İran oturumlarda kilit mesele olmalıdır

Başkanın dışişleri ve savunma bakanlarını atamasıyla ilgili olarak Senato Dış ilişkiler Komitesi ve Silahlı Hizmetler Komitesi’nin düzenleyeceği oturumlar, bugünün huzursuz dünyasında Amerika’nın rolü hakkında geniş kapsamlı bir tartışma başlattı. Yapılacak oturumlar, İran’a karşı potansiyel bir Amerikan askeri harekâtının stratejik hikmetine dair araştırıcı keskin sorulara yol açacaktır. İsrail medyasında çıkan son haberlerde, Başkan Obama’nın Ulusal Güvenlik Konseyinin eski bir üyesinin 2013 yılı ortalarına kadar bir Amerikan saldırısı olacağı tahminine atıf yapılıyor.

İran’la savaş veya barış meselesinin bilhassa Amerikan ulusal çıkarları akılda tutularak enine boyuna ele alınması elzemdir. Başkan her ne kadar belirli bir tarih verip askeri harekât sözü vermekten maharetle sakındıysa da NPT anlaşmasına riayetiyle ilgili olarak İran’la müzakere edilmiş bir anlaşmanın yokluğu, bazı dış ve iç aşırıların Amerika’nın tek başına veya İsrail’le eşgüdüm halinde askeri harekât velvelesini kaçınılmaz olarak yoğunlaştıracaktır.

Dolayısıyla kendiliğinden ortaya çıkmış fazladan bir savaşın ABD için beş potansiyel sonucu yakın bir tetkiki hak eder.

Amerika’nın İran nükleer tesislerine saldırısı, İran halkı için tahammül/dayanma ve beşeri mâliyeti gibi neticeler dâhil, ne derece etkili olabilir?

İran’ın Amerikan çıkarlarına karşı misillemeleri ve bunların bölgesel istikrar adına neticeleri neler olabilir? Ortaya çıkacak istikrarsızlık Avrupa ve Asya ekonomileri için ne kadar hasar verici olur?

Amerikan saldırısı uluslararası standartlarda haklı kılınabilir mi? ve BM Güvenlik Konseyinin – veto güçlerine bakınca özellikle Çin ve Rusya’nın – bunu onaylaması muhtemel midir?

İsrail’in 100’den fazla nükleer silahı olduğu göz önüne alınınca, İran’ın daha kayda değer bir nükleer cephaneliğe ve kalımlı bir ikinci vuruş kabiliyetine sahip olmadan (yıllarca uzakta olan bir ihtimaldir)  İsrail’e saldıracağı savı ne derece muteberdir?

İran tehdidini etkisizleştirmek amacıyla alternatif bir Amerikan stratejik taahhüdü yanıcı bir bölgesel ortamda tek taraflı savaş başlatmaktan daha uzun soluklu ve pervalı bir düzenleme getirebilir mi?

Eldeki en iyi tahminlere göre sınırlı bir Amerikan saldırısının yalnızca geçici bir etkisi olacaktır. Mükerrer saldırılar daha etkili olacak ama sivil kayıplar yükselecektir; feci bir radyasyon salınım riski de olacaktır. İran ulusçuluğu ateşlenip, hâkim rejimin siyasi kazancı lehine Amerika’ya karşı müzmin bir nefrete dönüşecektir.

İran misilleme olarak yeni bir gerilla cephesi açarak Afganistan’ın batısındaki Amerikan kuvvetlerine hayatı daha da zorlaştırabilir. Tahran, Irak’ta tüm bölgeyi ateşe verecek patlayıcı bir şiddeti de başlatabilir; çatışmalar Suriye, Lübnan ve hatta Ürdün’e yayılabilir. ABD donanması Hürmüz Boğazını açık tutmak zorundaysa da petrol akışının sigorta mâliyetinin artması, Avrupa ve Asya ekonomileri üzerinde ters etki yaratacaktır. Her yerde Amerika suçlanacaktır.

ABD ve İsrail, Filistin’in BM üyeliği oylamasında 188 üye devletten sadece yedisinin desteğini kazanmıştı. Amerika’nın BM’deki acınacak performansına bakınca, onaylanmamış bir Amerikan saldırısının dünya çapında bir öfkeyi harekete geçireceği kolayca tahmin edilebilir. BM Genel Kurulu, Birleşik Devletleri kınarsa? Akıbet, bölgenin müzmin hengâmesine zaten bulaşmış olan bir Amerika’nın görülmedik bir uluslararası tecride düşmesidir.

Kongre, İran’a karşı askeri harekâtı savunan Ortadoğulu ve Avrupalı dostlarımızın yeni bir Ortadoğu çatışmasında kendi kanlarını akıtma konusunda çok sessiz olduklarını da not etmelidir. Düşüncesizce savaşa müracaattan faydalanacak ilk taraf, Vladimir Putin’in Rusya’sıdır ki işleri daha da kötüleştirmektedir bu. Rusya, Avrupa’ya sevkettiği petrolü istediği gibi fiyatlandırabilecek; Gürcistan ve Azerbaycan’ı tehdit etmek için elleri kolları serbest kalacaktır.

İran’la müzakere edilmiş tatminkâr bir çözüme ulaşmakta başarısız olunması, Amerika’nın başlatacağı ve İran’la sınırlı kalması muhtemel olmayan yeni bir savaşın tetikleyicisi olarak görülmemelidir. ABD için daha ihtiyatlı/temkinli ve verimli bir istikamet, İran’a acı verici müeyyideleri sürdürmek, bu esnada Amerika’nın Avrupalı ve Asyalı müttefiklerini Stalin Rusya’sının çok daha tehlikeli tehditlerinden ve son olarak da nükleer silahlı K.Kore’den koruduğu o aynı politikayı Ortadoğu’ya da uyarlamasıdır. İsrail’e veya Ortadoğu’daki her hangi bir Amerikan dostuna yönelecek bir İran askeri tehdidi, Amerika’ya yöneltilmiş gibi muamele görecek ve orantılı bir Amerikan cevabına zemin teşkil edecektir.

Bu meselelerin Dış İlişkiler Komitesi tarafından ciddi bir şekilde tartışılması, ne Amerikan halkının ne de İsrail kamuoyunun bugün tercih etmediği savaşa giden pervasız bir kısa yolun potansiyel olarak vahim bir krize verilecek en akıllıca cevap olmadığı hususunda sağlam bir ulusal fikir birliğinin ortaya çıkmasına yardım edebilir. Eski Mossad şefi Meir Dagan, İran’a saldırı hakkında “duyduğum en aptalca şey” diye açık açık söylerken haklıydı geçekten de. Neyse ki mükemmel olmasa da daha iyi bir şık var.

Kaynak: Washington Post

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın