Omurgası çöken bir ülke, Bizans oyunlarının arenası hâline gelmekten kurtulamaz. Hele de bu ülke, tarih yapmış, insanlık tarihinin yapılmasında kilit rol oynayan birkaç aktörden biri olmuş bir ülke ise ve tarihte tatilden kurtulup da yeniden tarih yapma imkânlarını yakalamaya başlamışsa, işte orada yaşanan ve yaşanacak Bizans oyunları, insanın nutkunun durmasına yol açacak boyutlar kazanır.
İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye ziyareti, Türkiye'nin bölgesel bir aktör olma imkânlarını yok edecek bir milat olma özelliği taşıyor.
İngilizlerin 2001 sürecinden sonra küresel sistemde Amerika'yı devre dışı bırakacak ve küresel sistemin şekillendirilmesinde önümüzdeki süreçte belirleyici roller oynamalarını sağlayacak ustalıklı / sinsi stratejiler geliştirdiklerine ve bu stratejilerin sonuçlarının orta ve uzun vadede alınacağına dikkat çeken yazılar yazıyorum iki haftadır.
Bu yazılara, bazı okuyuculardan itirazlar geldi. Bu itirazlar, ilk bakışta ciddiye alınması gereken itirazlar gibi gözüküyor…
Küresel sistemin birincil ve belirleyici aktörü elbette ki, ABD'dir. İngilizlerin şu ân küresel sisteme çeki düzen verecek güce sahip olmadıkları elbette ki bir gerçektir. Ama özellikle 2001 sürecinden sonra ABD'nin küre ölçeğinde geliştirdiği stratejilerin neredeyse tamamının etkisiz hâle getirilmesinde İngilizlerin manevralarının belirleyici olduğu ve ABD'nin hegemonyasında yürüyen küresel sistemin çomağına ot tıkadığı gerçeğini de gözardı edemeyiz.
Ayrıca İngilizlerin çok değil bir asır öncecesine kadar küresel sistemin şekillendirilmesinde birincil aktör olduklarını unutmayalım. İngilizler, en azından 20. yüzyılın ortalarına kadarki dünya tarihinin şekillendirilmesinde birinci derecede belirleyici rol oynamışlardı. Yine, ABD'nin süper güç hâline gelmesinde de İngilizler, birinci derecede rol oynamışlardı. İngilizlerin ABD'nin önünü açacak stratejiler geliştirmelerinin en önemli nedenlerinden biri, Almanya'nın önünü kesmekti. Zira Almanlar, İngilizlerin 21. yüzyıla ilişkin bütün stratejilerinde, geliştirdikleri bütün denklemlerde, önlerine çıkan en büyük engel olarak gözüküyordu.
Daha da önemlisi şu: İngilizler, Japonya'dan (yani Pasifik'ten) Atlantik'e kadar uzanan dünya coğrafyasında yaşanan şu ânki bütün büyük küresel çıkmazların ve problemlerin başlıca sorumlularıdır. Başka bir ifadeyle, bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük küresel açmazların hemen hemen hepsinin hazırlayıcıları İngilizlerdir.
Burada birkaç örnek vermek isterim: Bir taraftan Çin'deki Afyon savaşlarıyla, öte taraftan da (Japon araştırmaları konusundaki Türkiye'nin en parlak ismi profesör Selçuk Esenbel Hanımefendi'nin NTV'de yayınlanan İlber Ortaylı'yla Tarih Dersleri programında dikkat çektiği gibi) Japonlarla 1902 yılında imzaladıkları ittifak anlaşmasına kadarki süreçte Pasifik'in stratejik ve siyasî haritalarının şekillendirilmesinde, böylelikle Çin'in önünün kesilmesinde ve hatta kuşatılmasında İngilizler birinci derecede rol oynamışlardı.
Yine Hindistan'ın parçalanmasında, İsrail devletinin kurulmasında ve Ortadoğu'nun, dolayısıyla İslâm dünyasının parçalanmasında, Afrika'nın haritalarının cetvelle çizilircesine çizilerek paramparça edilmesinde ve doğal kaynaklarının tarumar edilmesinde yine İngilizler birinci derecede rol oynamıştı.
Bu verilerden şu sonucu rahatlıkla çıkarabiliriz: Bugün dünyanın bütün belli başlı sorun alanlarının teşekkülünde birinci derecede İngilizler rol oynamıştır. Daha da önemlisi de, Pasifik'ten Ortadoğu'ya, Balkanlar'dan Atlantik'e kadar uzanan coğrafyadaki belli başlı küresel sorunların nasıl hâl yoluna konulabileceğini de, nasıl içinden çıkılmaz hâle getirileceğini de İngilizlerden iyi bilen başka bir ülke yok.
Bütün bunların Kraliçe'nin Türkiye ziyareti ve Tayyip Erdoğan'ın devre dışı bırakılması operasyonuyla ilişkisine gelince…
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın son derece doğru ve haklı ama zamanlaması bakımından da o ölçüde yanlış açıklamasına Türkiye'deki İngiliz muhibbi (başta NTV ve Radikal olmak üzere) çeşitli televizyon ve gazetelerin "mal bulmuş Mağribi gibi" yapışmaları, Diyanet'in üzerine ilkel bir şekilde saldırmaları, Şerif Mardin'in laik Cumhuriyet'in "iyi, güzel ve doğru fikrinin olmayışı" gibi laikleri kışkırtıcı açıklaması üst üste konunca hedeflenen şeyin ne olduğunu görmekte zorlanmayız...
Hedeflenen şey, hem başörtüsüyle ilgili yasa değişiklikleri ve AKP'nin kapatılma davası konusunda karar aşamasında olan Anayasa Mahkemesi'ne baskı yapmak ve AKP'yi bu iki konuda çıkmazın eşiğine sürüklemek; hem de Tayyip Erdoğan'ı kışkırtarak köşeye sıkıştırmak ve böylelikle Erdoğan'ı devre dışı bıraktıracak süreci işletmek…
Özetle, ilginç Bizans oyunları oynanıyor ve İngilizler perde arkasından bu oyunları idare ediyorlar… Benden hatırlatması…
Kaynak: Yeni Şafak