Kurucu babalar bağımsızlığımızı ilan ettiklerinde, 232 yıl sonra Birleşik Devletler'in bu kadar aşırı bir şekilde yabancı ülkelere bağımlı olacağını tahmin edemezlerdi. Pennsylvania'nın Titusville şehrinde bir kuyudan küresel petrol ekonomisinin başlangıcını işaret ederek petrolün fışkırması kabaca 90 yıl önceydi. ABD için saf bir petrol ithalatçısına dönüşmek 90 yıldan fazla bir süre aldı. Fakat cumhuriyetin yabancı petrole felaketvari bağımlılığı ta o zamandan beri büyük sıçramalarla artış gösterdi.
OPEC'in petrol ambargosunu uyguladığı 1973 yılında ABD petrol ithalatı gereksinimimizin %30'unu oluşturuyordu. Bu gün, dünyanın en az istikrarlı olan bölgesinden gelen ve oranı gittikçe büyüyen ham petrol ile birlikte petrol ithalatı ihtiyacımızın %60'ına tekabül etmektedir. Varili 145 dolardan olmak üzere benim hesabıma göre Birleşik Devletler'in, petrol ithalatına bu yıl harcadığı para, kendi savunma bütçesine ayırdığı paradan daha fazla ve bu paranın çoğu zararımızı isteyenlerin kasasına akıyor.
Petrol bağımlılığı çekici olmadığından enerji bağımsızlığından dem vurmanın kolay olduğunu düşüneceksiniz özelliklede bağımsızlık gününe denk gelen bu hafta sonunda. Fakat aslında az politika düşüncesi fazlasıyla gülünçtür. Federal hükümete petrol ve gaz endüstrilerinden tavsiyeler sunan ve özel fonların desteklediği Ulusal Petrol Konseyi tarafından 2007 yılında hazırlanan bir rapor, enerji bağımsızlığını "gerçekçi olmayan" bir şey olarak tanımlıyor. Kısmen enerji çıkarcıları tarafından desteklenen bir tink tank kuruluşunda eski bir bursiyer olan Robert Bryce tarafından son zamanlarda yayınlanan "Yalanların Kuyusu" adlı kitap enerji bağımsızlığını "tehlikeli bir hayal" olarak tanımladı. 2006 yılında Dış İlişkiler Konseyi'nin bir çalışma grubu, enerji bağımsızlığını destekleyenlerin "öngörülebilir gelecekte ulaşılamayacak bir amaca odaklanarak ulusa zarar verdiklerini" söyleyecek kadar ileri gitti.
Bunları görmezden gelin. Enerji bağımsızlığı Birleşik Devletler'in bütünüyle kendi kendine yetmek zorunda olduğu anlamına gelmiyor. En sade anlamıyla petrolü stratejik bir emtia olmaktan çıkarıp sadece satılan şeylerden bir unsur haline dönüştürerek dünya politikalarında petrolün rolünün azaltılması anlamına geliyor.
Enerji bağımsızlığı boş bir umut mudur? Kesinlikle hayır. Elektrik sektöründe yapılması gerekenler nerdeyse bitti. 1970'lerin petrol krizi sırasında hırkasının içinde Amerikalıları elektrik tasarrufuna teşvik eden başkan Jimmy Carter'ı hatırladınız mı? Elektriği petrolden bağımsızlaştırmak sadece 10 yılımızı aldı. Enerji Bakanlığı'na göre bu gün ABD elektrik tüketiminin sadece %2'si petrolden gelmektedir. Amerikan araba ve kamyonlarının aç gözlü bir şekilde petrol temelli yakıtları tıkındıkları ulaşımda benzer bir şeyi yapabilir miyiz? En azından çok farklı dört ülke—diktatörlükler ve demokrasiler benzer şekilde—bu amaca doğru çok ciddi ilerlemeler kaydediyorlar. Onların örnekliğine bakmak için zaman geçiyor.
Bu ülkelerden ilki yeterince şaşırtıcı bir şekilde İran'dır. İslami cumhuriyet çok fazla ham petrole sahip fakat onu rafine edecek kapasitesi çok düşük. Bu durum da Tahran'ı ağır bir şekilde benzin ithalatına bağımlı hale getiriyor. Ülkenin atıp tutan başkanı Mahmut Ahmedinecat, bu durumun İran'ın zayıf noktası olduğunun bütünüyle farkında ve kapsamlı bir benzin ambargosunun rejimini zayıflatacak kadar sosyal bir huzursuzluğa neden olabileceğinden endişe etmektedir.
Bu yüzden Ahmedinecat, İran'ın ulaşım sistemini benzinden bol miktarda sahip olduğu doğal gaza çevirmek için düzenlenmiş bir enerji bağımsızlığı programı ilan etti. Geçen Temmuz ayında Ahmedinecat, "eğer araçlarımızın yakıtını benzinden doğal gaza çevirebilirsek benzine artık ihtiyaç duymayacağız" dedi. Onun planı; arabaların hem benzin hem de doğal gazla çalışabilmesi için yerel araba üreticilerine "iki yakıtlı" arabalar üretmeye yönelik bir emiri, kullanılan araçların doğal gazla çalışır hale getirmek için hızlı bir programı ve İran gaz istasyonlarının her iki tür yakıtı sunabilmeleri için gereken bir uygulamayı içermektedir. Uluslararası Doğal Gazlı Araçlar Birliği'ne göre ülkenin dört bir yanında yüden fazla dönüşüm merkezi inşa edilmiş durumda: İranlılar sadece benzinle çalışan araçlarıyla bu merkezlerden herhangi birine girip yaklaşık 50 dolara tekabül eden hizmet ücretini ödeyerek birkaç saatin ardından çift yakıtlı araçlara sahip olabiliyorlar. Batı tarafından büyük oranda göz ardı edilen Ahmedinecat'ın bu planı, beş yıl veya daha az bir süre içinde İran'ın uluslar arası yaptırımlardan hemen hemen bağımsız olacağı anlamına gelmektedir.
İran hızlı bir şekilde enerji bağımsızlığına doğru giderken Brezilya zaten enerjide bağımsız durumdadır. Brezilya'nın dönüşümü çarpıcı bir dönüşümdür. 30 yıl önce ülke petrol tüketiminin %80'ini ithal ediyordu. Fakat 1973 Arap petrol ambargosundan bu yana Brezilyalılar şeker temelli etanol endüstrisine yatırım yaptılar ve elde ettikleri yakıtla çalışan bir araç filosu ürettiler. Şeker Kamışı Endüstrisi Birliği'ne (Unica) göre bu yıl Brezilya'da satılan araçların %90'ı ekstra 100 dolar bedeli olan değişken yakıt araçları olacaktır ve bu araçlar her türlü benzin ve etanol kombinasyonuyla çalışacaklardır.
Bunun Birleşik Devletler'de olamayacağını düşünen her kimse engelleyin; üretilen bu yeni araçların çoğu General Motors ve Ford tarafından yapılmaktadır. Alışılmış bir aracı değişken yakıtlı bir araca dönüştürmenin gerçekten gerektireceği şey, bir yakıt sensoru ve paslanmaz bir yakıt hattıdır.
Aynı yakıt tankı içerisinde hidrokarbon ve karbonhidratların huzurlu bir şekilde nasıl bir arada durabileceklerinin keşfi Brezilyalıların yaptıklarının tamamı değildir. Bu keşif aynı zamanda yerel petrol üretimini de arttırmaktadır. Bu çabalar sadece Brezilya'nın petrol bağımlılığı boyunduruğunu kırmadı aynı zamanda ülkenin ekonomisini hâlihazırdaki küresel petrol fiyatlarındaki darbenin acısından korudu. 2005'ten beri benzin fiyatları başka yerlerde iki katına çıktı fakat Brezilya'da fiyatlar nerdeyse donmuş durumda. Bu yıl Brezilya'da etanol benzinden daha fazla satılacaktır. Bunları duymak çok güzel. Değil mi?
Çin, Brezilya gibi benzini alternatif yakıtlarla değiştirmeye karar verdi. Fakat favori yedek yakıtın etanol olduğu ABD ve Brezilya'dan farklı olarak Çin, farklı bir alkol olan metanolü benimsedi. Çin'de birkaç eyalet halihazırda benzinlerini; alkol olarak da bilinen berrak, renksiz bir sıvı ile karıştırıyor ve buralarda şu an pek çok metanol fabrikası inşa edilmektedir. Çin otomotiv sanayi hâlihazırda metanol ile çalışabilecek değişken yakıtlı araçlar üretiyor. Çin merkezinde bulunan ve ülkenin kömürünün çoğunu üreten Shanxi eyaleti, sadece metanolle çalışan araçların eyaletin paralı otobanlarında ücretsiz seyir etmesini sağlayacak stikkırlar bile dağıttı.
Metanol ve etanol arasındaki fark sadece bir harftir (fakat İran ve Irak arasındaki fark gibidir). Her iki bio-yakıt da bizim seçenekler kutumuzda bulunmalıdır. Etanolün her galonunun metanolden daha fazla enerji bulundurduğu ve metanolden daha az aşındırıcı olduğu doğrudur. Fakat metanol daha ucuzdur ve bol üretimi çok daha kolaydır. Etanol sadece tahıl ve şeker kamışı gibi zirai ürünlerden üretilebiliyorken; metanol, doğal gazdan, kömürden, endüstriyel atıktan hatta güç santrallerindeki bacalardan geri kazanılmış karbondioksitten bile üretilebilir. Bu son yöntem sera gazı emisyonlarını düşürmenin çok şık bir yoludur.
İsrail; liderliğin, yaratıcılığın ve atılganlığın neyi başarabileceği ile ilgili dördüncü örnektir. Geçen sene, açık bir şekilde bölgenin bazı büyük petrol üreticileriyle gerilimlere sahip olan İsraili petrolden bağımsız bir ekonomiye dönüştürmek üzere tasarlanmış bir elektrikli araba girişimi başlatıldı. İsrailliler çok yakında benzinle çalışan arabalarını ülkenin her tarafında kurulmaları planlanan yüz binlerce şarj noktalarında dolduracakları pilli arabalarla değiştireceklerdir. İsrail hükümeti İsrailli araba kullanıcılarının ilgili istasyonlarda birkaç dakika içinde bataryalarını değiştireceklerini veya bataryalarını evde veya iş yerlerinde şarj edeceklerini umuyor. Projenin politik hamisi İsrailli başkan Şimon Peres, "petrol bütün zamanların en büyük problemidir—büyük bir kirletici ve terör destekçisidir" dedi. "Ondan kurtulabiliriz."
Dört ülkenin her biri için petrolün alışılmış tekelini yok etme, artık teorik bir öneri değildir. Bu, gerçekleştirdikleri bir realitedir. Fakat petrol bağımlılığımızı azaltma ihtiyacına politikacılarımızın sahte bağlılıklarından dolayı İran, Brezilya, Çin ve İsrail tarafından sunulan çözümlerden hiç biri özgürlüğün vatanında ve cesaretin evinde tetkik bile edilmemektedirler.
Olumsuzluklar listesini uzatalım. Doğal gazlı araçlar hiçbir yerde görülmüyor. Brezilya'nın şeker kamışı etanolü, Kongre'deki etanol korunmacılarının ve onların temsilcilerinin bir ikramı olarak her galon için 54 sent gibi fahiş bir ithalat vergisi yüzünden ülkede yasaklanmıştır. (İthal edilen petrole herhangi bir vergi uygulanmıyor tabi ki.) Benzer nedenlerden dolayı Birleşik Devletler'de satılan değişken yakıtlı araçlar, metanol ve diğer uygun bio-yakıtları; ucuz olmalarına, zengin bir kömür ve bio-kütle kaynaklarından üretilebilecek olmalarına rağmen pazarın dışında tutarak sadece etanol ile çalışmaları onaylanmıştır. "Elektrikli Aracı Kim Öldürdü?" adlı bir belgeselin konusu olan General Motors'un EV1'ini toplu bir şekilde ezmesinden bu yana İsrail'de sergilenen elektrikli araba çeşitleri ABD galerilerine asla bir daha dönmedi.
Ciddileşmenin zamanıdır. "Daha fazla kaz" ve "daha küçük arabalar sür" gibi politikalar, hepimizi petrol kullanır halde tutuyor. Bu politikalar en iyi ihtimalle Kuzey Kutbu Ulusal Vahşi Bölgeleri kazalım veya kazmayalım Amerika'nın konvansiyonel petrol rezervlerinin daha fazla azaldığı bir zamanda yollarda çok daha kötü bir bağımlılığı garantilerlerken daha çok uzun bir süre bizim için kendinden memnun olma halini satın alıyorlar.
Bariz hakikat, gerçek enerji bağımsızlığının sadece yakıt tercihi ve rekabet yoluyla sağlanabileceğidir. Bu rekabet (Ulaştırma Bakanlığı'na göre) kendimizi on yıllarca sürecek daha fazla petrol bağımlılığına kilitleyecek bir şekilde her yıl, ömürleri 16,8 yıl olan ve sadece petrolle çalışan 16 milyon yeni arabayı yollarımıza doldurmaya devam ettiği sürece gerçekleşmeyecektir.
Bu yüzden eski bir sözü hatırlayalım: Çukurda olduğunuz zaman kazmaya devam etmeyin. Eğer ABD'de satılan her yeni araç değişken yakıtlı bir araç olsaydı ve eğer milyonlarca Amerikalı elektrikli arabalarını kullanabilseydi benzin, pompa ve soketlerde sert bir rekabete maruz kalırdı. Dahası paramız, pek çok fakire, Afrika'da biokütle üreticisi ülkelere, Latin Amerika'ya ve cesaretimizden henüz nefret etmeyen birkaç ülkenin de bulunduğu Güney Asya'ya olduğu kadar Exxon'dan Pepco'ya Ortadoğu'dan Ortabatı Amerika'ya dönerdi. Bu bağımsızlığa giden yoldur.
Gal Luft, Küresel Güvenlik Analizi Enstitüsü'nün yönetici direktörü ve ABD enerji bağımsızlığını savunan bir iki partili ittifaklar grubu olan Amerika Özgürleştirme Koalisyonu'nun ortak kurucusudur.
Çeviren: Ali Karakuş