İmza ve imzacılar

1915 olayları için başlatılan özür dileme kampanyasının sansasyon yaratacağı, tartışma konusu olacağı belliydi. Tartışmacıların büyük kısmının anlamadan, dinlemeden konuya zırhlar giyerek yalınkılıç dalmalarında da şaşılacak bir şey yok. Malum takım, bu ve benzeri konulara böyle dalar zaten. Ermeni bahsi açılınca da hiç duramaz...

Kampanyaya imza atmadım çünkü metnin içeriğine de zamanlamasına da itirazlarım var. Şimdi bunları konuşmanın zamanı değil... Ama bu itirazlar kampanyayı ve genel olarak soykırım meselesini bildik klişelerle yaftalayanların cümleleri ve kelimeleriyle tabi ki örtüşmüyor. Herşeyi, yaşananları, olup bitenleri, 1915'i tümden inkarın artık inandırıcılığı kalmadığı gibi, kabul edilebilir olmadığı da ortadadır. Karşılıklı bütün hikayeleriyle 1915'e gözleri kapatmayı benim de vicdanım kabul etmiyor. Kaldı ki gözler kapansa da tarih bazı gerçekleri tespit ediyor. Size de neye ikna olduysanız o kadarına isim koymak kalıyor. Benim tarih okumalarım 1915'te büyük bir trajedinin yaşandığını gösteriyor ama bunun adına soykırım da demiyorum.

Şu kadarını söyleyeyim...

Bu öyle bir trajedidir ki bizler, bugünün Türkiyesi'nin insanları; liberaller, muhafazakarlar, dindarlar, sağcılar, solcular, halk partililer, ak partililer, mhpliler, herkes, hepimiz hiç düşünmeden o yaşananlara siper olur, yapılmasına müsaade etmezdik. Buna inanıyorum. Dayanamazdık, engellerdik...

Çünkü 1915'i, akıl almaz yanlışlarla imparatorluğu ellerinden kaydırıp kaçıran İttihat Terakki kadrolarının içine düştükleri tarihi cinnet yarattı. Ne toplumsal bir karardı, ne de mesela dönemin nihai otoritesi olan padişahın iradesi söz konusuydu.

Yaşananları kulaktan kulağa aktarılan öykülerle anlamak mümkün değildir. Okumak, araştırmak, karşılaştırmak lazımdır. Bilmeden, sonsuza kadar inkar da edemez, hatta bir fikrin mü'mini olduğunuzu zannederken çelişkilere düşersiniz. Mesela, kampanyaya karşı çıkanların ileri sürdüğü 'Ermeniler de bizden özür dilesin' tezinin dolaylı olarak 1915'te Ermenilerin katledildiği kanaatine çıkıyor olması gibi. Onlar da bize yaptığı için yaptık, mantığı... Böyle de değil. Bir mezalimin telafisinin aynı yolla yapılması da kabul edilemez.

Hepsinden önemlisi ise, bugün imza kampanyası üzerinden kopan fırtınanın içinde bir tartışmanın bulunmamasıdır. Tarih yok, arşivler yok, belgeler yok... Muazzam bir hamaset, sınırsız bir afra tafra var.

En başta da imzacıları hedef alan ve böyle devam ederse tehlikesi bir hal almasından endişe ettiğim bir karalama var. Birçoğunu yakından tanıyorum, birçoğuyla başka konularda benzer fikirlere sahibim. Kötü niyete inanmıyorum.

Mesela, bana imza önerisi getiren Ali Bayramoğlu... Bir gazeteci-yazar olarak meslek insanı, uluslar arası alanda saygın bir akademisyen ve nihayet Türkiye'nin bir aydını... Bugün kendisini hedef alan saldırılarda kullanılan ölçüsüz dili kesinlikle hak etmiyor. Arkadaşları da öyle...

Bayramoğlu'nun tek amacı, sorunların konuşularak, tartışılarak çözülmesidir. Bunu yazar, bunu söyler. Bu kampanyayı imzalarken bile, 1915 olaylarına 'soykırım' demeyecek kadar soğukkanlı bir aydındır.

İmza kampanyasının içeriğine katılmamak normal, katılanları sevmemek de serbest ama hakaret ve karalama değil. Demokraside aydın bildirileri, imza kampanyaları, sivil itaatsizlik eylemleri olur. Bunların olmaması sorundur. Konuşmayan, tartışmayan, inandığını söylemeyen, düşündüğünün altına imza atmayan insanların toplumunda demokrasiden söz edilemez.

Bir kampanya yapıldı diye, hemen bölünmek üzereyiz zannedip sınıra asker yığdırma psikolojisine girmeyelim.

Hiçbir tartışma Türkiye'yi bölmez, aksine tartıştığımız her konu farklılıklarımız arasındaki mesafeyi azaltır.

Star Gazete