Bu yılın sona ermesi ve süper güçlerin belirlediği sürenin dolmasıyla birlikte, 2010'da İran'la ekonomik ve siyasi çatışma tırmanacak gibi görünüyor. Gerçi Batı'nın yaptırımları artırması için Rusya ve Çin'le bir diplomasi savaşı gerekecek. Fakat yeni yıl, eğer İsrail de İran'ın nükleer tesislerini bombalama tehdidini hayata geçirmeye karar verirse, kapsamlı bir silahlı çekişmenin patlak vermesi yönünde büyük bir tehlike içeriyor.
Böyle bir adım bölgede yıkıcı yansımalara yol açacaktır. Fakat en karamsar nokta, İran'ın dünyayı kendisiyle çatışmaya sürüklemesi. Tahran diyaloğu başarısız kılacak adımlar atıp krizlere giriyor. İranlı yetkililer, Batı'nın diyalog önerisinin sadece ülkelerinin ağırlığının, çıkarlarının ve bölgesel rolünün tanınmasıyla ilgili kısmını baz alıyor; yükümlülüklerini ve uymaları gereken uluslararası yasaları ihmal ediyorlar. İranlı yetkililer denklemdeki en güçlü tarafın kendileri olduğunu, ödün vermeden şartlarını dayatabileceklerini düşünüyor.
Tahran füze denemeleriyle, nükleer bomba üretmek için deneme yaptığına dair sağlam bilgilerle, uranyumu ülke dışında zenginleştirmesi önerisine yanıt vermeyi ağırdan almasıyla, Holokost'u yalanlayan açıklamalarıyla ve Yemen, Gazze ve Güney Lübnan'daki bölgesel cephelere daimi katılımıyla hayali bir dünyada yaşadığı mesajı veriyor.
Amerikalılar ve Avrupalılar şu ana dek sakin kalmayı tercih etti ve Tahran'ın tahriklerine yanıt vermedi. Ancak ABD ve Avrupa'nın yaklaşık bir yıl önce diyalog elini uzattığı İran kendisi adına çizmeye çalıştığı imajdan çok farklı. Zira seçim krizi iç şartların kırılganlığını ortaya çıkardı, rejimin 'tek vücut' olduğu hurafesi ortadan kalktı ve Tahran'ın dış çatışmaları tutuşturarak kendi içişlerini çözmekten kaçma yöntemi herkesçe görüldü.
Tahran içişlerine de dış dünyaya da aynı açıdan yaklaşıyor: Gerçekleri atlıyor veya gizliyor, ihanet suçlamalarında bulunuyor, hakları açıkça inkâr ediyor, şahsi olanla geneli birbirine karıştırıyor, kurban rolü oynuyor, boş söylemler kullanıyor ve komplo teorileri yayıyor. İran'ın bu üslubu dostla düşmanı birbirinden ayıramadığı ve herşeyi aynı sepete koyduğu anlamına geliyor. Böyle yaparak kendi başına çorap örmesiyse ironik. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 17 Aralık 2009)
Kaynak: Radikal