Irak'ta iç savaş her an alevlenebilir

Bush ve Brown'ın Irak'a gidip 'kaydedilen ilerleme'yi anlatarak iyi haberler pompalaması ciddi bir tehlike yaratıyor. Irak'ta sadece kasımda 24 saldırı düzenlendi. Anlamlı bir siyasi uzlaşma ve sürdürülebilir bir barış anlaşması olmaksızın, Sünniler ve Şiiler her an birbirlerine girebilir.

ABD Başkanı George W. Bush görevi bırakmasına yaklaşık bir ay kalmışken geçen hafta sonu sekiz saatlik bir ziyaret için Bağdat'a uçtu. Çarşamba günü Gordon Brown'ın sırasıydı. İkilinin Irak başkentine varması Amerika ve Britanya hükümeti açısından Irak'ın fiyasko haline gelişinin üstünü örtme yönünde kararlaştırılmış çabanın bir parçasıydı. Yaklaşık altı yıllık işgalin ardından, Bush gerçekleşmiş olduğunu iddia ettiği ilerlemeyi vurgulamaya pek hevesliydi.

ABD askerlerine hitabında, "Bugünkü Irak çarpıcı biçimde daha özgür, daha güvenli ve daha iyi" dedi. Brown bir parça daha ihtiyatlıydı ve basitçe şunu beyan etmekle yetindi: "Irak'a daha iyi bir ülke bırakıyoruz." Muntezar Zeydi'nin Bush'a ayakkabılarını fırlatarak gerçekleştirdiği şaşırtıcı eylem, herkesin dünyaya Bush kadar olumlu bakmadığını gösteriyor. Irak'tan iyi haberler pompalanarak ciddi bir tehlike yaratılıyor; hem Bush hem de Brown meselenin bir iç savaşa dönüşmesini daha muhtemel kılıyorlar.

Her ay 500 kişi öldürülüyor
Yedi yıldır Irak'a gidip geliyorum. 2003 baharındaki işgalin ertesinde yağma ve kanunsuzluk tam direnişe dönüştüğündeki şiddete tanıklık ettim. 2007 iç savaşın ortasında bir ülke buldum. Bu yıl son ziyaretimde toplum nefesini tutmuş, her iki taraf için ölümcül olan ihtilaf bitti mi yoksa yeniden silahlanma sırasında durakladı mı diye görmek için bekliyordu.

Bush ve Brown'ın ziyaretleri hem ABD hem de Britanya askerlerinin eve dönüşleri için bir son tarih olabilecek anlaşma tarafından müjdelenmişti. Bağdat ve Washington arasında yapılan anlaşma ABD muharip askerlerinin hazirana kadar tüm şehirlerden çekilmesini ve 2011 sonuna dek tüm ülkeden tamamen çıkılmasını öngörüyor. Britanya'nın Basra'da kalan 4 bin askeri hazirana kadar Irak'ı terk edecek. Görünürde işgale bir son vererek hem Bush hem de Brown, 178 Britanyalı ve 4 bin 209 Amerikalı askerin ve 90 bin ila 650 bin Iraklı'nın ölümüne yol açan askeri bir maceranın üzerine mümkün olan en iyi cilayı atmaya çalışıyor.

İlerleme ve istikrar ihtiyacına dair Anglo-Amerikan açıklamalarına dikkatle yaklaşılmalı. Bugün bile Irak barışçıl olmaktan çok uzak; her ay ortalama 500 kişi öldürülüyor ve bu da ülkeyi en tehlikeli diyarlardan biri kılıyor. Bağdat 2008 sonu itibarıyla derinlemesine bölünmüş bir şehir görünümünde. Dinsel ve etnik anlamda kenti 2007'den önce yutan şiddet dalgasının temizlediği mahalleler, şimdi patlamalara karşı dikilen sıra sıra beton duvarların ardında, tahkim edilmiş bir halde gibi yaşıyorlar.

Bush 2007 başında şiddeti azaltmak ve bir tür siyasi uzlaşma ve müzakere edilmiş anlaşma sağlanması için 'asker takviyesi' yaptı. Bu uzlaşma hâlâ gerçekleşmedi, yani gerçek bir çatışmanın yeniden alevlenmesi tehlikesi baki. Bush ve Brown 2006 ve 2007'de Irak'ta yaşananlar için 'iç savaş' terimini kullanmaktan nefret ediyor, ama yaşanan tam da buydu.

Kilit siyasi grupların şiddete tepki verirken takındıkları tutum gelecekteki istikrar açısından ciddi şüpheye yol açıyor. Kaide'nin bomba yüklü araçlarının ve intihar saldırılarının ertesinde Şiileri temsil ettiklerini iddia eden milisler misilleme yapıyor, masum Sünni erkeklerini kaçırıyor ve öldürüyorlar. Bu vahşet döngüsü ve karşı-vahşet sadece Ekim 2006'da 3 bin 700 insanın ölümüyle sonuçlandı. Bazıları araba bombalarının kurbanı oldu, ama ölülerin çoğunluğu bağlanmış, işkence edilmiş ve enselerinden vurulmuştu, bunlar Bağdat'ın Şii toplumunu savunduklarını iddia eden ölüm mangalarının işiydi.

