Irak?taki bulanık sular ve ?Çıkar Şaşırması?

Irak?ta sorun, son haftalarda özellikle çözümün kaçınılmaz bir gereği imişçesine dillendirilen ?İran?ın önünün kesilmesiyle hallolabilecek? türden bir siyasi nüfuz sorunu olmaktan çoktan çıktı. Irak artık, sadece ülke içi dinamiklerin mücadele verdiği bir alan olmadığı gibi tek başına Iraklıları ilgilendiren bir konu da değil. ?Şii ekseni? söylemi ile oluşturulmuş olan medya operasyonu, tam karşısında Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır ve Türkiye gibi bölge ülkelerinin başını çektiği ?Sünni ekseni? oluşturmakta gecikmedi. Şimdilerde, Müslümanlar arasında yaşanacak bir ?medeniyet içi? çatışma senaryosundan medet uman Batılılar, ?medeniyetler arası çatışma? perspektifinin kendilerine önemli bir çıkar sağlamadığını çok iyi görüyorlar. Bu yönüyle, Irak?la birlikte İslam dünyası içinde ciddi bir çatlak oluşturmayı başarmış olmaları, tüm geleceğimizi tehdit eden bir musibet olarak daha kötü bir kangrenin habercisi gibi. Bölgede İran aleyhine oluşan hava birçok bölge ülkesinin haklı korkularını yansıtırken, Irak?ta başlayan Şii nüfuzu Sünni tepkileri besliyor da olabilir. Ancak bölgesel hesaplar açısından daha dikkatli okunduğunda yaşanan sürecin küresel çapta kurulan tuzaklardan bağımsız düşünülmemesi gerektiği ortada. Zira soruna sadece Şii-Sünni gerilimi teşhisi koyarak yaklaşmak, bizi bu küresel hesapları anlamaktan uzaklaştırıyor. Soruna ?İran ve diğerleri? açısından bakmak da çözüme hizmet etmekten çok uzak. Bu yüzden; Irak?ta zaten yolunda gitmeyen işler daha da kötüleşirken Amerika?nın İran?a yönelik olası saldırı tehditleri ve körfez bölgesine yığınağını nasıl yorumlamak gerektiği sorusu, sadece Irak?ın değil tüm bölgenin geleceğini ilgilendiren hayati bir unsur. İran?ı savunmak eskiden anlaşıldığı şekliyle artık ?İslam?ı savunmak?la eş anlamlı olmadığı gibi, bölgedeki Arap ülkelerinin her hareketini bir şekilde Amerikan İslam?ının operasyonu olarak görmek de çoktan demode olmuş bir yaklaşım. Eski klişe yaklaşımlarla Irak sonrası durumu yorumlamaya çalışmak, sürüklendiğimiz gergin süreci pekiştirme dışında bir rol oynamıyor. Gelişmelere bakılırsa Amerika?daki yeni muhafazakâr kadrolar, İran?a yönelik olası hava operasyonları için bahane bulmanın ötesinde, Ortadoğu?yu bir daha kendi ayakları üzerinde duramayacak biçimde parçalama yolunda nihai darbeye hazırlanıyorlar. Irak?ta yaşananlara küresel, bölgesel ve Irak yereli düzlemlerinde bakılacak olursa farklı sonuçlar alınabileceği gibi, durulan yerin Sünni yada Şii tezlere yakınlığına göre de farklı yorumlar olacaktır. O sebeple büyük bir enformasyon kirlenmesi ile karşı karşıya bulunan beyinlerimizin Irak?ta yaşananlar özelinden yola çıkarak bir takım genellemeler yapması ne derece riskli ise, savaş ağaları, siyasi gruplar, işgal güçleri ve bölge ülkelerinin tüm bu çatışmalar içindeki çirkin rollerini göz önünde bulundurmadan salt ?mezhebi? açıdan yorumlar getirmeye çalışmak bir o kadar risklidir. Bu yönüyle, Irak?tan gelen haberleri okurken, çok dikkatli bir süzgeçten geçirmek gerekiyor. Propaganda ile gerçeği ayırt etmek çoğu zaman imkansız hale geliyor. Irak?ta dökülen masum kanlarını ?kutsal mücadelenin bir parçası? olarak görmek, genel tabloya gözlerimizi kapattığımızda kimilerine makul gelebilir. Aynı şekilde, Lübnan?da ya da Filistin?de rakip grupları birbirine karşı kışkırtan aynı bölgesel aktörlerin, genel hesapları yerel aktörlerce ?cihad?ın bir parçası olarak da zannedilebilir. Ama şu bir gerçek ki, Amerikan ve İngiliz çetelerini Ortadoğu?nun başına bela edenler yine bölgenin kendi aktörleri. Batılıların ?böl, parçala, yut? siyasetlerinin komuta edildiği yerler yine bölgenin bizzat kendi ülkeleri. İran?ın nüfuzundan dem vurup Şiilerin işbirlikçi pozisyonunu haklı olarak eleştirenler, işgalci Amerikan güçlerinin Sünni Katar ve Kuveyt yönetimlerinin himayesinde Irak?ı işgal ettiği gerçeğini aynı şekilde dillendirip olayın bir Şii ya da Sünnilik sorunu olmaktan öte, ?grupsal çıkarları önceleme?, ?kafire güvendiği kadar birbirine güvenmeme? sorunu olduğunu gündeme getirmeli. Dolayısıyla olay, Amerika ile mücadele edip etmeme, bu mücadele zemininde bir ittifak kurup kuramama sorunudur. Bunun ötesinde Irak?ta Amerika ile mücadele ediyor görünen herkesin aslında başka odaklara hizmet ediyor olmadığının garantisi de yok. Irak?ta mevcut çıkmaz durum, Iraklıların kendi arasında yaşanan bir gerilimin çok ötesinde, bölge ülkelerinin Batılılarla kurduğu çirkin çıkar birliğinin bir yansıması. Irak?taki gruplar ise -öyle ya da böyle- bu çıkar hesaplarında giderek artan oranda edilgenleşerek figüran olma rolüne çevriliyor. Bu çıkar birliğinde İran yönetimi, Rusya ve Çin?den medet umarken, Arap ülkeleri ise Amerika ve diğer Batılı ülkelere yaslanıyor. Nitelik olarak birbirinden farklı olmayan bu ?çıkar şaşkınlığı? İslam dünyasındaki çatlağı büyütürken, yerel hegemonların gerekçelerini sağlamlaştırmak için ?mezhebi-dini? bir renge boyanıyor. Yani Suudi Arabistan?ın Amerika ile işbirliği ne kadar çirkin bir politika ise, İran?ın Rusya ve Çin ile yaptığı farklı bir şey değil. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı imparatorluğu Almanya ile ittifak yaparken, Arap ülkeleri de İngilizlerle müttefik idi. Savaş, aslında Almanya ve İngiltere?nin emperyalist savaşıydı ama Türkler ve Araplar karşı cephelerde birbirlerine karşı ?cihad? ediyordu. Birçok cephede Müslümanlar birbirlerine karşı farkında olarak ya da olmayarak savaştı ve yüz binlercesinin kanı heder oldu. Sonuçta imparatorluk dağıldı yerine, her biri emperyalistlerin oyuncağı olan 20?den fazla devlet kuruldu. Bugün Irak?ta yaşadıklarımız geçmiştekinden farklı değil. Iraklılar için birbirlerini katletme; kutsal mücadelelerinin bir parçası olarak görülüp ?nasibi ve Rafızileri? yok etme amaçlı lanse edilebilir. Ama Şii ve Sünni grupların bugün Irak?ta verdikleri mücadelenin salt siyasal bir mevzi savaşı olduğunu görerek, üzerinde iğreti olarak duran kutsallık örtüsünü sıyırmamız gerekiyor. Irak?taki gruplar; cahil, taassup sahibi, evrensel düşünmekten uzak, kendi çıkarlarını ümmet çıkarı olarak lanse etmede gösterdikleri beceriyi aralarında uzlaşmada gösteremeyen basiretsiz insanlar olmaya razı görünüyorlar. Kendi haklılıklarının propagandası için iki taraf da yalan yanlış bir sürü bilgi ile çevre ülkeleri harekete geçirirken, Amerikan işgal güçleri işini görmeye devam ediyor. Unutmayalım ortada bir işgal var ve her şey bu işgalle birlikte başladı. Onlar giderse Iraklıların kendi aralarında bir uzlaşma bulmaları daha kolay olacak.

-