bunlara uymayacağını defalarca dile getirirken kendi yoluna da devam ediyor, uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçmiyor. Nitekim, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, bu hafta uranyum zenginleştirmede artık yüzde 20'yi hedeflediklerini resmen açıkladı da. İran bugüne kadar uranyumu sadece yüzde 3,5 oranında zenginleştiriyordu.
Dolayısıyla İran'ın müeyyideleri dikkate almadığı, bunların İran'ın davranışını değiştirmeye yetmediği, İran'ın bunların üstesinden bir şekilde geldiği açıkça anlaşılıyor. Ancak buna rağmen Amerika ve müttefikleri de bu konuda ısrar edip duruyorlar.
Müeyyideler sonuç getirmedi; getirmeyecek de...
Zaman