İndirgemeci mantığın sefaleti

İslam'a müntesip olmak güven ikliminde yaşamak demek.  Her halükarda sığınacak bir mekâna sahip olmak demek. Sıcakta serinlenecek, soğukta ısınacak bir evi olmak; ölümü gelmesi beklenen arkadaşlardan biri yerine koymak, Müslüman'ca hayatı seçmekle kaim olabilir ancak.

Savaşta, barışta varılacak hedefi olmak, tedirginliği, korkuyu yola vermek demek. Dışarıdan bakanlara büyülü bir dünya gibi gelebilir bu hal. Hiç dert değil. Bilimden medet uman, günü geldiğinde ölüme bile çare bulunacağına inananlarca acınası bir durumda olmak da sorun teşkil etmez. Aksine bu durumun ayrı bir haklılık hissi uyandırdığı da olur.

Her şeyin yerini yitireceği, herkesin çaresiz kalacağı zamanda, mümin için beklenen; olmakta olan oluyordur. Her şey bunun işaretini taşıyor.

Müslüman olmak bu nedenle de ayırt edici, güven veren bir ayrıcalıktır. Bu varoluş tutumu, değişen devirlere, takvimlere karşı geçmişle gelecek arasında değişmeyen Müslüman'ca duruştur. İlk insanla en son mümini birbirine bağlayan hakikattir. Hiçbir ahvalde artmayan, eksilmeyen özdür. Müslüman'ca düşünce, fikir ve aksiyon bu duruşun özünden sadır olur. Bir başka ifadeyle, hakikate uymayan hiçbir fikir ve ayrım kabul görmez, benimsenmez. O'nun rızası, her dönem için, müminin muhayyilesinin çalışma şeklini ve sınırlarını belirler. Karşılığı sınırsız servet dahi olsa, Mevla'nın rızasına muhal bir tutum Müslüman için kabul edilemezdir. Hatalar, farkında olmamaklar, anlamamaklar bunun dışında.

Bu bakış açısının getirmiş olduğu fark, kendiliğinden, bütün doğallığıyla ortaya çıkmış olur. Dünya merkezli anlayış ve eylemleriyle benzerlik göstermeyen bu durum zorlamaya gelmez, sentez kabul etmez, indirime girmez. Bilerek yapılacak her terk ediş, Rızayı inciteceği gibi, müminin şahsiyetinde de yıpranmaya yol açacaktır.

Her devirde ortaya çıkan cezbedici alanlar, ışıltılı çağrılar, mümini dünya merkezli vitrinlere çağırır. Bu çağrıya evet dediğinde öykünme ve başkalaşım süreci başlamış demektir. Her şeyin temeli olan hassas ölçü savunmaya döner.

Farkında olmadan merkezde dünya ve ona ait kaygılar, tasarılar, paylaşımlar yer alır. Durumun bir başka çelişkisi, dünyevi kaygıda gruplaşan anlayışlar asıl, doğru İslam'ı kendilerinin temsil ettiğini iddia ederler. Kitaptan ''çekme'' suretiyle, bağlamından koparılmış ayetlerle iddiayı temellendirme sürecine yönelirler.

Modern dönem algısının alâmetifarikası görsele esir olmasıdır. Görüneni, ölçüleni kısaca hesaba dâhil edilenden yola çıkan algının gaibi olanla ilişkisi yoktur ve bu irtibatı karanlık devirlere ait korkuların etkisiyle izah eder.

Modern algı aklın eline somut veriler sunmak zorunda olduğunu düşünür ve kendini bununla sınırlar. Şüphesiz kısıtlı bu tutum, kısır sonuçlarla dünya ölçekli sınıra hükmeder. Gözle görülen, elle tutulan sonuçlar bizzat bilmeye, idrak etmeye yönelik olmaz, kullanmaya dönük, fayda merkezi olur.

Batılı anlayışın fizik alanında kullandığı, deney, gözlem metodu dünyevi ortak paydanın etkisiyle sosyal alanda da kendini gösterir. Bunun sayısız örneğini, indirgemeci bakış açında görebiliyoruz. Bir şey izah ederken en küçük şekli benzerliğin kışkırtıcı kullanımıyla netice elde edildiği sıkça yaşanmaktadır. Bir ülke meydandaki gösteriyle, bir başka ülkedekini karşılaştırıp aynı sonuca varmak indirgemeci mantığın örneklerinden sadece biri. Kedinin iri gölgesinden kaplan tanımına ulaşan bakış, insanı nesneleştiren kolaycı bir tutuma işaret eder. İndirgemeci algı insanların aynı şartlarda aynı refleksleri vermelerini icbar eden bir tutumu merkeze alarak, bir açıdan, kendini ve anlayışını dolaylı yoldan dayatmış oluyor.

Post modern algının açmış olduğu izafiyet alanı, indirgemeci mantıkla tekrar nesnelleştirerek seküler merkezli anlayışa tahvil ediliyor.

Yaşadığımız, özellikle, son yirmi yılda hesaba dâhil edilişimiz, çoğu kez kendiliğinden bunu yaparak kendimizi özgür sanışımız, indirgemeci mantığı benimsemiş olduğumuzu göstermiyor mu?

Başa döndüğümüzde, Müslüman insan ve camia olarak heyecan ve güven veren iklimde, 'o ayrıcalıklı halde miyiz?' diye sormamız gerekiyor.

Cevap 'evet'se sorun yok, değilse!?