İngiliz damarı

 

Birinci Dünya Savaşı sonrası Birleşik Krallık İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’dan İngiliz Genelkurmay eski Başkanı Sir Richard Dannatt'a kadar zaman zaman İngiliz askerlerinde ve devlet adamlarında görülen refleksler, İngiliz siyasi damarını göstermektedir. Bu damar hilafete olan düşmanlıklarını sergilemekte ve temsil etmektedir. Abdulkadim Zellum’un ‘Keyfe Hüdimet el Hilafe/Hilafet Nasıl Yıkıldı’ kitabında Osmanlı Hilafetinin yıkılmasında İngilizlerin bahusus General Harrington’ın oynamış olduğu meş’um rol gözler önüne serilmektedir.

Esasında, Churchill genellikle sıkça atıf yaptığımız bir İngiliz siyasetçi ise de Lord Allenby ve Harrington az bildiğimiz büyük ve kritik rol sahibi şahsiyetler arasındadır.  Lawrance’den daha tehlikeli roller ifa etmişlerdir. Lloyd George da böyledir. 

Birinci Dünya Savaşının akabinde ve Osmanlıların yıkılmasıyla birlikte Lloyd George : ”200 yıllık rüyamız gerçekleşti” demiştir. Allenby ise "şimdi Haçlı Savaşları bitti” demiştir ve onun söylemini ve eylemini Blair ile Bush yeniden hortlatmıştır. Demek ki Allenby onların öncüsü makamındadır.  Allenby, Filistin ve bölgenin yeniden işgalinden sorumludur ve bilahare İngilizlerin işgal ettiği bu topraklar, Balfour vaadinin göstermiş olduğu yol haritasıyla birlikte Yahudilere devredilmiştir. 

Hilafeti yıkan İngiliz damarı hala canlıdır. Bunun son örneklerinden birisini Sir Richard Dannatt’ın açıklamalarıyla birlikte yaşadık.  İngiliz Genelkurmay eski Başkanı Sir Richard Dannatt, Afganistan'da niçin bulunuyoruz? sorusuna, "Taliban'a karşı mücadele etmezsek, etki alanını Güney Asya'dan Ortadoğu'ya, oradan Kuzey Afrika'ya genişletir ve Halifeliğin zirvede olduğu 14 ve 15. yüzyıllardaki gücüne ulaşır" demişti.  Demek ki, hilafetin yaşam alanı onların ölüm alanıdır. Aynısını daha önce Cheney ve Kissinger gibiler söylemiştir.

*

‘İngiliz damarı’ İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’ye intikal etmiştir.  Lakin hala İngiltere’de bakayası vardır ve bu bakiyeyi Blair ve Dannatt gibiler temsil ediyorlar. Hatta Thatcher’in Soğuk Savaştan sonra renkleri değiştirmesi ve düşman rengi kırmızıdan yeşile çekmesi de eski İngiliz damarının hortlamasından başka nedir ki? Kur’an’da ‘hablu’m-minennasi/insanların ipi’ ibaresi,  Siyonizmin hamisi olarak geçen yüzyılın ilk yarısında İngilizleri ikinci yarısında ise Amerikalıları göstermektedir ( Bak: Min künüzi’l Kur’an: Eş Şahsiyetü’l Yahudiyye min hilali’l Kur’an, Salah Abdulfettah el Halidi, s: 312, 313, Daru’l kalem)).

Hablu’m-minennasi  yani insanların ipi ibaresi emperyalizmin ipi anlamına da gelmektedir. Hilafetin yıkılmasından sonra Türkiye, Batı limanına demir atmıştır. Şimdi Harrington’ın halefleri Türkiye’nin Batı’ya demirli kalmasına özen gösteriyorlar. İngilizler bunu AB üzerinden sürdürmek istemektedirler. 1962 yılında AB’ye giren İngiltere için,” bu bağı, AB üzerinden sürdürmek ve yenilemek isteyen yegane Avrupa ülkesidir” desek fazla mübalağa etmiş olmayız. Almanya ve Fransa ise başka formüller arıyorlar. Bu noktada şunu söylemek mümkündür: Demek ki, bize bahşedilen ve atfedilen AB vizyonu bir yönüyle İngiliz vizyonudur.  Amacı, Türkiye’yi Batı’da demirli tutmaktır.  İngiliz Başbakanı Cameron’un Avrupa’da yalnız kalma pahasına bize bir defa daha AB vizyonu sunması bu misyonu unutmadıklarının işaretidir. Tamamen İngiliz damarını ve refleksini göstermektedir.  Israrla Türkiye’yi AB’de görmek istediklerini söylemektedir. Nedeni, İngilizler düzen yıkan ve düzen kuran bir iradedir ve hala o iradeyi temsil etmektedirler. Bugünkü bizi AB’de tutma gayretkeşlikleri, Birinci Dünya Savaşı sonrasında hilafeti yıkarak yeni bir düzen kurma noktasında Fransa ve İtalya’yı bypass ederek amaçlarına ulaşmanın aktüel bir izdüşümüdür. Hala düzen kurma iradesini ellerinde tutmak istiyorlar.  Bu noktada, bir kez daha Fransa’nın ve onun yanında İtalya yerine bu kez Almanya’nın edilgenliğini ve Türkiye karşısında pasifliğini görüyoruz.

*

Burada Clinton’ın bir Türkiye ziyaretinde yaptığı konuşmanın akislerini ve hikmetini de görüyoruz. “20’inci yüzyılı Osmanlı’nın yıkılması belirledi, 21’inci yüzyılı da Türkiye’nin alacağı konum belirleyecek ve şekillendirecek” demiştir. İşte İngiltere, o konumun Batı içinde olmasını murat etmektedir. Yeni bir Amerikan-İngiliz yüzyılı buna bağlıdır. İngiliz damarı hala Afganistan’da hilafete karşı savaşıyor hala Birinci Dünya Savaşı sonrası mirası muhafaza ederek bizi Batı limanında demirli tutmaya gayret ediyor. Elbette kimyasının gereğin yapıyor.