İşgal sonrasında, özellikle Kürtlerin bağımsız devlet hayallerini saklamamasıyla birlikte Irak'ın ulusal kimliği büyük zarar gördü
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin açıklamaları Kerkük çıkmazına yeniden ışık tuttu. Zira, Irak'ta vatandaşlık kavramı yeniden sorunlu bir hal aldı. Kerkük'ün kimliği üzerine çekişen gruplar arasındaki ilişkiler, siyasi ve etnik kimliklerle, bu grupların uluslararası ve bölgesel uzantıları ışığında kuruluyor.
Mart 2003'teki ABD-Britanya işgali sonrası 'Irak vatandaşlığı' kavramı başarısız olsa da, 'Büyük Kürdistan' kuruntusuyla bağlantı kurarak Iraklı kimliğini ortadan kaldıran Kürt olgusuna son verilmesi kaçınılmaz. Ne var ki sorun sadece bu değil. Zira Türkmen, Keldani ve Asuri kimlikleri de, yeni Irak gerçeğinde 'kabarıyor'. Bu durumda bireyler federasyondan ötesini istiyor ve Irak kimliğine bağlılık zayıflıyor, ulusal kimlik üzerinde olumsuz etkiler bırakılıyor.
Türkiye'nin trajedisi
Iraklılar arasındaki bölünme derinleşirken, bütün gruplar, bölgesel veya uluslararası bir otorite altındaki projelere dahil oldu. Bu yüzden yerel yaklaşımlar da uluslararası veya bölgesel projelerin bir yansımasına dönüştü. Bazı grupların Kerkük'ün bölünmesine yönelik dahice fikirlerine rağmen, Kürt projesinin hacmi ve dışarıyla bağlantısı bir çözüm sağlanmasının önünü tıkadı.
Kürt oyununun akıbeti, Amerikan projelerininkine bağlı hale geldi.
Bu durumun gölgesinde, Barzani'nin Irak Kürtlerinin yaşadığı kritik durumu yansıtan açıklamalarını okuyoruz. Zira Barzani Türkiye'den 'Irak'ın iç işi' olan Kerkük konusuna müdahalede bulunmamasını isterken, Iraklıların bu hassas konuda görüş bildirmesini yasaklıyor.
Barzani'nin 'Türkiye Kerkük'e müdahale ederse kendilerinin de Diyarbakır ve diğer Türk kentlerine müdahale edecekleri'ne yönelik tehdidi, Türkiye hükümeti ve Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın ABD işgalinden beri içinde yaşadığı durumu gözler önüne serdi. Ankara'nın savaşa girmeyi reddetmesinin bedeli ağır oldu. Zira Iraklı Kürtler ABD'yle, kendilerine verilen misyonları yerine getirmeleri karşılığında Kürt devleti hayalinin Kerkük ve diğer bölgelerin alınması sonrası veya öncesi gerçekleşmesine dayanan stratejik bir koalisyon kurdu. Bu durum, Ankara'nın yaşadığı trajediyi gözler önüne seriyor. Erdoğan'ın Barzani'nin açıklamaları nedeniyle Irak Kürtlerini tehdit etmesiyse, Türkiye'nin, kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığını reddeden iç baskılar ve Kuzey Irak'a askeri operasyon düzenleyip düzenlememe kararı arasında yaşadığı trajediden kaynaklanıyor.
Iraklılar üzerinde, Kürt projesi ve bunun Türkiye, İran ve Suriye'deki olası sonuçları nedeniyle bir 'Bizans oyunu' oynanıyor. Özellikle de psikolojik, sosyal ve siyasi sorunlar yaşayan Kerkük ve Telafer'deki patlamalar küçük bir iç savaşın izdüşümüydü. Irak'ta alternatif bir stratejiye ilişkin tavsiyelerini sunan Baker-Hamilton raporu bunun uyarısını yapıyordu.
Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü de, Kerkük'te, Bağdat'taki gibi Irak'ı parçalayacak felaketler yaşanabileceğini açıklıyordu. Amerikan CBS kanalındaki '60 Dakika' programında da, 'Kürtler referandumu kazanırsa Iraklı Arapların Kerkük'ü gerçek bir cehenneme çevirebileceğinin' altı çizildi.