Suyu hafife almak değil meram. Su aziz bir nimet elbet. Deyim farklı bir merama mebni. Gerçekten insan her gün biraz daha ölüyor. Fiziki ölüm, neredeyse, daha aranır olacak böyle giderse.
Dünya savaşlarına kinaye, tedricen ölümler gündemde.
Yıla, yıllara yayılan öldürme eylemiyle, dünya savaşlarının çok ötesine geçti ölüm oranları. İnsanı karşılayan önemsizlik hali, yaşayanları da aynı ölçüde ezaya müstahak kılıyor.
Amaca varmak için her türlü aracın mübah kabul edildiği günden beri yaşanan süreç, cinayetler tarihi olarak telakki edilebilir. Araçsal aklın güzergahında nesne haline gelen insan için sayısız, haklar söylevine rağmen bu böyle.
İnsan hakları söylevleri acısız, şikayetsiz ölümler için.
Ne acıdır ki, artık insana şeref bahşeden söylemin mensubu olarak ortaya çıkanların da farkı yok. Aynı aklın ve tavrın mensubu olmak, en çok aynı eylem üzerinde buluşmakla ortaya çıkar. Dünyaya ve kendimize, yakın zamandır, önemli oranda şiddet zerk ediyoruz. Bu aşikar ve neredeyse vaka-i adiyeden kabul edilir hale geldi.
Körfez bölgesindeki emperyalist saldırı, ülkeleri mezhep ve etnik köken üzerinden unufak hale getirirken, bölgenin nispeten etkili ülkeleri de farklı paktlarda, bağlı oldukları gücün hatırını koruyarak, dengi oldukları ülkenin canını acıtarak, siyaset yaptıklarını varsayıyorlar.
Suudi Arabistan’da gerçekleşen Şii kökenli idamların zamanlaması ve cezanın orantısı manidar görünüyor. Kapalı bir sistem olarak Suud yönetimi altında, kendi vatandaşlarının seslerini duyuramadıkları da bilinen bir gerçek.
Öte yandan, İran’ın Sünniler karşısında aynı güçler tarafından kontrollü destek gördüğü açık biçimde ortada. Ve bu durumdan rahatsız olmadığı gibi, durumdan vazife çıkarmaya çaba gösteriyor. Bölgede siyaseti şahsiyetle ortaya koyabilen ve Müslümanların izzetini taşıyabilen devletlerden bahsetmek ne yazık ki, imkan dahilinde değil.
Hal böyleyken, meseleyi kendi vatandaşının hayatını nesne haline getirecek boyuta, çocukça aşamalara taşınması, acziyetin anlaşılması açısından ibret verici bir durum.
Karşılıklı kurşun atma benzeri, insan atma durumudur yaşanan.
Tam da idamlar esnasında, Türkiye’nin en üst düzeyde Suud’a yaptığı ziyaret de, zamanlama açısından ilginçlik barındırıyor. İsrail’e karşı, şimdiye kadar verilen demeçlerin keskin bir şekilde muhteva değiştirmesi de anlaşılabilir değil.
Üstelik Filistinli aileyi evi ile birlikte yakıp şenlik yapıldığı bir zamanda, İsrail’in önemi üzerinde durmak izahtan vareste bir durumdur. Dahası, iktidar partisi sözcüsünün önceki demecinde dostluktan dem vurması hayret-i muciptir.
Dostluk farklı bir kimyaya ihtiyaç duyar. Müminle zalimin dostluğu görülmüş, işitilmiş bir olay olmasa gerek. Bu hassas konuda, dikkatli olan tabanın sessiz kalması, beyanatın arkasına düşmemesi de anlaşılmazlık zincirini devam ettiriyor.
Siyaseti böylesine denetimsiz ve ayrıcalıklı konumda telakki etmek, hiç de hayra alamet bir durum olmasa gerek. Laikliğin en tehlikelisi zihni olanıdır. Verilen örneklerin tümünde ortaya çıkan ortak payda, yozlaşma olarak karşımıza çıkar.
Ülkeler, bölge alev almışken, sırt sırta verip mezhep ve varsa, bütün sorunları bir tarafa bırakıp hep birlikte var olma mücadelesi vermesi gerekirken, bütün irtibatları koparıyorlar. Adına İslam ülkesi diyebileceğimiz ülkelerin vasıfları böyle mi olmalı?
Müslümanların devletlerine karşı, yanlışların üzerine giderek, farklı çağrı ve uyarı yaptıklarına da şahit olamamak, umudu daha da uzağa taşıyor.
Adaleti ayakta tutmakla görevli olanlar, yaptıklarını ne ile nasıl izaha edebilirler? Siyaset diyeceklerse, bilinir ki, bu durumun “Kitap” ile telifi mümkün değildir.
Vahşi saltanat dönemlerine ait, devleti kutsallaştırıp insanı nesneleştiren tutumun yaptığı burada da kalmaz.
İnsanı karanlıklardan aydınlığa çıkarıp, kula kulluktan kurtaran söyleme mensubiyetin alametifarikası yok olmakla karşı karşıyadır!
Çünkü ortada insanın kuyulara savrulması söz konusudur.
İtibarsızlaşan insanın can taşırken, değerinden koparılması, ölü yaşama halidir.
İnsanı kaybeden savaşı kaybedecek.
İnsanı önemsiz gören, bir medeniyet ihyasından bahsetme imkanını kaybedecek. İnsanı halife olarak beyan eden Rabb’in hükmüne rağmen aykırı yol almak iman işi değildir.
Suçsuz bir insanın öldürülmesinde bütün insanlığın ölümünü gören ( Maide-32) söylemin müntesibi olanların, siyaseti ne dokunulmaz yapmaya, ne de sadece yöneticilerin insafına bırakmaya hakları var.
Hakkı, kendi devletleri olsa bile, savunmak, ikaz edip doğru yolu göstermek, müminlerin görevidir.