İran nükleer silah programını durdurmuş olsa bile, uranyum zenginleştirmekten vazgeçmeyerek şüphe yaratıyor. Çok taraflı sisteme kafa tutup ülkeyi tecrit eden İran liderleri kendi halklarına zarar veriyor
Nükleer bir silahın üç ana öğesi vardır: atomik parçalanmaya uygun malzeme, füzenin kendisi ve malzemeyi füze için silaha dönüştürme işlemi. İran'ın nükleer programına dair Amerikan istihbaratı, Tahran'ın üçüncü öğe üzerindeki çalışmaları beklemeye aldığını belirtiyor. Öyleyse ne âlâ. Fakat İran diğer iki öğenin hâlâ peşinde ve BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) durma talebine rağmen, gözle görünür bir sivil uygulama alanı olmayan ama nükleer silah yapımında kullanılabilecek bir uranyım zenginleştirme programına devam ediyor.
İran liderleri bunu, İran halkının hakkını yiyen uluslararası camiayla bir çatışma gibi sunuyor. Biz İran'ın nükleer enerjiden faydalanmasını önlemeye çalışmıyoruz, sivil nükleer enerji sanayileri için yardım bile önerdik. Bizi endişelendiren İran'ın silahlanmaya yönelik olabilecek faaliyetleri. İran'ın buna ihtiyacı yok. Britanya, Fransa, Almanya, ABD, Rusya ve Çin nükleer yakıt taahhüdünde bulundu. Uluslararası güven, İran'ın programının bazı yönlerini neredeyse 20 yıldır saklaması ve UAEK denetçilerine istedikleri düzeyde erişim sağlanmaması nedeniyle daha da sarsılıyor. Tahran, Pakistan'ın nükleer programının ardındaki A.Q. Han'la da gizli bağlantı kurdu. İran geçmiş faaliyetlerini açığa kavuşturana ve zenginleştirme programını durdurana dek de bu güvensizlik sürecek.
Eylülde yukarıdaki ülkelerin dışişleri bakanları olarak, İran'la UAEK ve AB Dış Politika Temsilcisi Solana arasındaki ilişkilerden kasıma dek olumlu sonuç alınmazsa BM Güvenlik Konseyi'nin daha fazla ağırlık koyması için baskı yapmaya karar verdik. Şu an raporları elimizde. UAEK yine zenginleştirme faaliyetlerini durdurma çağrısı yapıyor ve 'nükleer zenginleştirme programına dair bilgisinin azaldığını' belirtiyor. Solana görüşmelerin 'hayal kırıklığı' yarattığını söyledi. Güvenlik Konseyi şimdiye dek İran'dan uluslararası kurallara uymasını isteyen üç karar aldı, ikisi yaptırım da içeriyordu. Şimdi yine bir yaptırım kararı için bastıracağız. Diş gösterilen bir diplomasiden korkmamalıyız. Yoksa çok daha kötü ihtimallerle karşı karşıya kalacağız.
Çatışmaya can atıyor değiliz. 2002'den beri uluslararası toplum İran'la sorunları diplomatik yolla çözmeye çalışıyor. Ekonomik ve siyasi işbirliği ve sivil nükleer program için yardım önerdik. Tahran bunları reddetmekle kalmayıp, Irak'taki asilere ve Afganistan'da Taliban'a yardım etti; özgürlükleri hiçe sayarak halkını da aldatıyor.
İran liderleri niye uluslararası toplumla çatışmayı seçiyor ve ortaklığı reddediyor? Bu, onların bileceği iş. Fakat bizim amacımızın düşmanca olduğu düşüncesine devam ederse, tüm İranlıların bunun yanlış olduğunu bilmesini isterim. Amacımız politikalarında değişiklik yapmaları, rejimde değil. İran hükümetini İranlılardan başka kimsenin seçme hakkı yok.
İran'ın güvenli, müreffeh olmasını, işbirliği yapmasını, saygı görmesini istiyoruz; Ortadoğu'daki stratejik konumu ve tarihi rolüne istinaden, bölgede etkili bir lider olmasını istiyoruz. Fakat hiçbir ülke Ortadoğu'da istikrarı bozma veya çok taraflı sisteme başkaldırma hayaline kapılamaz. Üçüncü yaptırım kararı ve daha sert AB yaptırımları için uğraşma nedenimiz bu. İran en büyük ülkelerden biri olma potansiyeline sahip. Halkı uluslararası camiadan sürgün edilmiş gibi muamele görmek yerine, muazzam avantajlarından faydalanabilmeli. İran liderleri ya uluslararası toplumla ilişkileri değiştirip siyasi, ekonomik ve teknolojik faydalara kucak açacak ya da daha da tecrit edilecekler. Bu seçimi sadece onlar yapabilir. Umarım en iyisini hak eden halkları için doğru seçimi yapacak kadar sağduyuları vardır.
Kaynak: Radikal