Irak sadece PKK demek değil

Gazetecileri El Raşid otelinden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşine tahsis edilen villaya taşıyan konvoydaydık. Ön koltuğunda oturduğum zırhlı araç, Amerikan işgalinin Bağdatlılara tanıttığı 3 metre yüksekliğindeki beton blok labirentinin arasından ilerliyordu. Arkada Türk büyükelçiğilinden iki görevli var. Aracı kullanan aynı zamanda elindeki telsizle konvoyun gidişini kontrol ediyordu.

Arkadaki elçilik görevlisi diğerine "Ne dediğini anlıyor musun?" diye sorunca, duyduğum lisanın Arapça olmadığının farkına vardım. Gerçekten çok alt düzeyde bir Kürtçe ile şöföre doğrudan 'Konuştuğun Arapça mı, Kürtçe mi?" diye sordum. Mahçup bir gülümsemeyle "Kürdi" dedi. 'Kırmanç mı, Soran mı konuştuğunu' sordum. Aynı mahçup gülümsemeyle 'Sorani' dedi. Türk büyükelçilik görevlisi Arapça olarak bir şeyler sordu. Şöför "Muhaberat" dedi; istihbaratta çalışıyordu.

Bu öyküde çarpıcı olan, Irak yönetiminin çok önem verdiği Gül ziyaretinde bütün koruma ordusunun kullandığı telsiz ağında kullanılan lisanın Kürtçe olmakla kalmayıp, Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin memleketi Süleymaniye vilayetinde kullanılan Sorani lehçesinde olmasıydı. Yetkili konumda telsiz başında bulunanların tamamının tıpkı Irak Cumhurbaşkanlığı personelinin ezici çoğunluğu gibi Talabani bölgesinden olduğunu gösteriyordu bu.

Başbakanlıkta durum farklı değildi. Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin tercihleri doğrultusunda, Başbakanlık personelinin hemen tamamı yalnızca Şii Arap olmakla kalmayıp, aynı zamanda Şii Dava partisi üyesiydi.

Geçenlerde Irak Dışişleri'nde bir olay çıkmış, bakanlığa işi düşen bir vatandaş avaz avaz "Kendi memleketimde kendi dilimi konuşamayacak mıyım?" diye ortalığı birbirine katmıştı.

Vatandaş Arapça'dan başka dil bilmiyordu. Muhatap olduğu alt düzey görevliler ise Kürtçe, özel olarak da Kırmanç konuşuyorlardı. Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmak için Kürt olmak yetmiyordu, personelin büyük çoğunluğu Bakan Hoşyar Zebari'nin Zebar aşiretindendi çünkü.

Irak'ın idaresi Ortaçağ Avrupası'ndaki feodal beylikleri andırıyor. Deneyimli bir Türk diplomat, "15-20 yıl önce böyle olacağı kimsenin aklına gelmezdi.

Güçlü bir Iraklılık bilinci vardı. Şimdi yeniden kurmaya çalışıyorlar, ama işleri zor" diyor. Bu çaba göze çarpıyor. Irak televizyonunda programlar arasında gösterilen bir tanıtım filminde, önce ayrı tellerden çalan ve üzerlerinde farklı kimliklere ait tişörtler giyen Iraklılar, birden o tişörtleri yırtarak çıkarıyor ve altından insan suratlarından oluşan bir Irak haritası basılı tişörtler çıkıyor.

Ama iş gerçekten zor. Araplar, bir dönem daha başlarında bir Kürt olmasını kabul etmeyecek gibi görünüyor. ABD'nin PKK'ya karşı Türkiye ile yaptığı işbirliği Kürtlerin havasını biraz almış. Daha önce ABD'nin kayıtsız şartsız Kürtlerin arkasında olduğu inancıyla onlara fazla ilişmeyen Şiiler, artık kendilerine daha çok güveniyor. Ama Maliki sayesinde artık Mukteda Sadr'a bağlı daha sertlik yanlısı Şiiler'deki İran kaynaklı federalist eğilimler dengeleniyor. Maliki birlik yanlısı ve bu da zaten Kerkük ve petrol gelirlerinin paylaşımı konusunda Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile aralarındaki ciddi gerilimin kaynağı.

Barzani'nin Gül'ün ziyareti sırasında yurtdışında oluşunun asıl nedeninin Maliki ile bir araya gelmek istememesi olduğu konuşuluyor. Çünkü bu yıl bir anlamda hesaplaşma yılı olacak. Önce SOFA (ABD ile askeri güçlerin statüsünü belirleyen anlaşma)referanduma sunulacak. Sonra nüfus sayımı, ardından da milletvekili seçimi yapılacak. Nüfus sayımı özellikle önemli. Kürt yönetiminin başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmeden önce heyetinle birlikte Cumhurbaşkanı Gül tarafından kabul edilen Irak Türkmen Cephesi Başkanı Sadettin Ergeç, bu buluşma ardından yaptığımız görüşmede, "Adil nüfus sayımı olmadan, seçimler adil olmaz" diyordu. Kerkük'ün gelecekteki durumu açısından da nüfus sayımı önem taşıyor. Bu da Barzani üzerindeki baskıyı ve dolayısıyla hata yapma riskini artıran bir unsur.

Yine de Nuri El Maliki ile Neçirvan Barzani ve Sadettin Ergeçi aynı yemek masası etrafında bir araya getirip sohbetekatan, yine da Türk Cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye, Irak'a bakışını PKK odaklı olmaktan çıkardıktan sonra, görülüyor ki hem Irak'ta siyasi ve ekonomik yönden ağırlığını artırdı, hem de PKK'ya karşı mesafe almaya başladı. ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'ye daha bir dikkatle bakmaya başlamasının nedenlerinden biri de bu olmalı.

Kaynak: Radikal