İran-ABD barışı mümkün

Acaba İran’la ABD arasında bir ‘büyük anlaşma’ yapılması gerçekten gündemde mi? Yanıt, kültürel ve sosyolojik açından güçlü bir ‘evet’. Zira İranlılar ve Amerikalılar, kendilerini bazen düşman değil kardeş kılan bir özelliği taşıyorlar: Şiddetli pragmatizm. Bu eğilimin iki taraftaki kökleri tamamen farklı olsa da durum bu. İran’ın pragramatizmi önce büyük Fars imparatorluğunun, ardından da İslam geleneği deneyimlerinin ürünü. Amerikalılar açısındansa, anlaşmalar, çözümler ve maddi çıkarlar temelinde kendi uluslarını inşa etmelerinin sonucu.

Ne var ki, köklerdeki bu farklılık iki pragmatistin arasındaki ‘sevgi’yi de bozmuyor. İranlılar da Amerikalılar da bu durumu modern tarihlerinde kanıtladı. İran ulusal ve jeo-siyasi çıkarlarına uygun olduğunda, ‘Büyük Şeytan’a duyduğu şiddetli ideolojik düşmanlığı şaşırtıcı bir biçimde halı altına gizleyebiliyor. İran Afganistan savaşını destekledi ve Irak işgalinde de işbirliği yaptı. Ardından Irak politikaları çerçevesinde ‘Büyük Şeytan’la aynı yatakta uyumayı da kabul etti.

Başka kaçış yolu kalmadı
Ne var ki, İran’ın pragmatizmi hayal gücü-nün sınırlarını aşan Amerikan pragmatizmiyle karşılaştırılamaz bile. Zira bütün dünya aşırılıkçı kapitalist ABD’yle aşırılıkçı komünist Sovyetler Birliği arasında ilişki kurulmasını uzak görürken, ABD başkanı Theodore Roosevelt, Sovyet lideri Joseph Stalin’le zirve yaparak herkesi şaşırtmıştı. Yalta Konferansı sadece ilişkileri değil, yerkürenin iki ülke arasındaki paylaşımını da derinleştirmişti.

Eski ABD başkanı Richard Nixon da, Hindistan’daki Amerikan gerilemesinin dünya liderliğinin Çinliler, Sovyetler ve Avrupalılara geçme tehdidini içerdiğini hissedince Pekin’e gitmekte tereddüt etmemişti. Nixon, Çin-Sovyet bağının çözülmesi karşılığı Çin’e büyük ödünler vermişti. Amerikalıların bu pragmatist darbeleri vurmak için izlediği kural şu: İşler ‘stratejik trajedi’ noktasına vardığında, bu trajediyi mümkün olan her araçla kırmaya çalışmaktan kaçış yoktur.

Peki Washington Tahran’la çekişmesinde ‘stratejik trajedi’ sürecine geldi mi? ABD yönetiminde azımsanamayacak bir grup böyle düşünüyor. Bu gruba göre, bütün İran’ı kapsamayacak bir askeri işgal, Körfez ve Ortadoğu’nun diğer bölgelerindeki Amerikan çıkarlarına olumsuzluk yansıyacak. Bu grup aynı zamanda, Çin ve Rusya’nın katılmayacağı ekonomik yaptırımların İran’ın doğalgaz ve benzin satışlarını da kapsasa bile fayda vermeyeceğini düşünüyor. Zira Pekin’in, Moskova’nın ve bazı Arap ülkelerinin kapıları açık kaldığı sürece İran yaşamını sürdürme imkânını bulacaktır. Bu da işlerin fiilen ‘stratejik trajedi’ sürecine gireceği anlamına geliyor. Özellikle de askeri seçenek nihai olarak rafa kaldırıldığında...

Peki çözüm ne? Bu gruba göre çözüm geçmişte Roosevelt ve Nixon’ın yaptığının aynısı, yani Başkan Barack Obama’nın hali hazırdaki ‘stratejik trajedi’nin kırılmasına yol açacak büyük bir anlaşma imzalamak için Tahran’a gitmesi. Peki böyle bir durumda ‘düşünülemeyeni düşünmek’ üzerine kurulu bu çözümün yapısı ve gerçek hedefleri ne olacaktır? (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 14 Mart 2010)

Kaynak: Radikal