Irak bu barış şansını heba etmemeli


 
ABD'nin taktik değişikliği ve bazı Sünni aşiretlerin Kaide'ye karşı isyanının orta ve batı Irak'ta güvenlik açısından kaydettiği büyük ilerleme, liderlere gerçek bir uzlaşma fırsatı sundu. Sünniler bir ulus olarak acilen Irak'a geri döndürülmeli. Kürt ayrılıkçılığı riski de ciddiyetini koruyor

ABD taktiklerinde bir değişiklik ve Anbar eyaletindeki Sünni aşiretlerin isyanı, Irak'ın önemli bazı kesimlerindeki şiddetin düzeyini ciddi ölçüde azalttı. Şiddet ve can kaybı sayısı, ülkeyi sarsan iç çatışmaların patlak verdiği 2006 baharından önceki düzeye indi. Şu an en şiddetli çatışmalar Diyala'daki karışık bölgelerin içinde ve civarında yoğunlaşıyor. Bağdat'ın geniş kesimleri ve batıdaki eskiden düşman olan birçok kasaba nispeten güvenli. Ev yapımı patlayıcılarla düzenlenen saldırılarda da düşüş söz konusu. Bunun ne kadarının İran'ın itidaline, geliştirilmiş ABD taktiklerine ve teknolojisine veya koalisyon güçlerine yönelik Şii düşmanlığının daha az aktif olmasına bağlı olduğunu kestirmek mümkün değil; keza bu düşüşün daha ne kadar süreceğini de.

Bağdat'ta değişiklik yok
ABD ve Irak güçleri bölgesel olmasa da, önemli taktiksel zaferler elde ediyor. Ne var ki bu durum sadece batı ve orta Irak'ı kapsıyor ve pekâlâ geçici de olabilir. 'Asker takviyesinin' işe yaradığına yönelik bütün iddialar bir yana, başarının tek sebebinin bu olmadığı açıkça ortada. ABD güçlerinin tahkim edilmesi ve taktik değişikliğine gidilip üslerde oturmak yerine 'kazan ve elde tut' yaklaşımının benimsenmesi çok
önemli kazanımları getirdi. Ancak Kaide ve destekçilerini Bağdat etrafındaki bölgelere yayılmaktan ve Irak'ın orta kesimindeki çatışmayı yoğunlaştırmaktan alıkoyan şey, Anbar eyaletindeki aşiret isyanı, birliklerin artırılması ve ABD taktiklerinin değiştirilmesinin bileşimiydi.

Irak'taki ABD ekibi, Anbar'daki Sünni aşiretlerin isyanına verdiği tepki ve desteğin yanı sıra isyanla yaptığı işbirliği ve isyanı başka bölgelere yayabilmesinden dolayı övgüyü hak ediyor. Fakat Irak hükümeti Sünnilerin polis ve emniyet birimlerine katılmasını sürüncemede bırakmaya devam ettiği ve Irak'taki fraksiyonlar ülkenin iktidar ve zenginliğini
nasıl paylaşacakları konusunda anlaşamadığı takdirde bütün bu çabalar heba olabilir. Her şey, ABD öncülüğündeki askeri başarının, Iraklıların siyasi uzlaşmasına tahvil edilmesine bağlı.

Bununla birlikte her ne kadar ABD ve Irak güçleri Bağdat'ta ve Irak'ın batısıyla orta kısmında kazanımlar elde etse de, durumun kırılganlığı sürüyor ve Sünni Arapların bir ulus olarak Irak'a tam anlamıyla geri döndürülmesiyle sağlamlaştırılması gerekiyor. Kararlı siyasi eylem gereği, Anbar'daki isyanın da ötesine geçiyor. ABD tahminlerinden farklı olarak, Irak istatistikleri Bağdat bölgesindeki şiddetin düzeyinde bir düşüşe işaret etmiyor. BM verileri evlerini terk eden mültecilerin sayısının artmaya devam ettiğini gösteriyor. Dahası Bağdat ancak
ABD gücüyle güvenli tutuluyor. Şii milislerin büyük bölümü rahatça faaliyet gösteriyor. Siyasi ilerleme ve ABD'nin askeri varlığı olmaksızın bu başkentin zorla Şiiler tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlanabilir.

Koalisyonun güvenlik çabası güneyde fiilen çökmüş durumda. Güney Irak şu an hasım Şii fraksiyonların kontrolü altında ve Britanya öncülüğündeki güçler de çekildi. ABD istese bile güneye müdahale edecek güçten yoksun ve zaten Şii hâkimiyetindeki merkezi hükümet de ABD güçlerinin böyle bir işe kalkışmasına izin vermeyecektir. İranlı çeteler ve dinsel aşırılıkçı etki güneyin bütün bölgelerinde artıyor. Hem yeterince güçlü hem de harekete geçmeye niyetli bir merkezi hükümet ortaya çıkmadıkça bu artış sürecek. Irak'ın tek limanının bulunduğu, İran'la geçişken bir sınıra sahip ve ihraç edilen petrolün yüzde 80'ini üreten bu bölge ülkenin bir parçası olmadığı ve bir Şii devletçiği haline geldiği sürece ulusal ekonomi de doğru düzgün büyüyemeyecek.
Asker takviyesi ve aşiret isyanı, kuzeydeki Arap-Kürt gerilimi üzerinde de hiçbir etki yapmadı. Gerilim Iraklı Kürtlerle Türkiye arasındaki mevcut sürtüşmeyle daha da vahim bir hal alıyor ve Musul'dan Kerkük'e uzanan bütün bir etnik hat üzerinde ciddiyetini koruyor. Ciddiyetini koruyan bir başka konu da Kürt ayrılıkçılığı riski. Bu durum, Irak'ın kuşatılmış Kürtlerini, bütün sınırlarında hasım güçlerin bulunduğu ve Iraklı Kürtlere yönelik her türden ABD korumasının stratejik bir bağımlılık ilişkisine dönüştüğü bir devletçiğe hapsedebilir.


4 milyon Iraklı mülteci
Amerikalı siyasi karar mercileri ve Iraklı liderlerin gerçekleri anlaması gerekiyor. Ülkenin üçte birinde kaydettikleri taktik zafer, Irak'taki Kaide'nin ve en iflah olmaz aşırılıkçı Sünni İslamcıların mağlup edilmesini getirebilir. Bu ihtimal, Iraklı liderlere gerçek bir siyasi uzlaşma fırsatı sunuyor.
Başka mezhepsel ve etnik iç çatışmaların (ki bu çatışmalar şu ana kadar
4 milyon insanın, yani ülkenin yüzde 15'inin mülteci konumuna düşmesine yol açtı bile ve ülkenin bölünmesi hâlâ bir olasılık olarak karşımızda) yükselmesini ancak Iraklı liderler önleyebilir. Siyasi süreci hızlandırmadıkları takdirde Iraklı liderler paha biçilmez bir fırsatı heba edecekler. Bizim zaferimizi kendi yenilgilerine ve bütün sıradan Iraklılar için daha çok acıyla geçen yıllara dönüştürmüş olacaklar.

Kaynak: Radikal