Küresel görüşmelerin başarı konusunda çok büyük bir itibarı yoktur. Fakat İtalya'da gerçekleştirilen G8 iklim değişimi görüşmeleri yeni bir çığır açtı ve bu gibi görüşmelerden şüphe duyanlara yanıldıklarını gösterme fırsatı sundu.
Bu noktada, Birleşik Devletler, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerin 2050 itibarıyla karbon emisyonlarını yüzde 80 azaltma ve ısı artışını yılda iki derece ile sınırlı tutma yönündeki ortak taahhütleri ve çalışmaları son derece önemli.
Fakat, şu anda önemli olan Birleşik Krallık gibi ülkelerin, 'emisyonlarımızın oranını azaltacağız' dediğinde gerçekten bunu yapmaya kararlı olduğunu göstermesidir.
İklim değişimi ile mücadelede, Ingiltere'de bizler şimdiden bir çığır açtık. Kyoto Protokolü kapsamında taahhüt ettiğimiz orandan iki kat fazla sera gazının salınımını önlemek üzereyiz. En zorlu çevresel ikilemlerden bazılarıyla, örneğin kömürle, doğrudan mücadele etmeye çalıştık; emisyonlarının büyük bir bölümünü tutup kalıcı şekilde yeraltında hapsetmeyen hiçbir yeni kömür santralının inşasına izin verilmemesi anlamına gelen koşullar önerdik.
Almanya'nın başarısı
Ayrıca, Almanya'nın vatandaşlara kendi temiz enerjilerini üretmeyi öğretmekteki başarısı gibi bu alanda başarıları olan diğer çevrelerden de bir şeyler öğrendiğimizi düşünüyoruz. Almanya gibi, biz de şebekeye kullanılmamış temiz enerji beslemeleri için evlere, işyerlerine, çiftliklere ve okullara, garantili oranlar ödemeye başlayacağız.
Fakat doğru yolda ilerleyebilmemiz için her ülkenin bu alandaki çabalarını arttırması gerekiyor. Dolayısıyla, geçtiğimiz hafta uygulamaya koyduğum düşük karbona geçiş planı, ülkenin toplam emisyonlarına kanunlarla belirlenen beş yıllık sınırlamalar getiriyor.
Bu planın özünde enerji güvenliğimizi arttırmak olduğu kadar yeni iş ve işyeri fırsatlarına odaklanmak da var. Bu uygulamayı başlatıyoruz çünkü içtenlikle karbon yayılımını kesmek için şiddetli bir ekonomik ve mali zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
Küresel bir durgunluk döneminde bile, ekonomik refah ve sürdürülebilir kalkınma yolumuzu belirleyecek olan unsur, bu alanda yapacağımız bu seçim olacaktır.
Bu plan nasıl tasarruf yapılabileceğini belirlemek için sektör sektör ilerliyor. Yenilenebilir enerji ve daha yeşil ulaşımda büyük bir artışı ve işyerlerinin düşük karbon yayılımı fırsatlarından azami seviyede faydalanmasına odaklanılmasını kapsıyor.
Her ne kadar bu, ulusal bir plan olsa da, önümüzdeki sorun küresel bir sorun ve dolayısıyla küresel bir çözüm gerektiriyor. Küresel bir anlaşmayı amaçlayan bildirgemizi yayımladık, ve bu bildirgede hırslı uygulamaları, ülkelerin taahhütlerine uygun hareket etmesini sağlayacak şekilde etkinliği, paranın en büyük farkı yaratacağı alanlara harcanmasını, ve en fakir ülkelerde bu geçişe yardımcı olunabilmesi için gerek özel gerekse kamu finansmanı ile adaleti ve eşitliği savunduk.
Finans sorunu
Ancak her ülkenin emisyonların azaltılması ve iklim değişiminin şimdiden hissedilmeye başlanan olumsuz etkilerine adapte olunması için atılması gereken adımları finansman gücü olmayabilir. Bu yüzden Başbakan Gordon Brown geçtiğimiz günlerde, kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelere, iklim değişimiyle mücadele finansmanında yeni düzeneklere karar vermeleri için ileriye dönük bir yol önerdi. Gordon Brown, kalkınmakta olan ülkelerin emisyonlarını azaltmaları, ormanların yok olmasıyla mücadele ve iklim değişiminin şimdiden yaşanmakta olan etkilerine adaptasyon için 2020 yılı itibarıyla yılda yaklaşık 100 milyar Amerikan Doları civarında küresel bir rakam için tüm ülkeleri birlikte çalışmaya davet etti.
Geçtiğimiz hafta en büyük kalkınmış ülkeler tarafından verilen ve yapılacak tüm anlaşmaların ortak amacının iklim değişiminin iki derece ile sınırlandırılması olması gerektiği konusunda mutabakat sağlayan ortak taahhüt sayesinde, küresel bir anlaşma sağlamaya bir adım daha yaklaştığımızı görüyoruz. Dünya ülkelerinin Kopenhag'da yeni bir küresel iklim değişimi anlaşmasına karar vermesine ise sadece 150 gün kaldı.
Bu anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi, ve iklim değişiminin en kötü sonuçlarının engellenmesi, bu geçiş sürecine sadece her ülkenin değil aynı zamanda her toplumun ve işyerinin de katılmasını gerektirecektir. Ve bu geçiş için zaman bugündür.
Ed Miliband: Birleşik Krallık Enerji ve İklimden Sorumlu Devlet Bakanı
Kaynak: Radikal