İran nükleerleri mi? Tasalanmayın

Geçmiş aylar, Amerika ve İsrail’in İran nükleer faaliyetlerine en iyi cevap verme yolu üzerinde hararetli tartışmalara şahit oldu. ABD, AB ve İran müzakere masasına dönmüş olsalar da bâriz bir kriz hissi gitgide belirginleşiyor.

Böyle olmamalı. İşin aslı, yenişememenin muhtemel en iyi sonucu galiba nükleer silahlı bir İran olacaktır ki Ortadoğu’ya istikrarı iade etmesi en muhtemel olan yine bu sonuçtur.

İran nükleer programı üzerindeki kriz üç şekilde neticelenebilir. İlki, müeyyidelerin eşlik ettiği diplomasi, İran’ı nükleer silah peşinde koşmaktan caydırmaya ikna edebilir. Fakat bu muhtemel değil: tarihi kayıtlar göstermektedir ki nükleer silah edinmeye azimli bir ülke bu kararından nâdiren vazgeçirilebilir. Örneğin sayısız müeyyide turlarına ve BM Güvenlik Konseyi kararına rağmen nükleer silah üretmeyi başaran Kuzey Kore. Tahran, güvenliğinin nükleer silah edinmeye bağlı olduğuna hükmetmişse, müeyyidelerin onun fikrini değiştirmesine ihtimal yoktur.

İkinci muhtemel sonuç İran’ın, işi nükleer silah testine vardırmayıp nükleere çıkış yeteneğini yani bombayı hızla imâl edip testini gerçekleştirme kapasitesini geliştirmesidir. Bu çeşit bir yetenek İranlı yöneticilerin, bir atom bombasına sahip olmanın (daha fazla güvenlik gibi) tüm faydalarını (uluslararası tecrit ve kınama gibi) hiçbir dezavantaj olmaksızın devşirebileceklerine dair İran’daki sertlik yanlılarına güvence vermek gibi ülke içi siyasi ihtiyaçlarını tatmin edebilir.  

İsrail’i tekrar düşünmek

Ancak İsrail, İran’ın tek başına uranyum zenginleştirme yeteneğini bile kabul edilemez bir tehdit olarak gördüğünü açık kıldı. İsrail, İran nükleer programını bozmak için sabotaj ve suikast gibi tehlikeli çabalara devam edeceğe benziyor ki İsrail’in bu çabaların İran’ı, nükleere çıkış yeteneğinin  yetersiz bir caydırıcı olduğuna, aradığı güvenliğin sadece ve sadece nükleer silahta olduğuna hükmetmeye yöneltebilecektir.

Muhtemel üçüncü netice, İran’ın seyrini sürdürmesi ve nükleer silah testi yaparak alenen nükleer silahlanmaya gitmesidir. Amerikalı ve İsrailli yetkililer, nükleer bir İran’ın İsrail’e karşı varoluşsal tehdit olduğunu savunarak bu neticenin kabul edilemez olduğunu beyan ettiler. Bir ülke ne zaman nükleer silah geliştirse çileden çıkmış büyük güçler de böylesi bir dil kullanır. Ancak ne zaman bir ülke nükleer klübün yolunu tutsa, klübün diğer üyeleri muhakkak yönlerini değiştirmiş ve bununla yaşamaya karar vermişlerdir. Doğrusu, daha yeni nükleer silaha kavuşmuş ülkeler, askeri güç dengesizliklerini azaltmak sûretiyle daha az değil daha fazla bölgesel ve uluslararası istikrar üretirler.

İsrail’in bölgedeki nükleer tekeli, kırk yıldır bahse değer bir dayanıklılığı ispatlamıştır, nicedir Ortadoğu’da istikrarsızlığa benzin dökmektedir. Tek başına, dengelenmemiş nükleer bir devlet dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur. Bu krize en büyük katkıyı İran’ın nükleer silaha sahip olma arzusu değil İsrail’in nükleer cephaneliği yapmaktadır. Neticede güç, dengelenmek ister.