Bu kampanyanın nihai amacı Bağdat'ta yaşayan Sünnilerin sayısını ciddi ölçüde azaltmaktı. Dicle'nin batısındaki Mansur ve Yarmuk gibi varlıklı mahalleler şiddet sonucu büyük bir nüfus akının hedefi oldu. Sünnileri Bağdat'tan sürme amaçlı kampanyanın parçası olarak hükümet hizmetlerinin bu bölgelerden seçildiğini gösteren güçlü kanıtlar mevcut. 2007 başında Bağdat'ın vaktiyle varlıklı olan mahallelerini gezdiğim sırada, büyük ölçüde terk edilmiş olduklarını, marketlerin ve dükkanların kapatıldığını ve sakinlerinin de ya evlerinde kapana kısıldıklarını ya da göç etmeye zorlandıklarını gördüm.

Hem Bush hem de Brown'ın Bağdat'ta sergilediği iyimserlik bönlüktür. Kaide araba ve bombacılar yollamayı sürdürebildiğini gösterdi. Irak genelinde sadece kasımda bu tür 24 saldırı düzenlendi. Sorun şu ki, anlamlı bir uzlaşma ve sürdürülebilir bir barış anlaşması olmaksızın, Irak bir kez daha tam bir iç savaşın içine düşebilir.

Yaklaşık altı yıllık işgalin ardından ABD'nin çekilmesi hem kaçınılmaz hem de arzu edilir. Artık Amerikalıların kendi başlarına başarabilecekleri çok az şey var. Obama 16 ay içinde tüm muharip askerlerinin çekeceğini vaat etti. Bu politikayı izlemesi yönünde bir seçmen yetkilendirmesi olsa bile, kaçınması gereken olası sorunlar mevcut. Şiddet o askerleri çekerken artarsa, Cumhuriyetçiler ve Bush onu 'Irak'ı kaybetmekle', göreve gelmesinden iki yıl önce elde edilmiş güvenlik kazanımlarını israf etmekle suçlayacaktır.

Bu riski azaltmanın bir yolu var. Obama'nın seçilmesi dünyanın dört köşesinde derin ve rahat bir nefes almak gibi karşılandı. Yeni başkan muazzam bir uluslararası iyi düşünceler yığını eşliğinde Beyaz Saray'a girecek. Irak konusunda bundan yararlanabilir. Obama'nın uluslararası tesiri, BM binasını ilk kez başkan olarak ziyaret ettiği sırada zirveye çıkacak. Genel Kurul'da konuşma yapmadan evvel selefinin ABD'nin duruşuna verdiği zararı kabul etmesi gerekecek. Irak'tan çıkışı halletmek için açık bir uluslararası yardım ricasının muazzam etkisi olacaktır. 

Seçimler son fırsat
2009'da Irak'ın önünde iki seçim var. İlki ocakta, güney ve merkezdeki eyalet meclisleri için yapılacak. İkincisi ve daha önemlisi aralıkta ve bu seçimde sonraki başbakanı belirleyecek yeni parlamento seçilecek. Başarılı bir seçim, Irak'ın yönetici seçkinlerine yeni bir hayat verme, temsil gücü daha yüksek siyasetçileri getirme ve şu an cefakâr seçmenleriyle yönetici seçkinlerle yeniden bağlantı kurma potansiyeline sahip.

Seçimlerin, ya şiddeti artırarak ya da yaygın yolsuzlukla altının oyulabileceği yönünde ciddi bir tehlike mevcut. Halihazırda BM seçimlerde küçük bir rol oynamaya girişti. Aralığa dek ücra üsleri boşaltmış olacak ABD'nin de seçimi denetleme yönünde çok az yeterliği olacak. Ancak Obama Irak genel seçimlerini uluslararası toplumun müdahilliğini ciddi ölçüde artırmanın aracı olarak kullanabilir.

Obama'nın BM'ye yapacağı bir yardım başvurusunun reddedilmesi zor. Bu, ülkede daha fazla uluslararası iştiraki tetikleyip, Irak'ın yeniden bir iç savaşın içine düşme ihtimalini azaltabilir ve ABD'nin Bağdat'tan siyasi bir boşluk bırakmaksızın çıkmasına yardım edebilir. Bunun alternatifiyse, geçen hafta Bush ve Brown'ın Bağdat'ta sergilediği, gerçekçi olmayan ve son derece fırsatçı iyimserlik. Bu yaklaşımın Irak'a hüsnükuruntunun haricinde pek bir faydası yok. (21 Aralık 2008)

Kaynak: Radikal