İran Obaması'nı mı arıyor?

Önce New York Times'daki şu habere dikkat çekelim.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, dünyadaki tüm temsilciliklerine önemli bir çağrı yaptı: '4 Temmuz'daki ulusal bağımsızlık törenlerine İranlı diplomatları da davet edin.'

İran tarafı, resmi davet geldiği zaman değerlendirme yapacağını açıkladı.

İran seçimlerine birkaç gün kala yapılan bu hamle kuşkusuz çok dikkat çekici. ABD ve İran arasında bilek güreşinden satranca doğru evrilen çekişmede, İran'daki yeni devlet başkanının kim olacağının ne kadar önemsendiğini de ortaya koyuyor. Başka bir ifadeyle Obamalı Amerika, İran'a seçim sonrasında yeni diyalog kapıları açabileceğinin sinyalini gönderiyor.

* * *

İran, siyaseti sadece kendi sınırları içinde kabullenmeyen, uluslararası şartları dikkate alarak politik aktörler üreten bir ülke. Sözgelimi iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Muhammed Hatemi'nin gülümseyen yüzü ile hem 'reform' tartışmalarını kontrol altında tutmayı, hem de dünyanın kendi üzerindeki baskısını azaltmayı başardı.

Ardından sahneye Mahmud Ahmedinecad gibi daha sert bir aktör çıktı. Tahran, bir yandan nükleer programını devam ettirip, sıkı bir pazarlık unsuru olarak masada tuttu. Diğer yandan Afganistan'dan Filistin'e, Lübnan'dan Irak'a kadar geniş bir alanda hayli sonuç alıcı bir dış politika izledi. Ahmedinecad, halkın, özellikle de yoksulların içinden gelen duruşu ile iç dengeleri daha rahat taşıyarak, bir anlamda dış politikanın da önünü açtı.

Sonuç itibarıyla Bush döneminde bizleri 'ABD veya İsrail, bugün yarın İran'a saldıracak' eşiğinde bekleten gergin konuların hepsi hali hazırda varlığını koruyor. Ama sorunların nasıl konuşulacağı konusunda iki tarafın da yeni bir dil oluşturduğu çok açık.

Irak'ı kendi savunma hattı olarak kullanan İran, benzer bir hamleyi Afganistan üzerinde de gerçekleştirdi. Sonuç; Irak ve Afganistan'ın geleceği hakkında Washington ve Tahran arasında adı konulmayan güçlü bir diplomatik trafik başladı. Dünya bu diyalogun nasıl bir sonuç üreteceğini henüz tam olarak kestiremiyor.

* * *

Obama'nın sahneye çıkışının ardından İran başlığı altında merak ettiğim bir tek konu var.

Obama'nın gülümseyen yüzüne İran hangi aktörle cevap verecek.

Bu sorunun cevabını İran'ın ne kadar ciddiye aldığının en önemli göstergesi, seçimlerde ilk kez adayların ekran karşısında bu denli kapsamlı tartışmalarla halkın önüne çıkması. Kimin seçildiğinden çok, nasıl seçildiği, İran'ın yakın gelecekteki seyri hakkında bize fikir verebilir.

Diğer yandan seçimleri 'İran kendi Obaması'nı mı arıyor?' şeklinde görenler de var.

Seçimin güçlü adaylarından Mir Hüseyin Musevi'ye, en azından Batı medyasında böyle bir anlam yükleme eğiliminde olanlar var. Bunun fazla magazinel bir yaklaşım olması bir yana, İran gerçeğini ne kadar yansıttığı da kuşkulu. Çünkü bu ülkenin dış politikasını yönlendiren çok daha güçlü aktörler bulunuyor. En başta dini liderlik makamı olmak üzere sistemi elinde tutan bu güçleri dikkate almadan İran hakkında konuşmak her zaman yanıltıcı oluyor.

* * *

İran, yakın tarihinin en heyecanlı ve muhtemelen katılımı yüksek olacak seçimine hazırlanıyor. Yarın da mevcut adaylar üzerinden seçimleri ve bölgemize muhtemel etkilerini konuşalım.

Çünkü bu seçim, pek farkında olmasak da Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.

Kaynak: Star