Irak'ta petrol, su ve ateş

Irak'ta her yerde suyun ve ateşin yanında petrol var. Bilindiği üzere petrolü su ile karıştırmak imkânsızdır. Ancak ateşe petrol dökmek, felakete götürecek olsa bile Irak'ta zor değil.

2003 yılından beri kendilerini koruyan ABD güçleri Irak'tan çekildikten sonra siyasetçiler, hangi yolla olursa olsun iktidarda kalabilmek için Irak toplumundaki unsurlar arasında fitne çıkararak yangına körükle gitmekten çekinmiyorlar.

Bu hizipçilik sayesinde şimdiki liderler yönetimi ellerinde tutacaklarını sanıyorlar. 2006 yılında Irak'ta geniş kapsamlı olarak düzensizlik ve kargaşa çıktığında mezhep ayrılığını öne çıkardılar. Aynı yılın 22 Şubat sabahı başkente sadece 100 km uzaklıkta olan Samarra kentinde İmameyn türbesinde bir patlama meydana geldi. Patlamadan birkaç saat sonra Bağdat'ta ve diğer bölgelerde birçok grup, camilerin imam ve hatiplerini öldürmek için sokaklara çıktı.

Olayların olduğu sırada televizyonlar, diğer grupların sözcülerinin konuşmalarını, cami ve mescitlerin yakılma görüntülerini ve öldürülen imamların sayılarını derhal yayınlıyorlardı. Bunları mezhep ayrılığının körüklenmesinden başka bir şekilde okumak mümkün değildi.

Bu arada siyasetçilerin ve hükümetin akılcı bir politikasının olmadığı sırada, yol kesen, insanları kaçıran maskeli gruplar ortaya çıktı. Hükümet olayları sözde durdurmaya çalışıyordu. Ancak aslında çözüm bulmak derdinde değildi. İki tarafın açıklamaları, yayınları tansiyonu yükseltmekteydi. Bu iki grubun Parlamento seçimlerindeki ortaklığı üzerinden 5 hafta geçmemişti ki Samarra şehrindeki patlamadan sonra her iki grup ta yangına körükle gitti.

Seçimler 15 Aralık 2005 tarihinde yapılmıştı. Patlama ise 22 Şubat 2006 yılında meydana geldi. 2006 Mayıs'ında hükümet kurulduktan sonra hepsi Parlamentonun çatısı altında, Dr Mahmut Meşhedani'nin başkanlığı altında toplandılar. Bakanlar kuruluna ise Nuri Maliki başkanlık edecekti. Ama fitne ateşi hiç durmadı ve 2007 yılından sonra da ülkede adam kaçırma, cinayet ve dolayısıyla göç daha önce hiç görülmemiş bir şekilde arttı.

Irak içerisinde yerlerini değiştiren 2 milyon kişi, yurtdışına gitmek zorunda kalan 3 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Bu, nüfusun yaklaşık altıda birine tekabül ediyor.

Sayıları 200 kişiyi geçmeyen üst düzey yetkililer ile siyasetçiler ise bu durumdan hiç etkilenmediler. Irak'ın milli serveti sayesinde, bir gecede yüzlerce milyar kazanarak inanılmaz boyutlarda bir zenginliğe ulaştılar.

2006 yılından beri Irak'ta yaşananların krize dönüşmesi ve felaketin başlamasından bu yana 6 sene geçti. Iraklı göçmenlerin büyük çoğunluğu, yöneticilerin ve siyasetçilerin ateş ve barutu bir arada bulundurmasından dolayı geri dönemediler. Akıllarında ve zihinlerinde, işkence yapılıp çöplere atılan cesetler yer alıyordu. Bu cesetler, genelde yollarda veya evlerinden kaçırılanlar ile sadece ABD güçleri ve hükümetin güvenlik birimlerinin dışarıda dolaşabildiği gece geç saatlerde emniyet tarafından tutuklananlara aitti. 2005 yılında Dr. İbrahim Caferi yönetiminde büyük ölçüde var olan ve daha sonra Maliki döneminde de devam eden her sabah yol kenarlarına, çöplere atılan işkence yapılmış yüzlerce ceset, organ bulmak Iraklılar için olağan bir hal almıştı. Hükümet ve siyasi taraflar yeterince çalışıp gerekli özeni gösterselerdi böylesi bir durumla karşılaşılmazdı.

Yurtiçinde başka bir bölgeye ya da yurtdışına göçe zorlanmış 5 milyon çaresiz insan ile son senelerde öldürülen, kaçırılan ve kaybolan yüz binlerce kişi... Güvenlik, hizmet ve hayat hakkında karar verenler ile yönetimi ve iktidarı elinde tutanlar ise değişmiyor. Onların söylemlerinde ve yönlendirmelerinde herhangi bir değişiklik sözkonusu değil. Yönetimde kalmak için hala her yolu deniyorlar.

Irak'ın yaşadığı bu zor durumda asıl talep edilen, yaş-kuru ne varsa her şeyi yakan ateş ve petrolün kullanılması yerine fitneyi söndüren suyun kullanılmasıdır. Çünkü bu ateş Irak sınırlarında kalmayacaktır. Petrol ve ateşin Irak'ı ve komşularını yakmadan önce bu ülkeye müdahale şarttır. En azından eski konumuna getirebilmek için Arap Birliği, İslam Konferansı ve Birleşmiş Milletler'in geniş kapsamlı ve sonuç getirecek bir çalışma yapması gerekiyor.

 

Dünya Bülteni için Şark-ul Ewsad'dan Büşra İnanç tarafından tercüme edilmiştir.