Devletlerin uluslararası sistemde nasıl hareket ettiklerine dair esaslı yanlış anlamalardan dolayı nükleer İran tehlikesi muazzam şekilde abartıldı.

Başlıca kaygılardan biri, İran rejiminin doğası gereği irrasyonel olduğudur. İran’ın bu şekilde tasvir edilmesi, Amerikalı ve İsrailli yetkililerin nükleer caydırıcılık mantığının buraya uygun düşmediğini savunmalarına imkân verdi; [deniliyor ki] İran nükleer silah edindiği takdirde, İslam Cumhuriyeti’nin aziz bildiği ne varsa hepsini yıkacak ezici bir tepki riskini göze alarak, İsrail’e ilk vuruşu yapmaktan çekinmeyecektir.

İran’ın niyetlerinden emin olmak imkânsız ise de İran’ın nükleer silah arzusu güvenliğini pekiştirmek içindir saldırı yeteneklerini artırmak için değil. İran müzakereler sırasında uzlaşmaz ve müeyyideler karşısında cüretkâr olabilir fakat yine de kendi emniyetini güvenceye almak üzere hareket etmektedir.

Ancak gelin görün ki İran’ın rasyonel olduğunu kabul eden bazı gözlemciler ve politikacılar bile nükleer silahın İran’ı cesaretlendirmesinden, Tahran’a kalkan olup daha saldırgan tutum sergilemesine ve teröre sağladığı desteği artırmasına imkân vermesinden endişe ediyorlar. Bu endişelerin sorunu, 1945’e kadar geriye giden nükleer silahlı her bir devletin siciliyle çelişiyor olmasıdır. Tarih göstermektedir ki devletler nükleer silaha sahip olduklarında kendilerini gitgide savunmasız hisseder ve nükleer silahlarının, büyük güçler nazarında onları potansiyel hedef haline getirdiğini birdenbire keskin bir şekilde fark ederler. Bu farkındalık, nükleer silahlı devletlerin küstah ve saldırgan olma cesaretlerini kırar. Örneğin Maocu Çin 1964’te nükleer silah edindikten sonra daha az kavgacı olmuştu.

Müeyyideleri bırak

Çığırtkanlığı yapılan bir diğer endişe ise İran’ın nükleer bombaya sahip olması durumunda bölgedeki diğer devletlerin aynı şeyi yapmaları, Ortadoğu’da nükleer silahlanma yarışının başlamasıdır. Ancak nükleer çağ 70 yaşına girmiştir ve nükleer silahların yayılması korkularının temelsiz olduğu görülmüştür. İsrail 1960’larda nükleer silah edindiğinde komşularının birçoğuyla savaş halindeydi. Eğer atom bombasına sahip İsrail silahlanma yarışı başlatmadıysa, nükleer silahlı İran’ın başlatması için bir neden yoktur.

Bu nedenlerden dolayı, ABD ve müttefikleri İran’ın nükleer silah geliştirmesini önlemek adına böylesi zahmetlere girmemelidirler. Diplomasi yoluna devam etmeli zira açık iletişim hatları, Batılı ülkelere nükleer İran’la birlikte yaşayabilme hususunda kendilerini daha iyi hissettirecektir. Bu arada, İran üzerindeki müeyyideler sonlandırılabilir: Müeyyideler, amaca hizmet etmekten ziyâde, öncelikle sıradan İranlılara zarar vermektedir.

En önemlisidir, dünyadaki politikacılar ve vatandaşlar nükleer yeteneklerin ortaya çıktığı yerde istikrarın da ortaya çıktığı gerçeğini düşünerek rahatlayabilirler. Söz konusu olan nükleer silahlar olduğunda, her zaman olduğu gibi bugün de daha fazlası daha iyidir.

Yazar hakkında: Uluslararası İlişkiler teorisyeni; Saltzman Savaş ve Barış Çalışmaları Enstitüsü kıdemli araştırmacılarından. Makalenin tamamı Foreign Affairs dergisinin Temmuz-Ağustos sayısında yayınlanacaktır.

Kaynak: USA Today

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın