BM ırkçılık konferansında Ahmedinecad konuşurken salonu terk eden Batılı diplomatlar, Ortadoğu'daki 'Batı bize karşı' hissiyatını artırmış oldular. İran cumhurbaşkanı tirad atmak için yanlış bir zemin seçse de, bütün bölge halkı için konuştuğu gibi bazı doğru şeyler de söyledi.
Batılı diplomatların büyümesi ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedicenad'a yönelik bu çocuksu oyunlardan vazgeçmesi zamanı gelmedi mi? İran lideri var diye konferansları boykot ederek ve söylediklerinden dolayı çıkıp giderek oynanan bu oyun, Ahmedinecad'ın egosunu şişirmekten, ülkesindeki destek oranlarını fişeklemekten ve İran'ın varlığına yönelik en ölümcül tehdit olduğunu kanıtlamak için yanıp tutuşan İsrail'in değirmenine su taşımaktan başka işe yaramıyor.
Berlusconi ve Sarkozy varken...
Doğru, İran cumhurbaşkanı dünyanın en çekici şahsiyeti değil. Söylediği bazı sözler kesinlikle kavgacı. Fakat şu an için piyasadaki en saldırgan lider olduğu da hiç söylenemez. İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi kadınlar ve seks hakkında zırvalarken, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy muadili liderlerin kalitelerinden Müslümanların uygar ülkelere katılmaya uygun olmadığına kadar her konuda atıp tutarken ve Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski eşcinseller hakkında ileri geri konuşurken, halkın karşısına çıkmasına izin verilmemesi gereken liderler konusunda Avrupa'ya şampiyonluk madalyası takılabilir.
Ahmedinecad'ın Cenevre'deki BM ırkçılıkla mücadele konferansında yaptığı konuşmayı okuyun; şaşıracak pek az şey bulur ve belli noktalarda hemfikir de olursunuz. Emperyalist güçlerin sömürge ve köle ticareti döneminde yaptıklarına dair suçlamaları bugün eğitim müfredatında bol bol yer alıyor. Ekonomik krizin Batı'dan kaynaklanması, fakat en fazla gelişmekte olan dünyanın masumlarını vurmasıyla ilgili kızgınlığı, salondaki delegelerin büyük kısmından onay alacak nitelikteydi ve aldı da.
Ancak Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin eteklerini toplayıp Ahmedinecad konuşurken salondan çıkmasına yol açan mevzu bu değildi. Britanya'nın Cenevre'deki BM Daimi Temsilcisi Peter Gooderham,
sonrasında söyledikleriyle oyunu açık ediyordu: "Cumhurbaşkanı Ahmedinecad İsrail hakkında konuşmaya başlar başlamaz, bu çıkmamız için ipucu oldu. Önceden bu tür bir söylemle karşışmamız halinde en ufak bir müsamaha göstermeyeceğimiz konusunda anlaşmıştık." Britanyalı elçi, İran liderinin anti-Semitizmden suçlu olduğunu eklemeyi de ihmal etmedi.
Irkçılık suçlaması haksız değil
Söylediklerini dinlemek için beklemediğiniz bir adamı nasıl olup da anti-Semitizmle suçlayabildiğiniz, Britanya Dışişleri'nin kuşkusuz ki diplomatlarını yanıt vermeleri için eğittiği sorulardan biri. Peki ya bizim temsilcimiz bu noktada temel olarak ne demeye çalışıyor? İsrail'in uluslararası tartışmalardan muaf tutulduğunu mu ima ediyor? İsrail'e dair en ufak bir ima, Batılı hükümetlerin anti-Semitizm'le ilişkilendirdiği bir şey mi? Aslında Ahmedinecad'ın konuşması, tam manasıyla anti-Semitik değildi.
Konuşmasının hiçbir yerinde, sık sık alıntılanan o cümleyi ("İsrail haritadan silinmelidir") zikretmedi. Hiçbir yerde 'Yahudiler' kelimesini kullanmadı, sadece 'Siyonistlerden' söz etti ve sonrasında spesifik olarak İsrailli bir bağlam kullandı. Kötü şöhretli Holokost inkârını da yinelemedi.
Bunun yerine, mazisi eskiye dayanan şu Ortadoğu ithamını ortaya attı: İsrail Batı tarafından, kendi soykırım suçundan kurtulmak için yerel halka dayatılan bir yabancıydı; Batı politikalarında etkili olan Siyonistler tarafından destekleniyordu ve Filistinlilere karşı ırkçı politikalar uyguluyordu. Bu sözleri saldırgan veya aşırı bulabilirsiniz, fakat Müslüman dünyadaki standart görüş tam da bu. Batı'nın İsrail'e desteği bir komplo olarak görülüyor ve bu bir önyargıdan ibaret değil. Bugünlerde Batılı akademisyenlerin İsrail yanlısı lobinin ABD'de cürmünün çok ötesinde bir nüfuzu olduğunu öne süren kitaplar yazıyor. Cenevre'deki salonun terk edilmesi, hiçbir şey yapmadıysa bile, bu iddiayı kanıtladı.
İsrail'i ırkçı bir devlet olmakla suçlamak da aşırıya gitmek sayılmaz. Dünyada kendisini ve göçmenlerini ırk temelinde tanımlayan yegâne ülkenin İsrail olduğu göz önüne alınırsa, adil bir yorum olarak görülebilir. Ve bu kurucu ilkenin İsrail'in İsralli olmayanlara ırkçı tutumlar takınmasına yol açtığı konusunda kuşkunuz varsa, kafanızın netleşmesi için yeni Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın yorumlarını okumanız yeter.
Kendi seçmenine oynuyordu
Elbette Ahmedinecad ülke içindeki seçmene oynuyordu. Ülke içi ekonomik gidişatın zayıflattığı bir dönemde yeni bir seçimle yüz yüze olan bir siyasetçi o. Eğitimli sınıfın büyük bölümü, ülkesi tel tel dökülürken dünya sahnesinde şov yapan Ahmedinecad'dan bıkmış durumda. Ve elbette muhabbeti ve dostluğu artırma niyetindeki bu tür uluslararası konferanslar, böyle tiradlar atmak için en uygun zeminler değil.
Fakat Ahmedinecad bu meselelerde, sadece İran'ın değil bölgenin çoğunluğu adına konuşuyor. Bu görüşlere kulak vermemekle, olsa olsa bu insanların öfkesini ve Batı dünyasının kendilerine karşı olduğu hissiyatını çoğaltırsınız. Bu hafta nane molla temsilcilerinizin başardığı tam da bu. (23 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal