İran ve Batı arasında yeni bir gerilim süreci bekleniyor. Avrupa’nın İran petrol sektörüne uyguladığı ambargo zirvesine tırmanarak İslam Cumhuriyetine ağır bir yük veriyor ve ekonomisini daha önce görülmemiş sorunlarla yüz yüze getiriyor. İran, bu meydan okumaya cevap vermek ve tehditten eyleme geçmek durumunda. Batıya gelince, Tahran’ın oyunun kuralına göre oynayacağına, sıra dışı tırmandırma eylemlerine girişmeyeceğine bahse giriyor. İşin doğrusu, Ortadoğu’daki tüm krizler, İran ve Batı arasındaki nükleer ihtilafın ritmine göre hareket ediyor.
Her iki taraf da iddiasından vazgeçmek istemiyor. Aynı zamanda, her ikisi de durumu tırmandırmak istemiyor. Ancak statüskonun sürdürülmesi de muhtemel değil. Birincisi, Avrupa müeyyideleri, İranlıların müsamaha göstermelerinin beklenmeyeceği bir düzeye ulaştı. İkincisi, Tahran nükleer programında ilerleme kaydediyor ve Batının sabrı azalıyor. Bir savaş öncesi muhtemel seçenekler azalıyorsa da bir savaşın patlak vermesini sağlayacak yeterince etken de yok öyle ki taraflar bundan sakınıyorlar.
Durumun hassasiyetine rağmen, Amerikan askeri güçlerinin Körfez sularındaki emsalsiz mevcudiyeti, Washington’un İran nükleer tesislerine askeri saldırıya hazır olduğu anlamına da gelmiyor. Bu arada, Devrim Muhafızlarının icra ettiği büyük ölçekli askeri tatbikatlar da Tahran’ın askeri tırmanmadan yana olduğu anlamını taşımıyor. Bu tatbikatlar, Tahran’ın kısa bir süre içinde Hürmüz Boğazını kapatacağına işaret ediyor bile değil. Böylesi bir eylem pratik olarak savaşın başlama sinyalidir ki İran, Batının askeri saldırısının hedefi olmadığı veya petrolünü ihraç etmesi engellenmediği takdirde böyle bir şeye başvurmayacaktır. Bu zorlu durum bağlamında soru şu: Mahmud Ahmedinejad’ın bir ülkenin karşılaşabileceği en ağır müeyyideler diye nitelendirdiği Batı müeyyidelerine İran’ın muhtemel tepkileri ne olur?
İran, Batı müeyyidelerine derhal ve sonuç alıcı biçimde tepki verecekmiş gibi durmuyor. Fakat yaklaşan dönemde, müeyyideleri atlatmaya, etkilerini azaltmaya ve sonuç itibariyle de Batı politikalarına ve bölgedeki çıkarlarına azami zarar vermeye ayarlı bazı tedbirler alacaktır. Tahran’ın bu doğrultuda alabileceği tedbirler de şunlar:
Batıyla müzakereleri dondurmak, UAEK ile tüm işbirliğini durdurmak, uranyum zenginleştirmeye devam etmek ve nükleer silahların yayılmasını engelleme anlaşmasıyla ilgili ilave protokolden çekilmek.
İran petrolü için Avrupa dışındaki pazarları garantiye almak ve beklenen petrol gelir kaybını tazmin etmek amacıyla yüksek petrol fiyatlarından elde edilen (120 milyar dolarlık) rezervi kullanmak.
Bölgede ABD nüfuzunu azaltmaya amaçlı yeni bir bölgesel düzenin habercisi olarak, Moskova’yla ve diğer uluslararası aktörlerle eşgüdüm düzeyini artırmak.
Suriye rejimini titizlikle desteklemek ve Irak’taki Amerikan çıkarlarını kuşatma altına almak, bu esnada Taliban’a açılmak ve Afganistan’daki Nato kuvvetlerine karşı askeri harekâtlarını yoğunlaştırması için onu teşvik etmek.
Hürmüz Boğazı’nda askeri varlık göstermek ve boğazı kapatmadan trafiğini kontrol altına almak ve yine bu esnada Amerika’nın askeri kışkırtmalarının üstesinden gelmek üzere tam hazırlıklı olmak.
İran ve Batının süreci tırmandırması bekleniyor ancak bir savaşın patlak vermesi muhtemel değil. Herşeye karşın, iki taraf arasındaki mevcut durumun sıcak bir karşılamaya doğru seyrettiği anlamına gelmiyor bu.
Kaynak: Es Sefir
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı